“Bu fırın 1800’lü yılların sonunda hamursuz fırını olarak yapıldı. ‘Hamursuz’, Musevilerin Nisan aylarında ‘Hamursuz Bayramlarında’ çıkarttıkları bir üründür. Tuz ve undan yapılır. Son olarak İstanbul’da yapılıyordu ancak, şu anda İstanbul’da da yapılmıyor. Dışarıdan ithal eliyor. İsrail’den geliyor. Babamdan önce burayı Yako Usta çalıştırıyor. Yako Usta burayı bırakarak İzmir’e gidiyor. İzmir’de şu anda bulunan Boyoz ustaları bile onun yanında yetişmişti. Alsancak’ta Dostlar Fırını vardır. Fırının sahibi dahi Yako Usta’nın çıraklarındandır. Babam 1949 yılında burasını alıyor. Nisan ayında normal üretim olmuyor. Yalnızca hamursuz çıkartılıyor. 1970’lerin başında Musevi cemaati kalmayınca sürekli poğaça üretiliyor. Babamdan sonrada ben devraldım. 1973’ten beri de tek başıma buradayım. Tabi benden sonra devam eder mi bilemiyorum? Burası Musevi Cemaati’nin Meyko Haim Vakfı’nın yeri. Anahtarları Vakfa teslim edeceğiz. Bizim burayı devretme gibi bir şansımız yok. Biz burada kiracıyız” SABETAY KOHEN – (EREN AŞNAZ) – www.canakkaleolay.com
İsrail yönetimi ile AIPAC arasında yaşanan bu fikri ayrılığının fiziki bir ayrılığa dönüşüp dönüşmeyeceği, cevabı en çok merak edilen soru oldu. İsrail yönetimi ve yerleşim bölgelerindeki sivil toplum kuruluşlarının liderlerinin AIPAC’i doğrudan suçlamak yerine, durduğu yerin yanlış olduğuna dair eleştirilerde bulundukları görülüyor. AIPAC yönetimi ise duruşunu net bir şekilde ortaya koyarak, Trump’ın ve mevcut İsrail yönetiminin İsrail-Filistin barışındaki tutumunu desteklemediğini beyan ediyor. Her ne kadar iki tarafın ortak paydası İsrail ve Yahudilerin menfaatleri olsa da, en azından metot konusunda anlaşamadıkları ortada. Bu farklılaşmanın ABD-İsrail ilişkilerine olumsuz bir yansımasının olması beklenmemekle birlikte, Netanyahu hükümetinin veya mevcut İsrail zihniyetinin, Trump sonrası ABD’de kimden destek alacağı tartışılıyor. Keza hakkındaki bazı soruşturmalar nedeniyle Trump’ın akıbeti belli değilken, İsrail yönetiminin bu tercihinin ne kadar yerinde olduğu da tarışmalı görünüyor.
Benzer bir şekilde, hakkında pek çok yolsuzluk soruşturması devam eden ve polis tarafından aleyhinde somut delillere ulaşıldığı açıklanan Netanyahu’nun geleceği de belirsizliğini koruyor. Hal böyleyken, İsrail’in ABD’deki çıkarlarının zedelenmesine mal olacak ve bu maliyetin tüm İsrailliler tarafından ödeneceği böylesi bir tercih değişikliğinin İsrail toplumunda nasıl karşılık bulacağı da belirsiz. AIPAC’in dile getirdiği “iki devletli bir çözüm sonrası güvenlik ve barış içinde iki komşu gibi yaşamak mümkündür” söylemi, kimsenin sırtını çevirebileceği bir argüman değil. Yıllardır süregelen çatışma ortamı ve güvensizlik duygusunun ötesinde, son bir yıl içinde hayata geçirilen Trump-Netanyahu politikaları nedeniyle yaşanan olumsuz gelişmeler, AIPAC’in önerilerinin desteklenmesi gerektiğinin delili.
