• “Zaten antisemitizm tanıdığı Yahudi ile diğer, “öteki”, “kötü” Yahudileri birbirinden ayırmaya kurguludur. Antisemitlere göre tanıdığınız bir iyi Yahudinin sizi aldatmasına izin vermemelisiniz zira Yahudiler genel olarak kötüdür.” IŞIL DEMİREL – www.marksist.org
Sonuçta Yahudiler'in, bilhassa İsrail devleti kurulduktan sonra Türkiye'den de yüksek sayılarda göç ettiği biliniyor.
Ne de olsa Lozan Anlaşmasıyla diğer azınlıklar gibi kendilerine verilen teminatlara her zaman saygı gösterilmemişti.
Türkiye Yahudileri, düşmanlık ve öfke nöbeti anlarında siyasetçilerin İsrail'e yönelik gazabının hedefi olup halkta oluşan nefret dinamiklerinin kurbanı olabiliyorlardı.
Ekonomik gidişatın alarm verici olduğu anlarda da birbirine epey kenetlenmiş cemaatin Türkiye'yi kalabalık topluluklar halinde terk etme trendi günümüzde bile sürüyor.
Belgeselin kamerasını yönelttiği karakterlerden, İstanbul'un iktisadi açıdan daha çekici hale geldiği yıllarda Ankara'dan göç etmiş Viktor Albukrek'in güzel Türkçesine de kulak veriyoruz.
Cemaatlarde artık çoğunluğa sahip oldukları için Eşkenaz ve Bizans etkisinde sayılan Romanyotlar'a göre şu anda daha baskın Sefaradlar’dan olmasına rağmen, İstanbul ve İzmir Yahudileri'nin çoğunluğuyla karşılaştırıldığında, çok daha aksansız bir Türkçe konuşuyor.
Bildik Yahudi Türkçesi'nde etkisi büyük, İber yarımadasından Osmanlı'ya göç zamanından beri yaşatılan ana dil Ladino'yu yeni neslin pek bilmemesi de üzüntü verici hakikatlerden.
Albukrek'in eski Türkçe'ye hâkimiyeti bir yana, Orta Anadolu'ya has ağır telaffuzun izleri de yakalanabiliyor coğrafyanın bu nadide mozaik temsilcisinde...
Murat Türker
Politik ve ticari anlamda İran'ın Ortadoğu'daki konumunu destekleyen Çin, Kudüs başta olmak üzere İsrail tarafından işgal edilmiş olan Filistin topraklarında ilkesel bir duruş sergileyerek buralarda ticari faaliyet göstermemekle birlikte, Filistin devleti ve FKÖ argümanlarına yakın bir İsrail-Filistin barış ajandasına sahip. Siyasal olarak İsrail'in bölgedeki başka bir aktörü terörizm destekçisi sıfatı ile suçlamaktan çekinmeyeceği bir şekilde hareket eden Çin, ticaret kapasitesi büyüklüğü nedeniyle pek çok konuda tolere edilmektedir. Nitekim bu şartlar altında Çin, süresi bilinmez bir geleceğe kadar politik tavrı ile ekonomik çıkarlarını birbirinden ayrı tutacağa benziyor. Bu karmaşık denklemde verebileceğimiz bir başka örnek ise Çin tarafından kredilendirilen ve inşaatı devam eden Tel Aviv tramvay projesidir. İsrail şehirler arası ve şehir içi demiryolu sistemleri, son on yıl içerisinde çeşitlendirilmiş ve bu projelerinin pek çoğunun yapımları hala devam etmektedir. İsrail'in başkenti ve ekonomisinin kalbi olan Tel Aviv'de Çinli CRTG, CRC ve CCECC firmalarının demiryolu ağlarının tesisinde büyük önem arz etmesi ve aynı zamnda bu firmaların İran'daki nükleer reaktörlerin yapımı ve demiryollarının inşasında da rol alıyor olmaları ise İsrail'in Çin'e karşı göstermiş olduğu toleransın boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Çin'in bölgedeki yatırım ve işbirliği çalışmalarının İsrail ile bir diğer kesişim noktası ise Güney Sudan. Çin'in