Kişisel kariyer ve ticari başarıyı etkileyen elbette çok önemli mikro faktörler var. Ancak zamanın ruhunu yakalayabilmek “yürü ya kulum” diye tabir edilen durumun en önemli bileşenlerinden biri. Dünyanın büyük şirketlerinin yükselişlerini incelediğimizde, zamanın ruhunu yakalayabilmenin büyük başarıların olmazsa olmaz kuralı olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Son on yıldır dünyanın en çok konuşulan şirketi kuşkusuz Apple. Oluşturduğu marka değeri ve nakit birikimi ile adeta kıskanılan bir şirket. 1 Nisan 1976’da kurulan Apple’ın dünyaya yön vermesi için 30 yıl kadar beklemesi gerekti. Yıllarca mükemmel bir vizyonla yönetilen şirketin yükselişi ilk seri iPodların üretimi ile başlarken, daha sonra iPhone ile dünyada liderliğini ilan etti. Aslında Apple’ın vizyonlu yönetimi 2000’li yıllarda başlamadı. Steve Jobs’un ‘insanların kot pantolonlarının üzerinde dahi kullanabileceği mouse’ fikri eskilere dayanıyor. Ancak o yıllardaki zamanın ruhu Apple’ın dünyanın en büyük şirketi olmasına izin vermedi. O dönem petrol şirketleri Fortune500 listesinde hep ilk sıralarda yer almaya devam ettiler. Geçen yıllar içerisinde küresel iklim bilişim ve teknoloji şirketlerinin istediği sıcaklıklarda seyretmeye başladığında ise, Apple’ın vizyonu artık tam performansta verim vermeye başlamıştı. Y kuşağının küresel büyümenin getirileriyle müziğe ve eğlenceye daha düşkün olması, artan genel refah ve online dünyaya geçişle birlikte Apple’ın satışları milyonlarla ifade edilir hale geldi. 2000 yılına gelindiğinde Apple, 1980 yılındaki borsa değerinden yalnızca iki kat değerliydi. 2000 yılında yaklaşık 1 dolar olan bir adet Apple hissesinin değeri ise şu an 175 dolar civarlarında seyrediyor. 20 yıl boyunca neredeyse yatay bir seyir izleyen şirket hisseleri, doğru zamanın gelmesi ile dünyanın en büyük şirketi haline geldi. Apple’ın ürünleri için doğru zaman 2000’lerdi. Yazılım merkezli bir şirket olan Microsoft için ise doğru zaman daha erken başlamıştı.
2001 krizini yaşayan bankacılar ve 2008 dönemi sonrası müteahhitleri
2001 krizini Türkiye kılcal damarlarına kadar yaşarken, çok değerli bankacılar yaşanan sektör çöküşü ile işsiz kaldı. Kariyerlerinin en değerli dönemlerinde, 40’lı yaşlarda işsiz kalan insanlar bir süre sonra farklı işlere yöneldi. Kimisi pastane kimisi butik açmayı tercih etti. Bu şekilde sektörden koptular ve kriz bittiğinde artık bankacılık sektörüne geri dönebilecek donanımda değillerdi. Bir dönemin çok değerli insanları kendileri dışında esen rüzgârlar nedeniyle sektörden uzaklaştı. Belki de on yıl öncesinde onlardan daha az kalifiye insanlar çok daha iyi noktalara gelmeyi başarmışlardı. 90’lı yıllar için bankalar popüler ve iyi maaş veren kurumlardı. O ruhu yakalayabilenler görece daha rahat bir yaşam sürdüler.
2008’de ABD’de patlak veren küresel kriz sonrası tüm dünyada faizler düşüp, dolar gelişmekte olan ülkelere akarken, Türkiye’de bundan en çok nasiplenen inşaat sektörü oldu. 2018 yılından baktığımızda, 2009-2016 yılları arasında konut sektöründe ciddi bir hareket olacağını kestirmek aslında çok kolaymış gibi gözüküyor. Dışarıdan ciddi bir para akışı, fena gitmeyen bir ekonomi, devletin sektöre güçlü desteği ve konut sektörünü mükemmel bir şekilde destekleyen demografik yapı... Ancak maalesef, onlarca üst düzey ekonomistimiz olmasına rağmen, o dönem bunu görebilen ekonomistlerimiz bir elin parmağını geçemedi. Bahsettiğim yıl aralığında, entelektüel olarak ya da eğitim kariyeri olarak çok üst noktalarda olmayan insanlar, çok ciddi servet birikimi elde ettiler. Yaptıkları tek şey ise, -şahsi kanaatim büyük oranda farkında olmadan- zamanın ruhunu yakalamaktı. Belki 30 senedir aynı işi yapan insanlar beş - altı yılda servetlerini beşe, ona katladılar. Kapıcılar, tuğlacılar, çimentocular dahi bu dönemde servet elde ettiler. Bu dönem sona erdiğinde hâlâ aynı hırsla projelerine devam edenler, yine zamanın ruhu ile kazandıklarını hızla kaybedecekler. Tedbirli olanlar ise o muhteşem dönemin bittiğini görerek, bir sonraki bahara kadar adeta ‘çarkı çevirerek’ mantıklı bir bekleyiş içerisine girecekler ya da değişen zamanın yeni ruhunu yakalamaya çalışacaklar.
Apple, bankacı ve müteahhit örneklerinde anlatmak istediğimi özetlemem gerekirse, kişisel özelliklerimiz hayatımızı etkileyen birinci faktör olmasına karşın, zamanın ruhunu anlamak ve onu takip etmek bu özelliklerimizi anlamlandıran ve büyük başarılar elde etmemizi sağlayan en önemli unsur. 1930’lu yılların kitleleri peşinden sürekleyen Avrupalı diktatörleri şu an peşinden kaç kişiyi getirebilir? Apple’ın 2000’li yılların başına kadar varlığını sürdürebilmesi gibi, 2000’li yıllarda ayakta kalan bankacılar da var. İnşaat sektöründeki durgunluktan sağ çıkacak inşaat şirketleri de elbette olacak. Lakin cevaplanması gereken kritik soru şu: Neden dalgaların tersine yüzmeye çalışayım?