Sezon sonuna yakın iki ilginç oyun

Koffi Kwahulé yeniden Moda Sahnesi’nde ‘Arıza’

Erdoğan MİTRANİ Sanat
17 Mayıs 2018 Perşembe

1956’da Fildişi Sahilinde Abenguru’da başkenti doğan, oyuncu, yönetmen, deneme, roman ve oyun yazarı Koffi Kwahulé, Abidjan’da başladığı tiyatro eğitimine Paris’te devam etmiş, Sorbonne’da tiyatro konusunda doktora yapmış. 1977’den beri yazmış olduğu 30 kadar oyun dünyanın her tarafında sahnelenmiş, çok sayıda ödül kazanmış.

Çağımızın en yetenekli yazarlarından Koffi Kwahulé, ilk metinlerinden itibaren, güncel şiddetin içinden çıkan, müzikalitesi, yakıcılığı, caz ezgilerini çağrıştıran aksak ve hummalı ritmiyle alışılmış kuralları paramparça eden kendine has yazın diliyle dikkat çekiyor.

Türk seyircisi Kwahulé’yi, günümüzde ölümün bir tüketici deneyimi olduğuna dikkat çeken, herkesin ezbere bilse de izlemekten vazgeçemediği ölümcül bir gösteri olan bu deneyimde uydurma hikâyelerin kendini sanatçı ilan eden cellatlar eliyle yazıldığı ve kurbanlara zorla söylettirildiği ‘Big Shoot’ (2000) ile tanıdı.

İlk kez 2015 başlarında Moda Sahnesi seyircisinin karşısına çıkan, 2006’da yazdığı ve izleyiciyi günümüzün küreselleşmiş dünyasını sorgulamaya, medyatikleşmenin getirdiği bulanık ve gülünç sonuçları deşmeye davet eden fantastik karabasanı ‘Brasserie / Bira Fabrikası’, o tarihten beri kapalı gişe oynanmaya devam ediyor.

Moda Sahnesi Stüdyo’da sahnelenmeye başlayan, sahne tasarımını Bengi Günay’ın, ışık tasarımını İrfan Varlı’nın üstlendiği, Kemal Aydoğan’ın yönettiği ‘Blue-s-cat / Arıza’ (2005), gökdelende yukarı çıkarken arızalanan bir asansörde birbirini tanımayan bir kadınla bir erkeğin mahsur kalmasının hem komik hem de ürkünç derece sert öyküsü. Kwahulé’nin tiyatrosunda klostrofobik mekânlara tıkılıp kalmanın önemli yeri vardır. Bu mekân, bir hapishane, bir uçurum kenarı ya da bir asansör olabilir. Bulundukları yerden fiziksel olarak çıkıp gidememek, kişiler arasında çoğu zaman şiddete dönüşen gerilimler doğurur. Asansördeki erkek, yaşadığı olayın ivediliğinden sıyrılarak, istatistiki kavramlara, gelirlerine, ödeyeceği vergilere odaklanırken, güncelde takılıp kalan kadın, erkekten korkusuyla, beğenilmemek endişesi arasında gidip geliyor. Kwahulé’nin tiyatrosunda tematik ve stilistik bir öğe olmanın çok ötesinde olan caza gelince, metinlerini dinlerken caz müziği fiilen duyulur. ‘Arıza’da adamın durmaksızın tekrarladığı vergi yüzdelerini ve istatistikleri, şarkıcıların kimi zaman kelimeleri hecelere bölüp, bazen da kekeler gibi anlamsız kelimeler çıkararak uyguladıkları ‘scat’ ile özdeşleştirilirken, kadının korkularının, hüzünlerinin, feryat figanının karşılığı ‘blues’da ortaya çıkıyor.

Kemal Aydoğan, dingin ve eğlenceli başlayan, giderek sertleşen ve vahşileşen oyunu ustalıkla yönetirken, iki oyuncusundan müthiş bir performans elde ediyor. Kadında bugüne dek Kwahulé’nin bütün oyunlarının çevirmiş olan Ezgi Coşkun, erkekte Caner Cindoruk,

kimyaları uyuşan ve soluk soluğa izlenen bir ikili oluşturuyorlar. Louis Armstrong’un o nefis ‘What A Wonderful World’unun eşliğindeki 1950’lerin müzikallerini anımsatan, koreografisi Yeşim Coşkun’a ait hayali dans sahnesi, her türlü mutluluk umudunun uzak geçmişte kaldığının, günümüzün ya da Kwahulé’nin dünyasında hiçbir güzelliğe yer kalmadığının altını çiziyor.