Sonuç olarak, İsrail yönetimi ile Yahudi diasporasının en önemli örgütü olan AIPAC arasında yaşanabilecek bir ayrılığın ekonomik, siyasi ve toplumsal bir maliyeti olacaktır. Netanyahu hükümeti, tercihi nedeniyle yaşanabilecek herhangi bir olumsuzluğun siyasi maliyetini 2019 seçimlerindeki yenilgisiyle ödeyebilir; ama İsrail toplumunun ödeyeceği maliyet çok daha büyük olacaktır. Zira AIPAC gibi bir destekçiden mahrum olarak mevcut çatışmacı politikalarda ısrar edilmesi, İsrail’in uluslararası toplumda yalnız kalmasına ve buna mukabil göreceği ekonomik tahribatın faturasının son kertede halk tarafından ödenmesine ve toplumsal huzursuzluğa yol açacaktır.
Haydar Oruç
https://aa.com.tr/tr/analiz-haber/israil-hukumeti-lobi-destegini-kaybediyor/1094079
Çanakkale’de kendi ile beraber yalnızca üç Musevi’nin kaldığını belirten Kohen, Musevi’lerin günümüze kadar üç büyük göç yaşadığını anlatıyor. En büyük göçün 1949 yılında İsrail’in kuruluşu ile olduğunu dile getiren Kohen bu göçleri ise; “Şu anda Musevi cemaatinden Çanakkale’de üç kişi kaldık. Bir Salomon Halyo var. Bir ben varım, birde eski ayakkabıcı Yaşar Abinin hanımı Beka abla var. Bu kadarız. 1900’lü yılların başında 300 aile yaşıyordu. Sinagogdan başlayarak otoparkın oraya kadar Musevi mahallesiydi. 1967 yılından sonra ekonomik durumlardan, ailelerin gelişmesi için özellikle yaşanan evlilik sorunu gibi sorunlardan kaynaklı büyük bir göç oldu. Asıl göç ise 1949 yılında İsrail’in kuruluşu ile oluyor. 1900’lü yıllarda Arjantin’e ve Amerika’ya gidiyorlar. Benim halam ve amcam da göç eden bu ilk grubun içerisinde. Halam Arjantin’e, amcamda Amerika’ya gidiyor. Bu birinci Dünya Savaşından önce oluyor. Birde 1940 yılından sonra İsrail’in kurulması ile beraber İsrail’e göç oluyor. Son olarak 1967’de bir olay oluyor ancak diğer göçler kadar etkilemiyor. O yıl ufak mahalle sorunu oluyor. İnsanlar tedirgin oluyor. Yine o olaydan sonra maddi durumları iyi olanlar İstanbul’a gidiyorlar. Maddi durumu zayıf olanlar ise ülkeyi terk edip İsrail’e gidiyorlar. Bir biz kalıyoruz. Bizim de gidecek bir yerimiz ya da maddi durumumuz olmamasından kaynaklı bir yere gitmedik. Tabi bir yandan da Çanakkale aşığı, sevdalısı olduğum için gitmeyi düşünmedim, düşünmem de. Ben Çanakkale sevdalısıyım. Çanakkale’yi çok severim. Kimseyle sorunum olmaz. Olmadı da olmaz da. İşinde gücünde bir insanım” şeklinde anlattı.
Birinci Dünya Savaşında fırına ve Büyük Hamam’a top düşmesi sebebi ile hasar gördüğünü belirten Kohen, aynı zamanda Yahudilik ile Musevilik arasındaki farkı anlattı. Kohen, son olarak; “Birinci Dünya Savaşında buraya top düşmüş. Bundan 20 yıl önce bir Amerikalı buraya gelmişti. Annesi 1900’lü yıllarda buradan göç etmiş. Annesi, ‘fırın duruyor mu git bak’ demiş. Buralar hasar görmüş. Büyük Hamam’a da düşmüş. Bu civara o zaman baya bir top düşmüş ve buralara hasar görmüş. Musevilik bir dindir. Yahudilik ise ırktır. Yahudiler Musevi dinine inanırlar. Mesela Türk kavimlerinden de Museviler vardır. Türklerin bir kavmi Musevi’dir. Azerbaycan’da Irak’ta Musevi Türkler vardır. Şu anda İsrail’e bir kısmı göç etti. Ben mesela İsrail’e gittim, Türkçe konuşuyorlar. Ancak Museviler. Rusya’dan gelmişler artık İsrail’de yaşıyorlar. 3 milyon kişi İsrail’e göç etti. Azerbaycan’dan Özbekistan’dan, İran’dan göçler oldu. Dediğim gibi Türklerin bir kavimi Musevi’dir” dedi.
