İki gün sonra 5 Mayıs. Yarım asrı aşmış bir seneyi devriye…
555K, 5 Mayıs 1960 tarihinde, Ankara, Kızılay’da Demokrat Parti aleyhtarı öğrencilerin yaptığı protesto eyleminin toplanma kod adıdır. Adını 5. ayın 5. günü saat 5’te Kızılay’da gerçekleşmesinden alan eylem Türkiye’nin Cumhuriyet’i tarihindeki ilk ‘sivil itaatsizlik’ eylemi olarak da anılır. 28 ve 30 Nisan 1960 tarihlerinde polisle öğrenciler arasında çıkan çatışmalarda öğrencilerin hayatını kaybetmesi hazırda bekleyen bir kutuplaşma ortamının hızlanmasına neden oluştu.
Adnan Menderes’in sonunun getiren ve bir ulusun kendi başbakanının asmış olması figürünü tarihe siyah sayfalarla yazdıran süreç 27 Mayıs ihtilali ile görece noktalandı!
Peki, zaman zaman uygulanan sivil itaatsizlik nedir? Ne değildir?
↔↔↔
Sivil itaatsizlik nasıl olmalı? Bir eylemi sivil itaatsizlik olarak nitelememize yol açan unsurlar şöyle sıralanabilir:
1. Şiddetten Arınmışlık: Şiddet, sivil itaatsizlikle kesinlikle bağdaşmaz. Kişilere (veya geniş anlamda canlılara) ya da eşyaya bilinçli olarak zarar vermeyi hedefleyen, dolayısıyla şiddet içeren bir eylem, sivil itaatsizlik kavramı dışında kalmaktadır. Bu anlamda, sivil itaatsizlikte eyleme katılanlar, şiddet uygulamaktansa, şiddete maruz kalmayı tercih eden bir bilinç düzeyindedir.
2. Evrensel Kabul Gören Hukuksal Değerler ve Toplumsal Etik Yoluyla Motivasyon: Sivil itaatsizlik, üzerinde uzlaşılmış, birçoğu uluslararası metinlerde kabul görmüş evrensel hukuki değerlerin (temel hak ve özgürlükler, çevre, hayvan hakları gibi) ve/veya toplumsal etiğin ilkelerinin ihlal edildiği kaygısıyla harekete geçmeyi gerektirir. Buna bağlı olarak, kişisel menfaat hedefli eylemler, kavramın dışında kalır.
3. Yaptırıma Katlanma: Sivil itaatsizlik olarak nitelenebilecek bir eyleme katılanlar, bu protesto eylemiyle ihlal ettikleri yasanın yaptırımlarına katlanmakta; bunu göze almakta. Yaptırımlara katlanma, ‘hukuksal düzene’ duyulan bağlılık ve güvenin bir göstergesidir. Zira hedef, hukuksal düzeni dışlayan bir toplumsal yapı (bir tür anarşizm) değil, içeriği evrensel ve etik değerlere göre belirlenmiş bir hukuksal düzendir. Bu nedenle, sivil itaatsizlik oluşturan eylemlerde yaygın bir biçimde görülen tutuklanma, eylemi destekleyen bir öğe olarak algılanmakta.
4. Yasaya Aykırılık: Sivil itaatsizlik eylemiyle, yukarıda sözü edilen evrensel ve üstün değerlere dikkat çekme kaygısıyla yasa, bilinçli olarak çiğnenmekte.
5. Aleniyet (Kamuya Açıklık): Sivil itaatsizliğin bir protesto eylemi olması, onun kamuya açık olmasını zorunlu kılar. Kamuya açıklık, eylemin amacıyla bağdaştığı ölçüde, önceden haber vermeyi, katılıma açık olmayı ve eylemcilerin kendilerini ve kimliklerini saklama kaygısı taşımamalarını içerir.
↔↔↔
Şimdi 27 Mayıs sürecine gelinirkenki adımlara (ve diğerlerin0e) bakıldığında, bir coğrafyada içsel öğelerle gerçekleştirilen sivil itaatsizliğin, hangi unsurların sonuçlarına dayalı olduğuna da bakmak gerekir. Bu kavramı kullanırken -özellikle ülkemizde- kavramın ne olduğunu ve ne olmadığını bilmek gerekir. Endişem odur ki, bilmeden çıkılan yolda, varılacak hedef, hatalı veya bilinç içi bir varış olacaktır. Konuyu Danimarka örneği ile sonuçlandırmak istiyorum.
“II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerce işgal edilen Danimarka’da faşist Naziler, Yahudileri kolaylıkla ayırt edebilmek için arkasında altı uçlu sarı yıldız bulunan giysiler giymeye mecbur etmişlerdi. Danimarka halkı ise, Yahudilere karşı çıkarılan bu yasayı kabullenmedi. Aralarında kralın da bulunduğu hemen herkes, sırtı sarı yıldızlı giysilerle sokağa çıktı. Danimarka halkının bu tavrı, Yahudilerin tanınmasını imkânsızlaştırdı. Naziler, hareketin lideri olarak gördükleri Danimarka Kralı’nı gözetimleri altında tutabilmek için onun çok hasta olduğunu açıklayıp, saraya hapsettiler. Ancak Danimarka halkı, ülkenin hemen her yerindeki çiçekçilere gidip, krala gönderilmek üzere buketler hazırlattılar.”
Sadece haklılık yetmez, dirayet, toplumsal saygı ve duygu da iste Sivil İtaatsizlik. Sıradan bir eylem biçimi değildir.