Son yıllarda, çevremizde fotoğrafçılıkla hobi olarak uğraşan pek çok insan görüyoruz. Ancak bu, her eline fotoğraf makinesini alanın iyi fotoğraf çektiğini göstermez. Fotoğraf sanatına gerçekten gönül verenlerin takip ettiği birtakım kurallar var. Dünyada güzel karelere imza atmış ünlü fotoğrafçıların hikâyelerini okumak ilginç olabilir. Bugün sizlerle, bazılarınıza ilham kaynağı olması açısından da paylaşmak istediğim bir başarı hikâyesi var. Henri Kandiyoti’nin fotoğraf sanatı yolunda attığı adımlarla, kat ettiği yolun hikâyesi bu. Kendisini, birkaç yıl önce, tiyatro yönetmeni vasfıyla tanıtmıştık. Son zamanlarda ise deklanşörüne yakalanan iddialı fotoğraflarıyla gündemde olan Henri Kandiyoti ile bu hobisini konuştuk.
Fotoğraf sanatına seni çeken neydi? Eğitimini aldın mı?
Fotoğraf ruhumu özgür kılıyor. Küçük yaşlardan beri tutkuyla, içimden geldiği gibi fotoğraf çekiyordum. 2015’te Gül Yıldız’dan Fuji Film’de temel ve ileri teknik eğitimleri aldım. Daha sonra Hüseyin Aldırmaz’dan da çeşitli eğitimler aldım. Değişik ustaların workshop, seminer ve sunumlarına katıldım.
Fotoğraf nedir? Fotoğrafçı sanatını nasıl oluşturur?
Fotoğraf, göz-akıl-içsel duygu ve bilginin bileşiminden makine aracılığıyla ortaya çıkarılan bir sonuçtur. Fotoğrafçı kültür birikiminin ışığında kendi tarzını, alanını belirler; anlatmak istediği bir konuyu izleyiciye kendi bakış açısıyla çarpıcı olarak aktarmaya çalışır.
Fotoğrafın hangi dalları daha çok ilgini çekiyor? Çalışmaların hangi konularda?
Mimari fotoğrafçılık, canlılar ve çizgiler, sokak fotoğrafçılığı, sahne fotoğrafçılığı, minimalizm…
Günümüzde, sosyal medyada yer alan birçok uluslararası fotoğraf grubu var. Sence bunların yararları nedir?
Çektiğiniz fotoğraflara bakıp birkaç kareyi beğeniyorsunuz; peki, sizin beğendiklerinizi başka fotoğrafçılar da beğenecekler mi? O fotoğraflarda sizin görmediğiniz bir takım eksiklikler var mı? Bütün bunları bu gruplardaki farklı beğeni ve yorumlardan az çok anlayabilirsiniz. Başka paylaşımlardan ve onlara yapılan yorumlardan da bilgi edinebilirsiniz. Bu gruplar ve düzenledikleri yarışma, seminer ve sunumlar sayesinde epey bilgi edindim; çok sayıda fotoğrafçı ile dostluklar kurdum. Beş ayrı grupta yönetici seçildim.
Bugüne kadarki başarılarından, sergilerinden söz eder misin?
Fotoğraf gruplarında fotoğraflarım çok sayıda ödül aldı. 23 bin üyeli uluslararası ‘Black and White Universe’ aylık yarışma grubunda değişik dallarda birkaç birincilik ödülü ile birçok derece aldım. Birleşmiş Milletler Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumunun düzenlediği WSIS FORUM 2017 yarışmasında bir fotoğrafım finalist oldu ve Cenevre BM binasında sergilendi. Canon International’ın düzenlediği #liveforthestory yarışmasında bir fotoğrafım finalist oldu. 15. İstanbul Bienali komşu etkinlikler kapsamında düzenlenen ‘Komşu Kapısı Can Kapısı’ fotoğraf sergisinde 11 fotoğrafım sergilendi, daha sonra bu sergi Edirne’de de yer aldı. Çorlu Devlet Hastanesi yararına düzenlenen ‘Fototrak Işığından Yansıyanlar’ sergisinde üç fotoğrafım sergilendi ve sergi sonunda tüm fotoğraflar hasta odaları duvarlarına asılmak üzere bağışlandı.
Antiparos Uluslararası Fotoğraf Festivalinde on fotoğrafın sergilendi, Türk ve Yunan basınında da bu haber oldu, bundan söz eder misin?
7-16 Temmuz tarihlerinde düzenlenen festival için Yunanistan’ın fotoğraf duayeni Platon Rivellis başkanlığındaki uluslararası fotoğrafçılardan oluşan bir seçici kurul tarafından seçilen 15 fotoğrafçı arasına girdim ve Türkiye’yi temsil ettim. Bugüne kadar yurt dışındaki uluslararası bir festivale bireysel olarak kabul edilen az sayıdaki Türk fotoğrafçılardan biri oldum. Türk ve Yunan basınında bu haber oldu ve Yunan basını iki fotoğrafıma da yer verdi.
Antiparos Uluslararası Fotoğraf Festivaline kimler katıldı? Festivalde sergilenen fotoğraflarının konusu neydi? Sergilediğiniz fotoğraflar satılık değildi sanırım.