Eren Aşnaz
http://www.canakkaleolay.com/Yuzyili-askin-gelenek-Kohen-ve-39-Hamurs-42533
Her ölüm erkendir. Türk Musevi cemaati önemli bir aydınını kaybetti.
İhtiyar delikanlı Harry Ojalvo vefat etti.
Onu tanıdığımda yaşı kemale ermişti ama emsalsiz bir vizyonerliği vardı.
Profilo binasında Nedim Yahya ile birlikte 500. Yıl Vakfı'nın gelişmesi, büyümesi, kalıcılığı için çalışıyordu.500. Yıl Vakfı'nda elbette başta JakKamhi Beyefendi olmak üzere pek çok şahsiyetin hakkı ve emeği vardır. Ama Harry Ojalvo'nun ayrı ve müstesna bir yerinin bulunduğu da bir gerçektir.
Şairdi. Yazardı. Her şeyin ötesinde bir düşün adamıydı.
Atatürk'ü görmüş, İsmet Paşa'yı yaşamış bu ulu çınar bir Türkiye sevdalısıydı. “Ana vatanım Türkiye, İsrail kardeşim" sözü O'na aittir. Gene "Herkes gibi Türk doğmadım. Fakat seçilerek ve isteyerek; Atatürk'ün izinde, 'Türk oldum' ve iki kelime ile... Çok mutluyum." sözü de O'na aittir.
Şatafattan, propagandadan ve reklamdan uzak bir hayat süren Harry Ojalvo kozasını, sessiz ve titizlikle ören bir ipek böceği gibi Türk Musevi’lerinin kültür ve düşün hayatının verimli kahramanlarından biri olarak yarınlara kalacaktır.
İnananlar bilirler ki, kitap yazanın sevap hanesi kıyamete kadar açık kalacaktır. Ben de İhtiyar Delikanlının sevap hanesinin süreceğine inananlardanım.
Ailesinin haklı ve giderilmez acısını paylaşıyor, ulu çınara kabir rahatlığı diliyorum.
Akkan Suver
http://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/251/183331/nevruz.html
Hamas şiddet dolu, kanlı bir etkinlik planlarken FKÖ’nün gündeminde Filistin halkının uluslararası tanınma talebini vurgulayacak farklı bir etkinlik var. Al-Monitor’un daha önce de aktardığı gibi FKÖ, Filistin’i hâlihazırda tanıyan ülke temsilcilerinin katılımıyla Filistin devleti için tanıma töreni hazırlıyor.
Protestoların iki ayrı çizgide olması Filistin tarafındaki iki ana örgütün ne kadar farklı yöntemler benimsediğini yansıtıyor. Hamas ne pahasına olursa olsun silahlı çatışma istiyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise 50 yıllık İsrail işgalini sonlandırmanın, bağımsız devlet kurmanın tek yolu olarak diplomasiyi görüyor. Bu anlayış farkı kamuoyundaki mücadeleyi de etkileyecektir. Çok muhtemel ki bu mücadelede Hamas öne çıkacak çünkü hem Filistin medyası hem yabancı medya Gazze’deki olaylı gösterilere, ölü ve yaralı Filistinlilere odaklanacak. El Fetihli kaynağa göre “Bu, kamuoyunu kazanmak için alçakça ve sorumsuz bir yol.”
Bu arada IDF de Hamas’ın planladığı kanlı etkinliklere hazırlık yapıyor. Filistin bölgelerindeki hükümet faaliyetlerinin koordinatörü General Yoav Mordehay, 19 Şubat’ta Arapça yayımlanan görüntülü mesajında sınır bölgelerinde İsrail askerleriyle çatışmalarda daha şimdiden 15 Filistinlinin hayatını kaybettiğini, 400 Filistinlinin yaralandığını söyledi. Mordehay şu uyarıda bulundu: “IDF Gazze sınırında isyan çıkaranlara karşı bugünden itibaren daha sert önlemler alacak. En iyisi bu işe şimdi son verin ve gidin Gazze’de Hamas’a karşı gösteri yapın.”
