• Trump yönetiminin Obama yönetimine göre İsrail’e daha yakın olduğu, 2015’te Tahran ile yapılan nükleer anlaşmanın iptal edilmesini istediği biliniyor.Nitekim ABD Başkanı Trump, önceki gün attığı tweet’le İsraillileri bağımsızlık günleri dolayısıyla kutlayarak “Hiçbir yerde onlardan daha iyi dostumuz yok” dedi. Trump, gelecek ay İsrail Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağını da bir kez daha teyit etti.Herhalükârda İsrail ile İran arasında süren gerilimin kontrolden çıkması bölgedeki diğer krizleri ve ülkeleri de etkileme potansiyeline sahip olacaktır. Nilgün Tekfidan Gümüş - Hürriyet
İSRAİL 70’nci yıl kutlamalarına İran tehditleri altında başlarken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da ülkelerini herhangi bir saldırıya karşı korumaya hazır olduklarını söyledi. Netanyahu, “Eğer kendimizi savunmak durumunda kalırsak, zorluğu göğüslemeye ve İsrail’in zaferini garantilemeye hazırız” açıklamasında bulundu.
Tüm bu karşılıklı tehditler devam ederken misillemenin nasıl olacağına dair fikir yürütülüyor. İran’ın Suriye, Lübnan ya da kendi topraklarından saldırı düzenleyebileceği yorumları var. İran’ın Filistin üzerinden bir eylemde de bulunabileceği konuşulan iddialar arasında.
Ancak olası bir misillemenin iki ülkeyi karşı karşıya bırakıp zaten cadı kazanı gibi olan bölgeyi daha da karıştırması mümkün. İsrail’e yönelik sert bir askeri yanıt İran ile ABD yönetimini de karşı karşıya getirebilir.
Trump yönetiminin Obama yönetimine göre İsrail’e daha yakın olduğu, 2015’te Tahran ile yapılan nükleer anlaşmanın iptal edilmesini istediği biliniyor.
Nitekim ABD Başkanı Trump, önceki gün attığı tweet’le İsraillileri bağımsızlık günleri dolayısıyla kutlayarak “Hiçbir yerde onlardan daha iyi dostumuz yok” dedi. Trump, gelecek ay İsrail Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağını da bir kez daha teyit etti.
Herhalükârda İsrail ile İran arasında süren gerilimin kontrolden çıkması bölgedeki diğer krizleri ve ülkeleri de etkileme potansiyeline sahip olacaktır.
Nilgün Tekfidan Gümüş
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-tekfidan-gumus/iran-israile-misilleme-yapacak-mi-40811040
İnternette dolaşmaya başlayan en son video, siyasetçilerin tüm bu vaatlerinin videoda gördüğümüz genç adamın Yahudilere karşı böylesine korkusuzca ve normalmiş gibi nefret gösterisinde bulunmasını engellemeye yetmiyor. Berlin'in en işlek caddelerinden birinde, güpegündüz genç bir Arap, kipa takarak kendini Yahudi gibi gösteren bir başka kişiye saldırıyor.
Yahudi sandığı kişiye saldırmak için kemerini çıkardığında yüzünde beliren ifade tüyler ürpertici. Saldırgan yüzünü saklama gereği dahi duymuyor. Tam aksine mağdurun kendisini videoya çektiğini söylemesine rağmen saldırmaya devam ediyor. Videoya çekilerek bu suçun belgelenmesi, hatta polisin büyük ihtimalle kendisini bulacağı da umrunda değil gibi.
Peki, Almanya nasıl bu duruma geldi? Bu video Alman toplumunun ortak yaşamımızın temel ilkeleri hakkında yeni cevaplar bulması gerektiğinin sarsıcı bir kanıtı aslında. Demek ki yürürlükte olan cezalar bu suçluları korkutmaya yetmiyor.
