Judeo-Espanyol’u Paris’te üniversiteye ana dal olarak kabul ettirmeyi başaran Prof. Marie-Christine Varol, Yahudi olmamasına rağmen, bu dilin korunmasına kendini adamış bir akademisyen.
Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş, sadece orta yaş ve üstünün kullanmaya devam ettiği Judeo-Espanyol’u Paris’teki Inalco Bulac Üniversitesinde ana dal olarak kabul ettirmeyi başaran Profesör Marie Christine Varol, Yahudi olmamasına rağmen bu dili ve kültürü öğrenmekle kalmamış, kendini bunların korunmasına, öğrenilip yayılmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına adamış bir akademisyen. Kendisiyle bu zamana kadar yapmış olduğu çalışmaları, kitapları, projeleri hakkında konuşmak için Paris’te bir araya geldik.
Biraz kendinizi anlatır mısınız?
1952’de doğdum. Liseden sonra Fransız ve İspanyol Dili ve Edebiyatı okudum. Ondan sonra İstanbullu bir Sefarad olan eşimle Türkiye’ye gittim. Orada dokuz sene yaşadım. Saint Michel Lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptım. Bu sürecin sonunda Fransa’ya döndüm. Fransa’da İspanyolca öğretmenliği yaparken Profesör Haim-Vidal Sephiha ile tezim üzerinde çalışmaya başladım. Tezimi savunduktan sonra Nancy Üniversitesine girdim. Bu sırada Inalco Üniversitesinde İspanyolca dersleri vermeye başladım. Nancy’de doktora tezimi tamamladıktan sonra İnalco’da profesör olarak çalışmaya başladım.
Neden Judeo-Espanyol?
Zaten altı yaşından beri İspanyolca biliyordum. Güney Fransa’da büyüdüğüm için İspanyol dil ve kültürünün içindeydim. Fakat eşimle tanışana kadar Judeo-Espanyol’u hiç bilmiyordum. Öğretim hayatım boyunca Sefarad Yahudilerinden ve dillerinden çok az bahsedilmişti fakat bunun halen konuşulan, başlı başına farklı bir dil olduğunun farkında değildim. Bu dil ile ilk defa kayınvalidemi tanıdığım zaman tanıştım ve konuştuğu dilin İspanyolca olmadığını farkettim. Bambaşka bir dil. Kendi esprisi var, kendi kültürünü taşıyor. Kendi dünya bakışına sahip müthiş bir zenginlik keşfettim. O zaman bu dil hakkında ne varsa okumaya başladım.
Sadece dil üzerine mi araştırma yapıyordunuz?
Dille beraber kültürü de araştırmaya başladım. O sırada Balat Mahallesi üzerinde çalışıyordum. Orada halen kimler yaşıyordu? Daha önceden yaşayan Yahudiler geride neler bırakmıştı? Asıl amacım dile ait bir şey bulmak ve hatıraları ortaya çıkarmaktı. Bu çalışmalarım sonucunda ‘Balat: Faubourg Juif d’İstanbul’ isimli ilk kitabımı çıkardım. Bu kitapla ilgili birçok makale yazıldı.
υ Bize kitaplarınızdan söz eder misiniz?
Asıl gururum ders kitabım. Düşündüm ki, madem Judeo-Espanyol dersleri verilmiyor, kendi kendine öğrenmek isteyenlerin kullanabileceği bir kaynak olsun. Hem de kültüre bir kapı açılsın. Bu kitabın içinde gramer, sözlük, diyaloglar, cevapları kitabın arkasında olan egzersizler gibi birçok bölüm bulunuyor. Fakat sadece dil üzerine bir kitap değil. Kitapta Sefarad Yahudilerinin kültüründen ve ritüellerinden de bahsediyorum. Bunun yanı sıra çok profesyonel olmayan fakat dinleyenlerin içinde konuşmalar ve şarkılar bulabileceği bir de CD hazırladım. Okuyanlar hem dili, hem edebiyatı, hem de kültürü öğrensinler istedim.
Amerika’da Maryland Üniversitesinde İngilizceye çevirisi yapıldı. Bir de Bulgar bir tercümesi var. İsrail’de de kullanılıyor. Hatta korsan olarak youtube’da bile kullanılmış. İki kadın bir merdivende bizim diyalogları konuşuyorlar.
Ders kitabı dışında neler yazdınız?
Dil bilgisi üzerine ‘Chocs de Langues et de Cultures?’ isimli bir kitap yazdım. Bunun dışında Bulgaristanlı bir Yahudi olan Madame Flore Gueron Yeschua’nın bıraktığı el yazmalarını ‘Le Proverbier Glose’ isimli bir kitapta topladım. Bu metinler Judeo-Espanyol atasözleri ve deyimlerden oluşuyor. Çok meşhur bir edebiyat profesörü olan oğlu, bu el yazmalarını basılması için bana verdi, ben de bir önsöz ekleyerek kitap haline getirdim.
Üniversitede, yaz okulunda Judeo-Espanyol dersleri vereceksiniz; bu proje nasıl gelişti?
Haim-Vidal Sephiha sayesinde organize oldu. Bir topluluğumuz var Paris, Lyon ve Marsilya’da. Bu topluluk değişik aktiviteler düzenliyor. Her hafta bir saat Yahudi radyolarında Judeo-Espanyol konuşuyorlar. Mutfak tiyatro ve koro atölyeleri var. Bir de ‘Kaminando i Avlando’ isimli çok güzel bir dergi çıkarıyorlar. Bu dergide makalelerim de yayınlanıyor. Yaz üniversitesi fikri de benim de içinde bulunduğum bu topluluktan çıktı. Bu yaz okuluna herkes katılabiliyor. Judeo-Espanyolla ilgili hiçbir şey bilmeyenlerin sorularını bile yanıtlıyoruz. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen uzmanlarla açık oturumlar düzenliyoruz. Mutfak, müzik, film ve tiyatro gibi birçok atölye oluyor. Müzik atölyelerine Shoshana Weich Shahak katılıyor. İki senede bir yapılıyor.
Önümüzdeki günler için yeni fikirleriniz var mı?
Şu an büyük bir proje var kafamda. Judeo-Espanyol üzerine her türlü bilgiyi, üniversitelerdeki metinleri toplayıp büyük bir veri tabanı oluşturmak. Türkiye’de yazılan tiyatro oyunlarını toplayıp tercüme ediyorum, el yazmaları biriktiriyorum. İnsanlar yazılı kaynak olmamasından şikâyet ediyor fakat benim ellerim el yazmalarıyla dolu. Bunları paylaşmak istiyorum. İstiyorum ki, bu bilgiler sadece Yahudilerde kalmasın, herkesin ulaşabileceği bir arşiv olsun. Metinlerin yanı sıra bir de sesli veri tabanı olacak. Farklı ülkelerde konuşulan Judeo-Espanyol örnekleri olacak. Türkiye’den de Karen Gerson’un desteği olacak. Tabii sadece dil üzerine değil, kültürle ilgili her şey de olacak bu veri tabanında. İsrail kültürü dünyada çok baskın. Diasporadaki Sefarad kültürü onun gölgesinde kaybolmasın, bir o kadar bilinsin istiyoruz. Yidiş, Judeo-Arapça, Judeo-Farsça için de aynı şey geçerli. Bunlar farklı kültürler ve bu zenginliğin kaybolmaması lazım.