Elli beş yıllık rehber; Moris Handeli ‘Sevmesem yapamazdım’

Fransızca, İngilizce ve İspanyolca bilgisinin de kazandırdığı artıyla elli beş yıl süreyle hem rehberlik yapan hem de belli sürelerle serbest muhasebecilik mesleğini sürdüren Moris Handeli ile rehberlik yapmanın inceliklerini konuştuk.

Dora NİYEGO Toplum
25 Temmuz 2018 Çarşamba

Kendinizi tanıtır mısınız?

1930 yılında İstanbul’da doğdum. İtalyan Lisesi’nde okudum. Evli iki kızım var. Önceleri Banca Commerciale İtaliana’da çalıştım. Aynı dönemde muhasebe kursuna devam ettim ve muhasebecilik yaptım. Daha sonra ise rehberlik mesleğine başladım.

Rehberlik mesleğine başlamanız nasıl oldu?

Muhasebe bürosunda çalıştığım dönemde, muhasebe müdürü ‘Bir rehberlik kursu açıldı, gel sınava girelim’ deyince, birlikte sınava girdik ve kazandık. Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca bildiğimden fikir bana cazip geldi. Hafta sonlarında rehberlik kursuna başladım. Çalıştığım muhasebe bürosu cumartesi günleri kursa gitmeme izin vermeyince, şirketten ayrıldım ve serbest muhasebecilik yapmaya başladım. Bazı şirketlerin evimde veya bürolarında hesaplarına bakıyordum.

O zamanlar İtalyanca ve İspanyolca bilen fazla rehber olmadığından, turizm acenteleri sık sık iş vermeye başladılar.

 

Turistleri gezdirirken işi eğlenceli hale getirmek için ne yapardınız?

Üç çeşit turist vardır. Gemiden çıkan turistler, otelden aldığım turist grupları ve özel gezdirdiğim turistler. Grup halinde gezdirdiğim turistlere askervari bir yöntem uygulardım. Disiplin olmazsa her biri bir tarafa gider, sonra onları toplamak zor olur. Özel turistlere arkadaşça davranırdım. O kadar ki, daha sonraları çocuklarımı onların evine yollardım, onların çocukları da benim evime gelirlerdi.

 

Biraz rehberlik yaptığınız dönemden bahseder misiniz?

Acenteler çağırdıkça turistleri İstanbul’un tarihi yerlerine götürmeye başladım. Elli beş yıl rehberlik yaptım. Turist mevsimi baharları ve yaz mevsimidir. Rehberlik yapmadığım zamanlar muhasebe işine devam ediyordum. Dört yıl önce Sultanahmet’te bomba patlaması sonucu on Alman turist ölünce, Avrupalılar İstanbul’a gelmemeye başladılar. Ben de emekli olmak zorunda kaldım.

 

 

Rehberken kendinizi geliştirmek için neler yapardınız?

Hep okumaya devam ettim. Rehberlik beni geliştirdi zaten.

Şimdi rehberlik yapmak isteyenlerin ne avantajları var?

Hiçbir avantajı yok. Günlük ödenen para çok az. Bugün rehberlik yapmakta hiç hesap yok. Şartlar değişirse olabilir tabii. Rehberler sadece satışlardan iyi para alır.

Rehberler deri ve halı satışlarından komisyon alır değil mi?

Bugün turistler deri veya halı almak istemiyorlar. Fakat özel turlarda durum farklı. Halıcılar aynı zamanda turist şirketi de açabiliyor. Sultanahmet’e giderseniz görürsünüz. Birçok halıcının turizm şirketi de var. Bu kişiler rehberi çağırır, ona günlük parasını öder fakat bir şartı vardır. Turistleri muhakkak onun dükkanına götürmeleri gerekir. Turist alışveriş yaparsa, o da rehbere komisyon öder.

Bilmediğiniz sorular soran çıktı mı? Bu durumda ne yapardınız?

Cevabını bilmediğimi söylerdim veya bir cevap uydururdum. O zamanlar şimdiki gibi google yoktu. Şimdi anında cevabı buluyorsun.

Gezdirdiğiniz turistlerden dostluk kurduklarınız oldu mu?

Çok oldu. Büyük kızım mimardır. Master’ını Milano’da yaptı. Yirmi bir yaşında iken Milano’ya master yapmak için gidecekti. Orada kalabileceği yer ve de tanıdık yoktu. Bir gün bir grupta Milano’da yaşayan bir turist tanıdım. Kendisinden bu konuda yardım istedim. Kalacak yer bulana kadar, kızım üç hafta bu kişinin evinde kaldı. Oğlu da kızıma çok yardımcı oldu. Bugün halen arkadaş kaldılar.

En iyi turist 
hangisi sizce?

En iyi turist benim için İtalyan’dır. Özellikle Kuzey İtalya’da yaşayanlar. Güney İtalyanlar biraz hacı babadırlar. Fransızlar da fena değil. Ama Fransızlar biraz antisemittirler. İspanyollar çok konuşkandırlar.

1965 yıllarında iki gemi gelirdi İstanbul’a. Bu gemiler sırf İspanyol getirirdi. Geminin yarısı İran halıları ile dolu olurdu. Diğer yarısını da buradan aldıkları halılar ile doldururlardı. O zamanlar onlara en az on, on beş halı satardım. İyi para da kazanırdım.

Ladino bilmeniz rehberlik yönünden işinize yaradı mı?

Ladino bildiğim için kolaylıkla İspanyolca öğrendim. Ayrıca Arjantinli turistlerle hep Ladino konuşurdum. Fakat Arjantinli turistleri hiç sevmem. Gezdikleri memleketlerdeki insanlara hiç güvenmezler. Kendi ülkelerinde ise dünya tatlısı insanlar olurlar.

Genç Emeklileri gezdirirken Ladino mu konuşuyorsunuz?

İspanyolca ve Ladino karışık anlatıyorum. Yavaş konuştuğum için beni anlıyorlar.

Rehberlik yaparken yaşadığınız birkaç anınızı anlatır mısınız?

Bir gün İtalya’dan orta yaşlarda otuz kişilik bir grup geldi. Onlara boğaz turunu yaptırdım. Kanlıca’ya gelince içine toz şekeri koyduğumuz meşhur yoğurttan yemek istediler. Yoğurdu çok sevdiler ve bana “Bu yoğurdun üzerindeki şekeri nerede bulabiliriz?” diye sordular. “Acele etmeyin, Mısır Çarşısı’na gittiğimizde oradan alırsınız” dedim. Sonra motora bindik, Rumeli Hisarı’na geçtik ve hisarı gezdik. Sonra da bir kafede yarım saat mola verdim. Yarım saat sonra bir baktım herkes elinde bir paket ile geliyor. Bana “Bizi aldattınız, siz bize Mısır Çarşısı’nda bu şekeri buluruz dediniz ama biz aynı şekeri burada bulduk’ dediler. ‘Allah Allah, bu şeker burada bulunmaz ki’ dedim. Torbaları açtım, ne göreyim, hepsi şeker yerine tuz almışlar.

Rehberlik mesleğini sevdiniz değil mi?

Sevmeseydim yapmazdım. Muhasebeciliği de severek yaptım. Aslında doktor olmak istiyordum ama maddi durumumuz el vermedi. Allah’a bin şükür her iki işten de kazandığım para ile ailemi geçindirdim, kızlarımı okuttum, iki ev de satın alabildim.