Bireysel olarak genellikle Yunanlı fotoğrafçılar ile yabancı fotoğrafçılar katıldı, tek Türk fotoğrafçı bendim. Karma olarak ise Photographic Club of Livadia katıldı. Festivalin konusu serbestti. On fotoğrafım, canlılar ile mimari grafik çizgilerin ilişkisini günlük yaşamdan kritik bir anı göstererek anlatıyordu. Satış amaçlı bir festival değildi, ancak sergiyi ziyaret eden Amerikalı bir kadın bir fotoğrafımı çok beğendi ve sergi sonunda satın aldı. Sergilenen fotoğraflarım büyük beğeni topladı ve adadaki Antiart Gallery fotoğraflarımı satılmak üzere orada bırakmamı istedi.
Sergiyi ziyaret edenler arasında ünlüler de varmış… Festivalde katılımcı olmanın sana ne gibi getirileri oldu?
Festival, Castro denilen kale içinde yapıldı, birçok konser ve performans sanatı gösterisi de festivale eşlik etti. Yunan sanat çevrelerinin yanı sıra değişik ülkelerden ziyaretçiler vardı. Bunların en ilginçlerinden biri 90 yaşın üzerinde olan ve tekerlekli sandalye ile gelen Yunanistan’ın en yaşlı kadın fotoğrafçısı Eirini Siotis idi. İki Hollywood yıldızı da festivalin sürpriziydi: Tom Hanks’in eşi oyuncu Rachel Wilson ve My Big Fat Greek Wedding filminin yıldızı Nia Vardalos… Hepsi fotoğraflarımı çok beğendi. Katılımcı fotoğrafçılar ile dostluklar kurdum, festival yöneticileri de çok yakınlık gösterdiler. Bu, ileride yeni festivallerde ve yurt dışında oluşturulacak projelerde yer alabilmem için önemli bir adım oldu.
Dünyadaki fotoğraf etkinliklerini de takip ediyorsun. Türkiye’de fotoğraf trendi sence dünyadakilerden farklı mı?
Türkiye zengin bir tarihi ve mimari kültüre sahip bir ülke. Bu nedenle tarihi yapılar, kaybolan meslekler, eski semtlerden farklı insan manzaraları, ritüeller, yaşlı insan portreleri bizde yaygın; ancak bunlar çok çekildi ve en iyileri çekildi, artık bunlara yeni bir yorumla yaklaşmamız gerekiyor. Yabancı fotoğrafçılar değişime daha çabuk ayak uyduruyor, sanatını yenileyebiliyor.
Bir de atölye çalışmaların var… Sergi hazırlıkların var mı?
Gül Yıldız yönetimindeki Artrospektif Fotoğraf Atölyesinde çalışmalarımı sürdürüyorum. Sonbaharda bir karma sergi düzenlemeyi öngörüyoruz. Ayrıca, geçtiğimiz yıl Mehmet Çağlarer yönetimindeki Akbank Sanat Fotoğrafta, Yeni Sözler ve Yaklaşımlar Atölyesine kabul edildim; orada da bazı projeler üzerinde çalışıyoruz. Kişisel bir sergi için de hazırlıklarım var.
İlgi çeken bir fotoğrafının öyküsünü bizimle paylaşır mısın?
Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna oyununa gitmiştim, fotoğraf makinem de yanımdaydı. Oyun başlamadan önce bir oyuncu sahneye çıkarak bir abajurun yanındaki koltuğa fötr şapkasıyla oturdu, kitabını okumaya başladı; sanki Sabahattin Ali gelmiş oyunu bekliyor duygusuna kapıldım. İşte bu sahne bir fotoğrafçının kaçırmaması gereken bir sahneydi. Bu fotoğraf, çok beğeni ve övgü topladı, çok sayıda ödül aldı.
Bu keyifli söyleşiyi yapmayı kabul eden Henri Kandiyoti’ye teşekkürler. Fotoğraflarını instagram hesabından takip edebilirsiniz. @henrikandiyoti
Henri Kandiyoti doğma büyüme Burgazadalı. Yüzme, su-topu, yelken dallarında birçok ödül kazanmış. İ.Ü.E.F. İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde okurken Mina Urgan, Cevat Çapan ve Murat Belge gibi hocalardan aldığı ışıkla sinema, tiyatro ve şiirle ilgilendi. ‘Kelebek Gazetesi Stanley Kubrick’in 2001 - Uzay Yolu Macerası Filmini En İyi Yorumlayan’ Ödülünü kazandı. Tiyatro alanında da oyunculuk ve yönetmenlik deneyimleri oldu. Birkaç İngilizce şiiri Amerika’da ödül kazandı; antolojilerde yer aldı. Elia Kazan’ın The Assasins adlı romanını Türkçeye çevirdi. İ.Ü.İşletme Fak. Pazarlama Uzmanlığı Programını bitirdikten sonra ticaret hayatına atıldı. Halen bir denizcilik şirketinin sahibi. Son birkaç yıldır yoğun olarak fotoğrafla ilgileniyor.