Belki de okul sınıflarına bakmak bu durumu anlamamıza yardımcı olabilir. Son yıllarda öğretmenler okullarda öğrencilerin birbirine “Yahudi” diyerek hakaret ettiklerini anlatıp duruyor. Alman rapçilerinin metinleri de Yahudi karşıtı metinler de bu sözlerin normalleştirilemeyeceğine dair toplumsal mutabakatın ortadan kalktığını gösteriyor.
Ines Pohl
http://www.dw.com/tr/yorum-almanya-karar%C4%B1n%C4%B1-vermeli/a-43447285
Almanya'nın İsrail ile arasındaki ilişki, temcit pilavı gibi tekrarlanmasına karşın çoktan ‘özel’ olmaktan çıktı. Aynısı İsrail’in Almanya ile ilişkileri için de söylenebilir. Alman – İsrail ilişkilerini efsaneler değil gerçeklikler belirliyor.
Görüş ve boş sözleri bırakıp, başta anketler olmak üzere gerçeklere bir göz atalım. İsrail 1980’li yıllardan ve öncelikle de iki Alman devletinin birleşmesinden beri Almanların kalp ve beyinlerinde en sevmedikleri üç ülke arasında yer alıyor. Bu üçlüdeki diğer ülkeler değişebiliyor. Kimi zaman Kaddafi’nin Libya’sı, Kuzey Kore ya da ırk ayrımcılığı dönemindeki Güney Afrika arasında yerler değişebiliyor ama İsrail hiç eksik olmuyor.
Acaba neden? Almanların çoğunluğunun üstünlük anlayışıyla İsrail’e karşı artık hicap duymamasından mı? Aksine, İsrail’e siyasi ahlakın nasıl olması gerektiği anlatılıyor. Bu durum uzun süre siyaset, medya ve toplum tarafından başka sözlerle anlatılmaya çalışıldı. Ama bu dönem artık geçmişte kaldı.
Siyasi ve ahlaki Alman öğretmenliği kişiliğini, dışişleri bakanlığı sırasında Sigmar Gabriel’de bulmuştu. Eski başbakanlardan Helmut Schmidt 1980 sonbaharında İsrail’in dünya barışını tehdit ettiğini söylemişti. Gerhard Schröder de başbakanlık yıllarında İsrail hükümetiyle diyalog kurmaktan elden geldiğince kaçınmıştı.
Sol Parti yetkililerinin ‘özel’ İsrail dostluğu Hür Demokrat Parti (FDP) ve bu partinin seçmenlerinden daha güçlü değil. Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinde antisemitizm olmadığı da bir başka efsanedir. Sert İsrail eleştirisinin ve ahlaki kibrin radikal sağdan değil de, eski Hristiyan Demokrat çalışma bakanı Norbert Blüm’den geldiği de sır değildir.
İsraillilerin Almanya’ya bakışı ise son derece farklı. ABD’den sonra en sevdikleri ülke Almanya. Angela Merkel’in İsrail’deki sempati puanı Barack Obama’nınkinden çok daha fazlaydı.
Almanya’da, 20 bini Berlin’de olmak üzere 30 bin kadar İsrailli yaşıyor. Onlar dünyevi Berlin’i Kudüs’e tercih ediyor ve Ortadoğu’da değil de Berlin’de Filistinlilerle barışmayı umuyorlar. Bu açıdan bakıldığında, Ortadoğu’da ve Ortadoğu için geçerli olmasa da oldukça ‘özel’ bir yaklaşım. Berlin’deki hayali Ortadoğu cennetinin sürüp gideceği kuşku götürür. Berlin’deki fanatik Müslümanlarla onların Alman destekçileri 2014 yılındaki üçüncü Gazze savaşı sırasında "Yahudileri gazlayın" diye bağırıyorlardı. Berlin’deki diaspora Yahudileri ile İsrail vatandaşlarına Müslümanların uyguladığı şiddet artık sıradan olaylardan sayılıyor.
Michael Wolffsohn
http://www.dw.com/tr/yorum-almanya-israil-ili%C5%9Fkileri-ger%C3%A7ekten-de-%C3%B6zel-mi/a-43431254
'LEON’ filminin hepimizin gönlüne giren küçük kızıydı o...
