Geçtiğimiz hafta, Prens William, hem Ortadoğu gezisi, hem de İsrail’in 70. yıl kutlamalarını onurlandırmak amacıyla bu topraklarda tarihi bir ziyaret geçekleştirdi. Yürekleri ısıtan bir sıcaklıkla, dört gün boyunca Prens Charles ve Merhum Prenses Diana’nın oğulları Cambridge Dükü William, iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir anlam kattı.
70 yıl sonra ilk kez Kraliyet ailesi adına resmi bir ziyarete imza atan 34 yaşındaki genç prens, Devlet Başkanı Reuven Rivlin, Başbakan Binyamin Netanyahu ve diplomatik buluşmaların yanı sıra birçok sembolik anlam taşıyan karşılaşmalarda da yer aldı. Prens William’ın babası Prens Charles, İsrail’e eski başbakanlar Yitshak Rabin ve Şimon Peres’in cenazelerine iştirak için gelmiş, ancak bu ziyaretler resmi ziyaret sıfatını taşımamıştı.
Prens William’ın geleceği sabah İsrail meclisi Knesset’te bir konuşma yapan Başbakan Nethanyahu, “Bugün ülkemize ilk kez resmi ziyaretini yapacak olan Prens William’ı karşılayacağız. Holokost zamanında İngiltere’de Yahudilere yardım edip onların kurtarılmasında rol almış ve Kudüs’te, gömülmeyi arzulamış büyük büyükannesi adına onu kutsuyor ve Baruh Aba - Hoş geldin - diyoruz” dedi. Prens William elçilikte, onuruna verilen davette aralarında ünlü manken Bar Refaeli’nin de bulunduğu, alanlarında tanınmış birçok kişiyle bir araya geldi.
Tel Aviv’de, Rothschild Caddesindeki gezintisi sırasında merak, coşku ve çiçeklerle karşılandı. William caddede, bu sene Eurovision’u kazanan Netta Barzilay ile buluştu. İkili birlikte serinlemek için Tel Aviv’in ilk açılan büfesinde çilekli gazoz içti. Kalabalıktaki insanlarla el sıkışan, soruları cevaplayan, eşine, çocuklarına selam yollayan halkın içinde, mütevazı Prens William o gün annesini hatırlatan tebessümüyle herkesin kalbini fethetti. Daha sonra Tel Aviv Belediye Başkanı Ron Huldai ile birlikte Dan Otelinin önünden meşhur Frishman vına indi. William Tel Aviv’in gündelik hayatını yansıtan görüntüleriyle, en doğal halinde, gömleğinin kolları sıvamış halde, samimi davranışları ile halk tarafından büyük sevgiyle karşılandı. Plajda voleybol oynayanlara el salladı, cankurtaran kulesine çıkıp sahili seyretti.
Yafo’da Peres Barış Merkezi tarafından düzenlenen bir etkinlikte, Arap ve Yahudi çocukların buluştuğu okulda onlarla top oynadı. Futbol sevgisini paylaşıp, barış mesajları verdi. Çocuklarla konuştu, onlarla fotoğraf çekti. Bu çocukların her biri zaten barış ve birlikte yaşam örneğiydi...
Prens, Yad Vaşem Soykırım Müzesini ziyaret ettiğinde katledilenlerin arkasında bıraktığı sayısız ayakkabılarının önünde dehşet duygularını dile getirdi. Zahor, yani ‘Hatırla’ çadırında anıta çelenk bırakarak Holokost kurbanlarına saygı duruşunda bulundu. William’ın sonraki durağı bir mezarlıktı. Elinde bir buket çiçekle Büyükbabası Dük Philip’in Yeruşalayim’de, Zeytin Dağında Maria Magdalena Kilisesinde gömülü olan annesi Yunanlı Prenses Alice’in mezarını da ziyaret etmeyi ihmal etmedi. Bence en anlamlı, en duygusal an ise Kotel – Ağlama Duvarı ziyareti oldu. Başında takkesiyle Kotel’e gidip dua etmesi ve duvarı ziyaret eden herkesin yaptığı gibi dileklerini yazdığı ufak bir kağıdı taşları arasına iliştirmesi, bu kutsal yere hem saygı hem inanç ifade ediyordu. Umarız dilekleri gerçekleşsin…
Başbakan Netanyahu ve eşi Sara ile olan buluşmada da resmiyetin yanında samimiyet hissedildi. Netanyahu iki ülke için aralarındaki ilişkiyi şöyle tanımladı: “There is no diplomatic tsunami but the opposite / Aramızda diplomatik tsunami dalgası değil tersi var…”
Tarih, İngiliz ve bu topraklardaki Yahudi ilişkilerini incelerken, bu ziyareti tatlı bir tebessümle anacak.