Mordehay’ın uyarısı işe yaramadı ve gösteriler farklı noktalarda devam etti. 3 Mart’ta IDF’in ateş açması üzerine Filistinli göstericilerden biri öldü, 16’sı yaralandı. Filistin Sağlık Bakanlığı da son günlerde Cebaliye’nin doğusunda yaşanan çatışmalarda biri ağır olmak üzere üç kişinin yaralandığını açıkladı.
IDF’in Gazze’deki göstericileri dağıtmak ve sınırdan uzaklaştırmak için son günlerde insansız hava araçlarından biber gazı atmaya başladığı bildiriliyor. İnsansız hava araçlarının bugüne kadar sadece istihbarat toplamak için kullanıldığı biliniyordu. Ancak görünen o ki IDF biber gazı atabilen insansız hava araçlarına da sahip. Göstericilere İsrailli askerlerle çatışma imkânı vermemek için başka dağıtma yöntemleri de kullanılabilir.
Bu yeni yöntemlerin Hamas’ı Nakba Günü planlarından caydırması zor. Gösteriler ve çatışmalar her hâlükârda olacak. Tek soru, Hamas’ın FKÖ ve El Fetih’e kendi yönteminin daha doğru ve etkili olduğunu kanıtlaması için kaç Filistinli canından veya sağlığından olacak? Geçmiş tecrübelere bakılırsa Hamas kamuoyunu etkileme mücadelesinde El Fatih’i yenecek ama bunun ağır bedelini bizzat Filistinliler ödeyecek.
Shlomi Eldar
Netten okumalar
http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43501274
http://www.yesilbursadergisi.com/yazar/berlin-notlari-sachsenhausen-toplama-kampi-798.html
http://www.haberturk.com/yazarlar/umur-talu-2406/1883076-sosyal-medyada-nefrete-karsi-mucadele
http://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j229/a32424-Auschwitz---Birkenau
Takılan tweetler
Daha fazla
Evreni anlamamıza en büyük katkıyı yapmış insanlardan dahi matematikçi Emmy Noether'in üniversitede çalışmasına kadın olduğu için karşı çıkan taş kafalılara hocası Klein'ın cevabı: "Ne de olsa burası üniversite, hamam değil." (Daha sonra Yahudi olduğu için işten atıldı.)
Daha fazla
"Yahudi Soykırımı, bizi bugün dünya çapında insan hakları ve hoşgörüyü savunmaya teşvik eden bir uyarı olma niteliğini koruyor" Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, İsrail ziyaretinde Almanya'nın geçmişin sorumluluğunu üzerinde taşıdığını vurguladı
Utanç Günlüğü @UtancGunlugu 23 Mar
Daha fazla
Kuzey #İsrail'in Kiryat Bialik belediye başkanı Eli Dukorsky, Polonya'da yapacağı konuşmada #Holokost sırasında #Polonyalılar tarafından katledilen Yahudilere değinmeyi planladığı için konuşması iptal edildi.
http://utancgunlugu.com/irkcilik/4008-israilli-belediye-baskani-polonyadaki
Murad Çobanoğlu @muradcobanoglu 21 Mar
Daha fazla
Mısır (Arap) - İsrael Savaşı'nda, Arapların yanında olan Ali Dayı (Dergisi) Demokrat Parti iktidarı sonrasında fikir değiştiriyor. Antisemit karikatürlere devam etmekle birlikte "dövüşte İsrael'in tarafını tutuyorum" diyor açıkçası.
Leylâ Kaya @KayaLeylan 22 Mar
Daha fazla
Şalom Gazetesi’nde, Ankara Yahudi mahallesinin yaşayan zamanlarını anlatan bir yazı şöyle diyor: "Bütün kapıların açık olduğu bir mahalle. Hanuka’da Sinagog’da toplanıp hazırlanan piyesleri seyreden mahalleli. Evlerden yükselen müzik sesleri ve İstanbul’da olmayan bir samimiyet."