Bengi Günay’ın nefis yarım asansörü Stüdyo’ya pek bir yakışsa da, daha kalabalık bir seyirci kitlesiyle izlenmeyi hak eden çok iyi bir oyun. Önümüzdeki sezon Büyük Salon’da 100-120 kişilik izleyiciyle de çok iyi durabileceği, hatta büyük sahnede bir başına kalan asansörün, iki kişinin dış dünyadan soyutlanmışlığını da verebileceği kanısındayım.

İzlenmesi şart!

20, 26 Mayıs 15.00 ile 18.00’de ve haziran ayı boyunca Moda Sahnesi Stüdyo’da. 

 

 

gnelev’de bir Falk Richter oyunu ‘RAUSCH’   

 

 “- belki de iki insanın birlikte mutlu olabileceği düşüncesi bir yanılgıdır, insanlığın binlerce yıldır içine düştüğü bir yanlış, katolik kilisesi gibi, kapitalizm gibi, monarşi gibi. belki bu konseptlerin hepsi yanlıştı ve yeni konseptler denemenin zamanı geldi…” 

Çağcıl Alman Tiyatrosunun önde gelen yazar-yönetmenlerinden Falk Richter 1969’da Hamburg’da doğmuş, Hamburg Üniversitesinde Tiyatro Yönetmenliği okumuş. Bugüne kadar 30’un üzerinde oyun yazan 1994’den beri bağımsız sanatçı olarak çok sayıda ulusal ve uluslararası tiyatroyla çalışan Richter, son yıllarda metin, müzik ve dansı harmanlayan çalışmalara yeni bir teatral estetik arayışına girmiş. Koreograf Anouk van Dijk ile ortak çalışmalarından, ilk kez 2012’de sahnelenmiş olan ‘Rausch’, tutkuları ve korkularıyla günümüz insanının ruhsal durumunu irdeleyen bir oyun.

Modern Batı toplumunun donanımları yaşamımızın tüm ayrıntılarını an be an kontrol altında tutmamızı sağlayarak, kısa bir süre öncesine kadar sorunsuz bir gelişime hazırlarken, 2008 kriziyle çok farklı bir gerçek ortaya çıktı: Yönetimi artık elimizden kaçmakta olan, kişiler ya da devletler tarafından kontrol edilmesi mümkün olmayan bir dünyanın varlığı.

Bu yeni dünyanın yoğun yerleşim merkezlerinde insanoğlunun eşleşmesi neredeyse imkânsız hale gelmiş, Neo-liberal modernitenin deregülasyon çabaları evlilik kurumunu da alt üst etmiş, büyük ve küçük aşklar için bulunabilecek eşlerin sayısı artmıştır. 

Son ütopyamız olan Aşk Sarhoşluğu (Rausch) sıkı bir pazar kavgasına dönüşmüştür. Ve asıl iş, aşkı bulduğumuz an başlamaktadır artık: İlişkinin devamı için, kişisel alanlarımız üzerinde çalışmak. Güvenlikli alanlarımızı ortadan kaldıran, yaşama anlam ve derinlik katan duyguların baştan çıkarıcılığını hangi alanlarda yaşayabiliyoruz şu günlerde? 

Kontrolü elden bırakmak, sınırlarımızı açmak gibi gizli özlemlerimizi artık sadece tüketimin, çalışma hayatının ya da borsanın bize sunduğu imkânlarla/mutluluklarla mı giderebiliyoruz sadece? 

Modern dünyanın bireyleri olarak güçlükle kazanabildiğimiz özgürlük ve sorumluluklar bir lanete mi dönüştü?

İnsanoğlunun günümüz gerçeğiyle mücadelesini görüntüler, sözcükler, sesler ve hareketlerden oluşan dans tiyatro ve müziğin harmanlandığı ortak bir dille anlatan ‘Rausch’, Türkiye’de ilk kez gnelev’de, Turgay Doğan’ın yönetmenliği ve Beliz Demircioğlu Cihandide’nin koreografisiyle sahneleniyor.

Metin, web sitesine girdiğinizde karşınıza çıkan, “cümle başlarındaki tireler farklı bir kişinin konuştuğunu belirtir” notu dışında noktalama işareti bile olmayan upuzun bir sözcük kargaşası. Oyunu izledikten sonra, web sitesinde aynı şekilde yazılmış İngilizce çeviriyi çözmeye çalıştıkça çeviriyi de yapmış olan Doğan’ın ne müthiş bir iş çıkardığını fark ettim.

1974’te Almanya’da doğan Turgay Doğan, lisede tanıştığı tiyatro ile, Essen Üniversitesinde fizik öğrenimi gördüğü sırada profesyonel olarak ilgilenmeye karar verip, Irene Baird’in öğrencisi Anton C. Glaser’dan oyunculuk dersleri almış, asistanlığını yapmış. Oyuncu, yönetmen ve yazar olarak birçok oyunda yer almış. Sinema ile de ilgilenmiş. 2000 yılında çektiği ikinci kısa filmi ‘Summertime’, Medienzentrum Essen Kısa Film Festivalinde birinci olmuş.

