Aşkın peşinden koşanların hikâyelerini bilir misiniz?
Ayaklarını yerden kesecek kadar güçlü bir heyecan yaşamak için çırpınanların başkahraman olduğu hikâyeleri. Bu hikâyelerin kahramanları, elde edemedikleri veya zorlu engelleri aşarak ulaşabilecekleri kişilerin arkasından çaresizce koşturur. Bu çaresizlik, onlar için bağımlılık yapan bir uyuşturucu madde gibidir. Kendi mutlu sonlarına ulaşamadıkça daha çaresiz hissederler ve çaresiz hissettikçe daha büyük bir duygu yoğunluğu yaşarlar. Acı, heyecan, arzu, vs. Kısaca aşk.
Birbirilerine kavuşmak için nerdeyse canlarını verecek âşıkların hikâyelerini biliyor musunuz? Biliyorsunuz tabii. Mutlu sonlarına, ulaşmak için canlarını hiçe sayanların hikâyelerini. Onların hikâyeleri dillere destan aşk hikâyeleridir.
Peki, mutlu sonu yakalamış olanların sonraki hayat hikâyelerini hiç biliyor musunuz? Hani şu aşklarına kavuşabilenlerin ve sonrasında beraber yaşamaya başlayanların hikâyelerini.
Ben anlatayım biraz.
Birbirine kavuşabilenler ve hikâyelerini mutlu sonla bitirip evlenenlerin çok büyük bir kısmının hikâyeleri şöyle devam ediyor: Boşanma süreci.
2017 yılında yeryüzünde yaşayan her 1000 kişiden 4,84’ü evliyken, her 1000 kişiden 2,12’si boşanmış. 2017’de evliliklerin yüzde 44’ü boşanma ile sonuçlanmış. 1960 yılından 2017’ye boşanmalar yüzde 251,8 artmış. Evlilik süreleri artık çoğunlukla 20 seneyi aşmıyor.
Ben birilerine evlilik ile ilgili tavsiye verecek olsam şunları söylerdim:
“Aşkı aramayın, sevgiyi arayın. Sevgi saygı göstermeyi, anlayışlı olmayı ve hem iyi olanı hem kötü olanı paylaşmayı gerektirir. Sevgi ilk görüşte oluşan bir şey değildir. Öğrenilmesi gereken bir şeydir. Sevgi bir tek kusursuzluk üzerine inşa edilemez. Aynı zamanda kusurlar üzerine inşa edilir. Sevdiğin kişinin hem kusursuzluğuna hem de kusurlarına hayran olursun. İşte böyle sevebiliyorsan ve seviliyorsan mutlu bir evlilik yaşantın olur.”
Yeni bir dizi seyretmeye başladım. Dizinin türü fantastik, macera. İki farklı gerçekliğin yaşandığı paralel iki dünya, bu iki dünya arasında gizli bir geçit ve iki dünya arasındaki politik gerilim. Dizideki karakterlerin paralel gerçeklikte farklı hayatları yaşayan kopyaları var.
“Hoppalla, nerden nereye atladı?” diyeceksiniz. Durun açıklayayım. Bu dizide eşini çok seven bir adamın, diğer gerçeklikte aynı kadınla evlenmiş ama evliliğini yürütememiş ve farklı karaktere sahip kopyası ile bir sohbeti var. Diğer gerçeklikte yetişmiş olan kopyası daha sinirli, daha hırslı, iyi bir koca olamamış, iyi bir baba olamamış biri. Bu sohbette, evliliğini sürdürememiş olan, diğerinin evlilik hayatını sorguluyor. Evli olan ise şu cevapları sıralıyor:
“Eşim hatalar yapıyor, doğru. Çünkü o da bir insan sonuçta. Senin bunu anlaman çok zor. Evliliğini yürütmek için elinden geleni yapmak ne demek sen anlayamazsın.
Onu, olabildiği her şey ve olamadığı her şey için seviyorum.
Neticede birini beklentisiz sevebilmek, beni senden ayıran tek şey.”
Bu sözler güzel bir evliliğe açılan kapının anahtarı gibi. Özellikle de şu söz: “Onu, olabildiği her şey ve olamadığı her şey için seviyorum.”
Dizideki karakterin bu sözleri sizce de çok şey anlatmıyor mu?