“İnsanın içinde ne kadar çok şey varsa, başkalarından o kadar az şey ister.” ...... Schopenhauer
Kahraman, her kaosta evren, bütün düzensizliklerde gizli bir düzen olduğu bilinci ile yola çıkar. Yolda marifet nefsi silmek değil; onu yani her yönünle kendini bilmek ve tanımaktır “Kahraman, tekrar yücelmek için kendini yeni baştan inşa etmek zorundadır ve bu yenileşmeyi ıstırap çekmeden yapamaz.” “Arılara bal veren güldür” denir yani... Merkeze giden yol dikenli olabilir ama tıpkı arının bala ulaşması gibi sonu tatlıdır... ‘Kahramanın yolculuğu’ sonsuzdur. Bütünleşmenin yolu da tek sütunlu bir uç yol değildir. Yolculukta kendi yolunu, kitleye rağmen yürümeye cesaret eden, ‘Kendi gibi’ olabilenlerdir ‘kahramanlar’, kendi ışığı olmadığı için kalabalıklara karışmayı bir marifet bilenler değil. Yapılacak şey araftaki güya yaşamımızda, mücadelemiz kadar var olup gözlerimizin bağını açıp mekân, zaman ve nedenselliğin kozmik yumurtasını kırmaktır! Güçlü kahraman her birimizdir. Aynada görülen fiziksel kişi değil, içteki tanrısal kraldır.
Yol sınavlarla doludur... Kahraman eşiği aştıktan sonra bir dizi zorlu sınav ile sınanır. Bu yolculuk kahramanın ağzından şöyle başlar: “Karanlık bir mağaranın ağzında, içeri girmek isteyerek duruyordum.” Bu, ruhsal bir yeniden doğuşun, içsel bütünlenmenin ilk adımıdır. Kahramanın yolculuğunda bölümlerden biri de macera sona erdiğinde yaşam değiştiren ödülüyle birlikte dönmesi gerekliliğidir. Bunlar dünyanın toplum ve insanlığın yenilenmesine, yeniden yapılanmasına katkıda bulunacaktır. Kahraman dingin bir savaşçıdır. Kahramanın görevi anın kristalleşmelerini sürekli parçalamaktır, o yaratıcı yaşamın savunucusudur. Macerada büyük son ise ruhun ve evrensel varlığın bir olduğunun kavrayışına sahip olunmasıdır. Her insan içinde herkesi taşır, asıl mesele içinde taşınan herkesten kendini doğurtmaktır.
Kahramanın yolculuğunda çalışkan, alçak gönüllü ve dürüst olmak özendirilir. Kahraman durağan değildir, durağanlık ölümdür. Varlığı var eden onun eylemidir! Anlatılar ile ve derin düşünce ile onun dış dünyası, iç dünyası ile bütünleşir. Kahraman kalbi ve beyni birlikte kullanmayı öğrenir yolda. O sadece doğmakla yetinmemiş, kendinden doğmayı da becerebilmiştir. Maceranın özeti şudur: Denge, merkez, iniş ve yükseliş, idrak, tefrik ve her yönü kavrayış... Kendini tanıma, kendi olma ve en sonunda kendi eserini yani bizzat kendini yaratma... Her kahraman adayı doğuştan kalbine saplanmış bir Excalibur ile doğar ve kendi hayatının, kendi krallığının, kendi hikâyesinin seçilmiş kişisidir o. Tek yapması gereken, zamanı geldiğinde yüreğindeki Excalibur’u çekip, içindeki ejderhayı tanıyıp onu kendine katmaktır.
“Cesur adamlar ejderhaları öldürmez; onlara binerler...”