Büyüdü “Siyah Kuğu”nun güzel balerini oldu...
İsrail Kültür Bakanlığı, İsrail’in en büyük kültür ödülünü ona verme kararı aldı.
Ödülü 2 milyon dolardı...
“Leon”un cesur kız çocuğu Natalie Portman törene katılmayacağını açıkladı...
Kudüs doğumlu bir Yahudi kızı...
İsrail’in yönetici ağababaları anında “vatan haini” ilan ettiler...
Vatandaşlıktan çıkarılmasını bile talep ettiler.
Natalie Portman önceki gün bir açıklama yaptı.
Dedi ki...
“Törene katılmama kararı aldım çünkü Netanyahu orada konuşma yapacaktı, onu destekler bir konumda olmak istemedim.”
Devam etti:
“İsrail bundan 70 yıl önce holokost kurbanlarına bir sığınak olarak kuruldu. Ama bugün yapılanlar benim Yahudi değerlerimle uyuşmuyor. İsrail’i düşündüğüm için şiddete, yolsuzluklara ve gücün kötüye kullanılmasına karşı ayağa kalkmalıyım...”
Siz, biz, iyi birer Türk olarak, vatanı için bu sözleri söyleyen bir insana vatan haini diyebilir miyiz...
Ben, işte bu nedenle, orada da söylense, burada da söylense “vatan haini” sözünden nefret ediyorum.
Ertuğrul Özkök
İsrail’de savunma teşkilatı genellikle siyasal iktidara askeri arenada sınır koyar, siyasetçilerin maceracı yaklaşımlarını frenler. Ancak bu defa savunma yetkilileri Netanyahu, Liberman ve kabinenin diğer savaşkan üyeleriyle aynı görüşte. Savaş Kabinesi ile ordunun tepe kademeleri arasında böylesi bir görüş birliği İsrail’de çok uzun zamandır görülmemişti. Mutabık kalınan politika aslında basit: İsrail’in hiçbir şart ve koşulda Suriye’de çekingen kalma lüksü yok. İran’ın Suriye’de hava ve kara üssü kurmasına, askeri altyapı oluşturmasına izin verilemez. Bugün hareketsiz kalanlar bir yıl sonra – veya belki üç yıl sonra – uyandıklarında kendilerini vahim bir durumda bulur. Ya bu politika bölgede savaşa yol açarsa? Açarsa açsın. İsrail artık bunu dert etmiyor, en azından şimdilik.
Suriye’deki T-4 üssüne düzenlenen hava saldırısı İsrail’e bugüne kadar atfedilen tüm saldırılardan çok daha yoğundu. Saldırıya katılan F-15’lerin sekiz füze attığı ve bunlardan birkaçının Suriye savunma sistemi tarafından vurulduğu bildirilse de istihbarat raporlarına vakıf Batılı kaynakların Al-Monitor’a verdiği bilgiye göre İran’ın kendi insansız hava araçları için bağımsız bir hava üssü oluşturduğu T4’ün kuzeybatı köşesine onlarca füze atıldı. Batı’ya ulaşan bilgilere göre üs tamamen tahrip edildi ve en az yedi İranlı öldürüldü. Saldırı görülmemiş bir tepki dalgasına neden olurken Rusya’dan da oldukça sert bir kınama geldi. Dahası İsrail’in Moskova Büyükelçisi Gary Koren olaya açıklık getirmek üzere Rus Dışişleri Bakanlığı’na bakan yardımcısıyla görüşmeye çağrıldı. İran ise İsrail’e atfedilen saldırıyı “suç” olarak niteledi ve misilleme tehdidinde bulundu.