büyük bir Afrika yatırım inisiyatifini canlandırdığı ve Avrupa'ya nazaran bölgede her geçen gün daha da adından söz ettirdiğini söylememize bile gerek yok. Lakin İsrail'in, kuruluşundan beri desteklediği ve yakın ilişkiler içerisinde olduğu Güney Sudan, Kuşak-Yol projesinden mali destek alırken aynı zamanda ülkedeki gençlerin eğitim materyalleri Çinli uzmanlar tarafından hazırlanmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Güney Sudan'a 1 milyonun üzerinde ders kitabı tedariği gerçekleştiren Çin, kadim ticari partneri olan Araplar, son yüzyılın pragmatist ortağı olan Farslar kadar Yahudilerin de çıkarlarını paylaşabileceği bir aktöre doğru evrilmektedir. Belki de ABD'nin bu kadar iç içe ve bu kadar yakın olduğu İsrail ile rahat ilişkiler tesis edebilmesi neticesinde son günlerdeki "ticaret savaşları" evrilerek "yatırım savaşlarına" dönüşmüş ve ABD'nin Hint-Pasifik hattındaki bir dizi ekonomik/diplomatik yatırımlara yönelmesine neden olmuştur. Yeni küresel yönetişim giderek çok oyunculu Timur Satrancı'na benzerken, Çin'in son dönemlerde yaptığı cesur hamleler ise tek bir amaca odaklı olmadığını sezdirmektedir. İsrail karesinin tutulması ise sonraki ellerde getirip-götüreceği taşlar bakımından önemlidir. Çin'in tüm Tek Kuşak Tek Yol açıklamalarında geçen "jeostratejik bir amaç güdülmediğinin" belirtilmesi ise tamamen maliyet ve kar endeksinin ilerleyen hamlelerde hangi karelerde düğümleneceğine ilişkin keskin bir tahminlerinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Satranç, Çin tarafından hangi karenin daha avantajlı olduğuna karar verildiği evrede, orayı koruma altına almak ile farklı bir boyuta evrilecektir.
SELİM HAN YENİACUN
https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/cinin-kusak-yol-projesinde-israilin-konumu/1247887
Teknoloji devriminden savaşlar da nasibini alıyor ve evrim geçiriyor. Siber savaşlar da bu evrimin bir parçası. Yaratıcı ve yenilikçi olmayan toplumlar ve devletler ise bu konuda gerideler ve panik halindeler. Dan Senor ve SaulSinger tarafından yazılmış ve İsrail’in bu başarısını anlatan“Start-up Nation” isimli kitapta yazarlar birkaç hususa daha dikkat çekiyorlar. İsrail’de okuma yazma oranı %99. Yabancı lisan, özellikle de İngilizce konuşan insan oranı da çok yüksek. Yargı bağımsız ki bu yabancı sermaye çekebilmek için en önemli faktörlerden birisi. Teknoloji ile ilgilenen yeni kuşağın en çok önem verdiği şeylerin başında özgürlükler geliyor ve teknoloji yatırımı konusunda öncü olan Tel Aviv bu kuşak için tam bir cennet konumunda. Kimse kimsenin dinine, diline, ırkına, cinsine, rengine, giyimine, hayat tercihlerine karışmıyor. İşlerini iyi yapan ve çok çalışan bu kuşak iş dışında kalan zamanlarını istedikleri gibi değerlendirmek istiyorlar ve kendilerine müdahale eden geri kafalı insanlar istemiyorlar. Kitapta bahsi geçen bir başka konu ise İsrail toplumunun çalışkanlığı ve yaptıkları işten hiç tatmin olmamaları, hep daha iyiyi yapmaya çalışmaları. Bunun sebeplerinden biri tarih boyu ekalliyet konumunda kalmış olmaları ve kurdukları devletin ikbali için ellerinden gelen fedakarlığı yapma çabaları olabilir.
