Dr. Musa Albukrek
Birey ve toplumlar arası insan sevgisi
Farklı ve özellikler gerek birey gerekse toplumlar arasında bazen ürkütücü bir boyut almaktadır. Bu durum çoğu zaman nefrete dönüşmektedir. Nefretin olduğu yerde ise sevgi yoktur.
Bu durumu çekül örneği ile açıklamaya çalışacağım:
Dünyanın düz olduğunu varsayan bağnazlar için bütün çeküllerin paralel olması beklenilir. Hâlbuki dünya yuvarlaktır ve değişik yörelerde çeküllerini tutanlar arasında bir açı oluşmaktadır.
Her birey çekülünü dik tuttuğuna göre her biri kendi durumunda dürüst ve kusursuz kabul edilebilir. Ancak yer kürenin yapısı dolayısıyla çeküllerin izdüşümü birbirini keser.
İşte meydana gelen bu açı bağnaz kişi tarafından, çatışma ve düşmanlık gibi algılanır.
Bilge kişi ise bu açıyı tolerans, hoşgörü hatta daha ilerisi ‘farklılığı onaylama’ gibi algılar. Bu açıya ‘sevgi açısı’ da denilebilir.
Farklılık kusur değildir. Kusur aslında göreceli bir unsurdur. Kusur yerine özellik sözcüğünü kullansak daha barışçıl bir yaklaşımda bulunmuş oluruz.
Kendini sevmek, kendi özelliğini, yakınını sevmek ise o kişinin veya toplumunun özelliğini sevmek yani farklılığını onaylamaktır.
Bu görüşle, insanlar yer küresi üzerinde çeküllerini dik tutaraktan el ele tutuşarak geniş insan sevgisi çemberleri oluşturabilirler.
Hekim ve hasta arası
insan sevgisi
Hekimlik sanatı dört sütün üzerine oturtulmuş bir abideye benzer, bunlar:
Bilgi
Mantık
Sezgi
İnsanlıktır.
Günümüzde bilgi ve mantık, kongre, seminer ve bilgisayar ağı sayesinde süratle artmakta. Buna karşılık sezgi, fazla apareyaj (sofistike tıbbi aletler) dolayısıyla azalmakta. Modern hekimler, çoğu zaman fizik muayeneye başvurmadan, laboratuvar ve görüntüleme verileri ile yetinmekte.
İnsanlığın ise aşırı formaliteler sebebiyle gerilemekte olduğuna tanık oluyoruz.
Bu sebepten dolayı hastalar gerekli ilgi ve sevgi gereksinmesini klasik tıpta bulamayınca arzuları hilafına da olsa, hekim olmayan şifacılardan medet ummaktalar. Şöyle ki alternatif tıp, maalesef zayıflamakta olan klasik tıbbın sezgi ve insanlık ayağının yerini tutmakta, adeta klasik tıbbın koltuk değneği durumuna gelmektedir.
Modern hekim, bugün de eski nesil hekimleri gibi hastasını sabırla dinlemeli, dikkatle muayene etmeli ve nabzını tutup ona moral vermelidir. İnsanlık sevgisi içeren moral ve şefkatli yaklaşım tedavinin büyük bir bölümünü teşkil eder. Hastasından uzak kalan hekimin hastası ile sevgi köprüsünü kurmasının güç olacağı kanaatindeyim.
İdeallerin en yücesi olan insan sevgisi gerçekte kolay oluşan bir olgu değildir. Bu nedenle özveriyle iletişimimizi canlı tutmalı ve ilişkilerimizi ahenk içinde geliştirmeye gayret etmeliyiz.