İsrail’den yine herhangi bir korku işareti gelmedi. Liberman, 10 Nisan’da İran’ın Suriye topraklarından İsrail’i hedef alması halinde misliyle cevap alacağını belirtti. İsrail savunma teşkilatındaki kaynaklara göre İran tehditlerini yerine getirecek olursa İsrail Esad rejimini devirmek ve bizzat Esad’ı ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapacak. Başka bir deyişle Tahran, Şam ve Moskova’ya son derece açık bir mesaj veriliyor: Ev sahibi çıldırdı ve artık her şey olabilir. İsrail tek başına kalmış olabilir ama bu onun gözünü korkutmuyor, aksine kendi eliyle koyduğu kırmızı çizgileri korumak için varoluşsal önemde olan cesaret ihtiyacının altını çiziyor.
Top şimdi Tahran’da. Rusya’ya gelince İsrail’in beklentisi o ki Putin İsrail’in bu agresif politikası karşısında geri duracak. Bölgedeki kaotik durum düşünüldüğünde İsrail yönetiminde hiç kimse şu an geri adım atmayı düşünmüyor. İran Suriye’de askeri altyapı kurmak uğruna İsrail’le açık savaşı göze alıyorsa İsrail’in de her şeyi göze aldığını bilmek zorunda. Bölgede şu an aslında karmaşık ve çoğu zaman çelişik menfaatlere sahip pek çok çatışan gücün yer aldığı bir “tavuk oyunu” oynanıyor. İsrail işte böyle bir ortama yeni bir caydırıcı unsur getirmeye çalışıyor. Bu çabanın başarılı olup olmadığı önümüzdeki haftalarda belli olacak.
Ben Caspit
Filistin sorunu çok uzun bir zamandan beri devam ediyor. Yahudilerle Filistinliler arasındaki (iki dünya savaşı arasında aynı topraklar için yapılan) mücadele 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail Devleti’nin kurulmasıyla neticelendi. İsrail ile Arap komşuları arasında bugüne kadar 4 savaş yaşandı. Mısır, Suriye ve Ürdün ile yaşanan 1948 Savaşı’nın; Mısır’la yaşanan 1955 Savaşı’nın; Mısır, Suriye ve Ürdün ile yaşanan 1967 Savaşı’nın; Mısır ve Suriye ile yaşanan 1973 Savaşı’nın galibi İsrail oldu. İsrail (kazandığı) bu savaşların sonucu bugün (İngiliz mandası) Filistin topraklarının tamamını kontrol ediyor. İsrail ile Lübnan sınırında da (1982 ve 2006 yıllarında önce işgal ve daha sonra çekilmeye dönüşen) ciddi sorunlar var.
İlk önce (1967 Savaşı’nda İsrail tarafından işgal edilen topraklarını geri almak gerekçesiyle) 1979 yılında Mısır, daha sonra 1993 yılında Ürdün barış anlaşmaları imzalayarak İsrail Devleti’ni tanımışlardır. İsrail’in diğer iki Arap komşusu Suriye ve Lübnan’la ise (imzalanan ateş kes anlaşmalarına rağmen) savaş durumu devam etmektedir. Halen 1.500 km2’lik bir Suriye toprağı (Golan Tepeleri) İsrail işgali altındadır. Suriye ile İsrail arasında (toprak karşılığı tanıma temelinde) kalıcı bir barış sağlanması yönünde (ilk önce ABD, daha sonra Türkiye’nin arabuluculuğuyla) yapılan görüşmeler 2009 yılında (sonuç alınmadan) tıkanmıştır. İç savaşın sürdüğü Suriye’nin bugün İsrail ile İran arasında da bir çatışma alanı haline geldiği izlenmektedir.
Mısır ile Ürdün’ün İsrail’le ayrı Barış Anlaşmaları imzalamalarından sonra Filistinliler için de İsrail’le anlaşmak ve Filistin sorununu masa başında (görüşmelerle) çözmeye çalışmaktan başka (çıkar) bir yol kalmadığı açıktır. Nitekim İsrail-Filistin görüşme süreci 1990’larda başlamış, 1993 yılında Oslo Anlaşmalarının imzalanması ve Ramallah’ta Filistin (Geçici) Yönetimi’nin (FY) kurulmasıyla Filistin Sorununun “adil ve kalıcı” bir şekilde “barışçı yollarla” çözümünün sağlanabileceği yönündeki umutlar artmıştır.