2011’de Türkiye’ye dönen Doğan, bağımsız tiyatro topluluğu gnelev’i kurarak ‘Yüksek Derece’, ‘04:34’ ve ‘Site’de kendine özgü dili ve anlatımıyla izleyicilere farklı bir tiyatro deneyimi yaşatmış. Sanatın sınırlarını açmak amacıyla 2015’te, şehir merkezinin dışında, 80 metrekarelik kapalı alanı ve 100 metrekarelik bahçesiyle prova, performans, söyleşi, seminer ve atölyeler gibi farklı etkinliklere hitap eden yenilikçi kültür sanat platformu gnlmekan’ı oluşturmuş

Turgay Doğan hâlen serbest oyuncu, oyun yazarı / çevirmen ve yönetmen olarak Almanya ve Türkiye’de yaşamını sürdürmekte. 

‘Rausch’un diğer yaratıcısı multimedya sanatçısı ve koreograf Beliz Demircioğlu Cihandide, New York Üniversitesinde modern dans eğitimi aldıktan sonra yüksek lisansını New York Üniversitesinin İnteraktif Telekomünikasyon  bölümünde burslu olarak yapmış. Rudin Interactive Telecommunications Ödülü sahibi Cihandide’nin Jamie Allen ile birlikte oluşturduğu multimedya dans projesi ‘Vantage Point’a, Mikhail Barysnikov, New York Baryshnikov Sanat Merkezi açılışında sunulmak üzere sponsorluk vermiş. ‘Intouch’ adlı projesi Birleşmiş Milletler Binasında sergilenen ilk interaktif eserolmuş, çalışmaları dünyanın her tarafında sergilenerek büyük ilgi görmüş. Modern sanat, sahne sanatları ve dijital kültürde vücut ile ilgili konulara odaklı disiplinler arası sanat platformu ‘boDig’in kurucu üyelerinden olan sanatçı hâlen Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları alanında hareket teknikleri ve performans & teknoloji dersleri vermekte.

‘Rausch’,  Merkel’in Putin, Trump ya da Nazarbayev gibi otoriter liderlerle, Hıristiyan Demokratların ekonomiyi inanç adına yöneten her türlü ikiyüzlü muhafazakâr oluşumla özdeşleştirilebileceği çok değişik okumalara açık hem politik hem entelektüel bir metin.

Ve dansçı oyuncuların parlak oyunculukları, kusursuz beden kullanımları, kimi zaman bir sürüngen orjisine dönüşen devinimleri, fonda Turgay Doğan’la Katrin Köhler’in yarattığı video art, Doğan’ın KAOSMOS ile birlikte oluşturduğu soyut ve rahatsız edici müzikle ses, benzersiz bir şekilde bütünleşerek 21. yüzyılın kaosunu sahnede var ediyor.

Falk Richter, ‘Rausch’ için “üçten fazla kişili oyun” diye not düşmüş. Kendisi van Dijk ile sahnelediğinde beş oyuncu, yedi dansçı ve üç müzisyenden oluşan bir kadro ile çalışmış. Sezonu başında Turgay Doğan ve Beliz Demircioğlu Cihandide, oyunun yazarın bile düşlerini aşan olağanüstü bir yorumla garajistanbul’da sahnelediler.

Oyuncu ve dansçılardan oluşan melez bir ekiple sahnelemek yerine metni, oyuncuların dansçı, dansçıların oyuncu olduğu, Tuğçe Aydın, Cem Büyük, Buğra Can Şahin, Gökşen Coşkunyuva, Seçkin Çınar, Doğa Demirhan, Beliz Demircioğlu Cihandide, Didem Kırış, Berk Kristal, Semra Morgil, Öykü Oktay, Özge Özel, Tolga Sarıaydın ve İpek Taşdan’dan oluşan, Doğan’dan aldıkları oyunculuk ve Beliz’den gelen dans eğitimi sayesinde oyunu bitmez tükenmez bir enerjiyle nefes kesici bir gösteriye dönüştüren gencecik bir ekibe emanet etmişlerdi

Ara ara garajistanbul’da sahnelenen ‘Rausch’ mevsimin en etkileyici sürprizlerinden biriydi. Sezonun son oyunu 29 Mayıs’ta Tophane NoAct’da. İzlemeyenler, ya da daha küçük bir mekânda daha kompakt bir sahnelemenin nasıl olacağını merak edenler için son fırsat.

Sakın kaçırmayın.

Hepinize iyi seyirler dilerim.