Orta Asya’nın eski yerleşim bölgelerinden ve günümüzde Özbekistan sınırları içinde bulunan Buhara’da kalan 100-150 Yahudi için iki sinagog, bir Yahudi ilkokulu, bir kültür merkezi bulunuyor.
Buhara’dan toplu göç SSCB’nin göç sınırlamalarını kaldırdığı zaman olan 1970’lerde başladı. 1990’da Özbekistan’ın bağımsızlığını kazanması ve Müslüman çoğunluğun baskısından duyulan korkuyla beraber göç daha da hızlandı. Buna karşın Buhara halkının antisemitizm konusunda hiçbir şikayeti olmadı.
2016’da diktatör İslam Karimov’un ölümünün ardından ülkede yönetimin değişmesiyle İsrail’e vizesiz giriş hakkı tanındı ve göç eden Özbek Yahudilerinin geri gelip en azından bir bakmaları için çağrıda bulunuldu.
Buhara Yahudi Cemaati Başkanı Abram Iskhakov, Babil sürgününe uzanan tarihlerini, dillerini ve geleneklerini korumak için burada kalanların tebrik edilmesi gerektiğini düşünüyor ve fikirlerini şu şekilde dile getiriyor: “İsrail’de ya da ABD’de bir sürü Abram var, ama bana burada ihtiyaç duyuluyor. Ben burada İsraillerden bile daha rahat yaşıyorum. Müslüman komşularımla hiçbir derdim yok.”
19. yüzyılda Rusya Özbek topraklarını işgal etmeden önce Yahudiler Müslüman yönetiminin baskısıyla yaşadı; büyük bir kesim zorla din değiştirmek zorunda kaldı. Bu kimselerin oluşturduğu topluluğa ‘chala’ deniyor.
Şehrin yerlisi ve dininin kurallarını yerine getirmeye çalışan Lyuba Kimatova’ya göre kalan Yahudilerden beş aile dışında kaşerut kurallarına uyan kimse bulunmuyor. Son kalan iki haham yaşlılıktan dolayı hayvan kesimi gerçekleştiremiyor. Bu yüzden kaşer etler başkent Taşkent’ten geliyor. Kimatova 93 yaşındaki kayınpederi göç etmeyi reddettiği için halen şehirde kaldığını belirtiyor fakat eninde sonunda kızı Sarah evlenme çağına gelince şehirde evleneceği Yahudi kalmadığı için göç edeceğini belirtiyor.
Sefarad Yahudisi olan Bahara Yahudileri kendi dilleri olan ve Farsça, İbranice, Rusça ve Özbekçe karışımı olan Buhori dilini konuşuyor.