Ancak İsrail ile FY’nin 20 yıla yakın bir zamandır sürdürdükleri müzakerelere rağmen, masada görüşmeler yoluyla (İsrail’le yan yana, barış içinde yaşayacak ve 1967 sınırları esas alınarak kurulacak) bir Filistin Devleti’nin ortaya çıkartılması mümkün olamamıştır. Bugünkü tablo giderek “aşırılığa” kayan İsrail Hükümetlerinin artık “gerçek” bir “iki devletli çözümden” uzaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Arka arkaya gelen İsrail Hükümetlerinin “iki devletli” adil ve kalıcı bir çözüme” ulaşmak yerine (uluslararası hukuka aykırı Yahudi yerleşim birimleriyle) Doğu Kudüs ve Batı Yakası’nda ilhak ve genişleme politikalarını uygulamaya koymaları bölge barışı için ciddi bir talihsizliktir.
Oğuz Çelikkol
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/oguz-celikkol/buyuk-donus-yuruyusu-ve-filistin-sorunu-40814778
Netten okumalar
http://birartibir.org/aidiyetler/53-ulusal-beka-icin-bir-doz-antisemitizm
http://www.dw.com/tr/var%C5%9Fova-gettosu-ayaklanmas%C4%B1ndan-75-y%C4%B1l-sonra/av-43447964
http://www.dw.com/tr/berlinde-yahudi-kar%C5%9F%C4%B1t%C4%B1-sald%C4%B1r%C4%B1/a-43437987
http://www.dw.com/tr/berlinde-kipa-takmak-ne-kadar-tehlikeli/av-43449761
http://www.bbc.com/turkce/haberler-43831809
http://www.diken.com.tr/medyada-nefret-bilancosu-yeni-akit-zirvede-yahudilerle-suriyeliler-hedefte/
https://ahvalnews.com/tr/direnis/benjamin-scholem-mektuplasmalarinda-entelektuel-direnisin-zaferi
https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2018/04/23/asperger-ve-nazi-sendromu/
https://aa.com.tr/tr/dunya/malezyadaki-suikastin-ardindan-gozler-yeniden-israile-cevrildi/1125736
Takılan tweetler
Daha fazla
Cok hos bir hesap. Sefarad Yahudisi bir anne, Ladino ogretiyor. Daha dogrusu belli basli cumleleri Turkce karsiliklariyla seslendiriyor.
https://www.instagram.com/sefaradanne/
Mehmet Dilbaz @mehmet_dilbaz 22 Nis
Daha fazla
Evladını Balkan Savaşı sırasında Lüleburgaz Muharebesi'nde kaybeden Yahudi bir annenin yaktığı ağıt... Şarkı Sefarad diliyle söylenmiş olup ingilizce tercümesi aşağıdaki gibidir. O my mother, My beloved mother, Why are you so sad This day? Beloved...
https://www.youtube.com/watch?v=oKCqI08KWNc
Daha fazla
Çocukken Edirne’de yediği yemekleri özlediğini söyleyen babaanneme, Sefarad mutfağının gözbebeklerinden pırasa köftesinden (Albondigas de Prasa) yaptım. İlk kez denememe rağmen elim bayağı lezzetliymiş. Eeee serde İspanyolluk olunca Güne mutlu başladığını tahmin ediyorum.
Karel Valansi@karelvalansi 22 Nis
Daha fazla
Annesi Urfa kökenli olan İsrail’in en sevilen şefi Haim Cohen Türkiye’de bir lezzet turuna çıktı. Videoda tabi ki müzik olarak İbrahim Tatlıses seçilmiş. İsraillilerin Tatlıses hayranlığı bir başka
https://www.ynet.co.il/articles/0,7340,L-5231483,00.html