Şinasi Yelkenci tam bir deniz ve çevre tutkunu… Geçtiğimiz günlerde Burgazada’da, denizden topladığı atıklar ile yaptığı eserlerini meraklılarıyla buluşturdu. Kendisi ile işleri ve yolculuğu hakkında konuştuk.
Sizdeki bu doğa aşkı ve çevrecilik tohumları ilk ne zaman atıldı?
Aslında her insan doğanın bir parçasıdır; doğa ve deniz sevgim çocukluğumun bu unsurlarla iç içe geçmiş olmasından ve büyükşehir hayatına alışamamaktan kaynaklanıyor. Çevreye karşı yapılan acımasız etkenler de beni etkiliyor.
Burgazada’daki deniz atıklarından oluşan serginizi gezdim ve hayran kaldım. Atıkları birer sanat eserine dönüştürdünüz. Doğal yetenek mi?
Doğal yetenekten çok üretmeyi seven biriyim. Beş yıl önce başladığım bu süreç benim için okul gibi oldu. Zaman içinde ürettiklerimle birlikte daha tecrübeli hale geldim. Çalışmalarda kullanılanlar sınırlı ve satın alamayacağınız malzemeler olduğundan daha yaratıcı olmak zorunda kalıyorsunuz.
Denizdeki atıkların çeşidi inanılmaz boyutta. Bu sergiyi oluşturmak için ne kadar zaman harcadınız?
Maalesef aşırı bir kirlilik söz konusu; haftasonları sahillerden topladığım bu malzemelerden, hafta içi fırsat buldukça, işten arta kalan vakitlerde, gerekirse uykumdan fedakârlık yaparak ve boş boş televizyon seyretmek yerine üretmeye çalışarak 14-15 ay gibi bir zamanda sergideki çalışmaları oluşturdum.
Çalışmalarınızı hep bu adada yaptığınıza göre buraya karşı özel bir ilginiz mi var?
Beş yılın 4,5 yılı Burgazada’da geçti; birçok sahilde çalışmalar yaptım ama Burgazada’ya geldikten sonra başka bir yer aramadım. Buranın ilham veren bir enerjisi, sakinliği ve çocukluğumun geçtiği memleketimle benzer yönleri var. Özel bir ilgiden çok, beni her yönüyle mutlu edebilen bir yer burası.
Serginin bir klipi olduğunu duymuştum, iki İsrailli sanatçının da gönüllü olarak bu işe soyunduklarını… Biraz bundan bahseder misiniz?
Klip sergi için çekilmedi; gönüllü bir yönetmenin sosyal medyadaki ‘Sailor-Coast Design’ sayfamın dördüncü yılı kutlamaları ve yaptıklarım için çektiği belgeselin son çekimiydi. Denizden gelenlerle yaptığım ve sergide de paylaştığım müzik enstrümanlarıyla playback yaparak Marbin grubunun bir şarkısını kullandık. Bu grubun üyelerinin biri Amerikalı, ikisi de İsrailli; şarkıları da benim çok beğendiğim ‘Goatman’dı.
Splash Trash Art Expo’da çalışmalarımı keşfeden Amerikalı hanım, bu klipi youtube’a yükleyip kullanmak istediğini söylediğinde, izin almadığımızı, telif hakkı olabileceğini hatırlattım. Grup üyelerine ulaşıp, denizden gelen çöplere dikkat çekmek için böyle bir klip çektiğimi ve şarkılarını kullandığımı söyleyince aldığı cevap; “Böyle güzel bir çalışmada müziğimizin kullanılması gurur verici” oldu. Bu grup, daha sonra sosyal medya hesaplarında bu klipi de paylaştı. Tabii ki beni de çok duygulandırdılar...
Genelde yurtdışında çevreye karşı ilgi daha bilinçli. Bu sergi kapsamında ziyarete çocuklar da geldi. İlgilerini çektiğinizi düşünüyor musunuz? Amacınıza ulaştınız mı? Gençlere nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Evet, yurtdışında kültür olarak doğa ve çevre bilinci bizden çok daha fazla. Konunun eğitimle alakalı olduğunu düşündüğümden, bu kültür ve bilinci olgunlaştırmak için çocuklardan ve gençlerden başlamak gerekiyor. Sergide hedef kitlem aslında çocuklardı. Çocuklar kadar yetişkinlerden de beklediğimden fazla güzel tepkiler aldım. Amacıma ulaşmak için uzun bir yol kat etmem gerekiyor ama sonuçlara bakınca sergi olarak hedefime ulaştığımı düşünüyorum... Sadece gençlere değil herkese vermek istediğim mesaj: kendi oturduğumuz dalı kesmemek, dünyamıza ve oksijenimizin yarısını üreten denizlerimize sahip çıkmak…
Yola devam mı? Başladınız mı bile?
Yolun başında olduğumuzdan tabii ki devam edeceğim elimden geldiği, denizin verdiği kadar. Serginin sebep olduğu tatlı yorgunluğu atıp en kısa zamanda çalışmalara başlayacağım.
Uluslararası Splash Trash Art Expo’da otuz altı isim arasından seçilen tek Türksünüz. Kendinizi nasıl duyurdunuz?
Splash Trash Art Expo, kendini deniz ve okyanuslardaki kirliliğe dikkat çekmek için adayan Amerikalı gönüllü bir kadının organizasyonu, dünyada bu işle uğraşan insanları bir araya getirme çabasıdır. Aylar süren uğraştan sonra 36 ülkeden yüzden fazla ismi bir araya getirmeyi başardı. Maalesef Türkiye’de bu işle uğraşan tek kişi olarak beni buldu; yaptığım çalışmalar herkes tarafından beğenildi. Aynı dönemde yaptığım çalışmalar, Kaliforniya’da altıncısı yapılan Uluslararası Deniz Atıkları konferansında, değişik ülkelerden gelen üç yüzden fazla katılımcıya, Splash Trash Art Expo’nun bir parçası olarak gösterildi. Amerikalı bir kadın, sosyal medyadan araştırıp beni bulabilirken kendi ülkemde hiç bir kurumun ilgisini çekemedim, ta ki bu sergiyi açana kadar.
Şinasi Yelkenci kimdir?
Karadeniz’in şirin ilçesi Amasra’da 1971’de doğdum. Çocukluk ve gençlik dönemim burada doğayla, denizle iç içe geçti. Büyük şehir hayatına alışamasam da yaptığım bu çalışmalarla stresimi yenebiliyorum.
İsviçre kökenli bir ilaç firmasında teknik eleman olarak çalışıyorum. Son beş yıldır, haftasonları, farkındalık oluşturmak için bu çalışmaları yapıyorum.