Bunları okurken aklıma Japonların “shokunin” kelimesi geldi. “Zanaatkar” veya “iş erbabı” anlamına gelen bu kelime özünde daha derin manalara sahip. “Yaptığı işten hiçbir zaman tatmin olmayan”, “yaptığı işte sürekli mükemmeli arayan”veya “mükemmeli gerçekleştirene kadar gerekli rutini tekrarlayan” diye yorumlamak mümkün. Bu kafa yapısına sahip vatandaşları çoğunlukta olan toplumlar önümüzdeki çağın oyun kurucuları olacaklar; bağnaz, bilim ve akıldan sapmış, liyakatten uzak, hamasetle beslenen toplumlar ise geride kalıp birbirlerini yemeye devam edecekler gibi duruyor. Tercih bizim…
Mehmet Ömer Dedeoğlu
https://odatv.com/israil-basarisini-neye-borclu-09091815.html
Peki, bu senaryoları yazanlara göre İsrail’in hedefi ne?
Bu kişilere göre İsrail, başta çay ve fındık olmak üzere bölgedeki ürünleri yok edip, bölge halkını göçe zorlayacak ve sonra da bu bölgeleri bir şekilde ele geçirecek..
Bu hikayeye inananlar toplumun aklını da bu saçma düşüncelerle işgal edip, onların sağlıklı düşünmelerine engel olmaktan başka bir işe yaramıyorlar.
Bu gibi iddiaları ileri sürenlere iddialarının dayanaklarının ne olduğunu sorduğunuzda, tek diyebildikleri şey; İsrail’li turistlerin bölgeye turist olarak geldiğini, ancak şehrin turistik yerlerini gezmek yerine dağ, bayır gezerek bitkiler, böcekler vb. topladığını ve bunları ülkelerine getirdiklerini bunlar üzerine araştırmalara yaparak bölge ürünlerini yok edecek zararlılar ürettiklerini ve bu zararlıları getirip bölgeye saldıklarını söylüyorlar.
Peki bunlarla ilgili elinizdeki bulgular ne diye de sorduğunuzda, tek söyleyebildikleri şey çantalarında bitkilerle, böceklerle yakalanmış İsrail’li turistlerin varlıkları.
Yaşanan bir sorunu anlamak ve çözüm için çaba sarfetmekten ziyade ucuz yoldan politika yapmak isteyenler buradan yola çıkarak ülkeyi yönetenlerin, göz göre göre ülkeyi İsrail’lilere teslim ettiklerini vurgulamak istiyorlar.
İyi de Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin ülkelerinin hepsi bizlere dost da sadece İsrail mi düşman?
Türkiye biyolojik saldırılarla karşı karşıya ise bunu sadece İsrail mi yapar?
Türkiye’de istihbari suçlamalarla hakkında tahkikat açılanlar hep İsrail vatandaşı mı, yoksa başka ülke vatandaşları mı?
Garip olan; bu tür iddiaları ortaya atan insanların aynı zamanda bölgenin gelişmesinin de turizmin gelişmesine bağlı olduğunu söylemeleri..
Adnan Onay
http://www.rizeninsesi.net/2018/09/06/vampir-kelebekler-israil-uretimi-diyerek-rahatlamak/
Öncelikle Muharrem İnce’nin dilediği özrün söyleminin de antisemitizm bağlamında bizzat problemli olduğunu düşünüyorum. Neden dersen, Muharrem İnce antisemit söylemi için özür dilemedi aslında. Kendisi, üzdüğü Türkiye vatandaşı Yahudilerden özür diledi sadece. Bu söylemin antisemit olduğunu kabul etmek değildir yazık ki. Türkiyeli Yahudiler ve duyarlı bir kesim tarafından özellikle sosyal medya üzerinden yoğun olarak eleştirilmesinden sonra bir gazeteciye verdiği röportajda “Benim maksadım yönetimin İsrail politikaları konusunda sergilediği ikiyüzlü tavrı anlatmaktı. Yahudi Cesaret Ödülü üzerinden yaptığım eleştiri yanlış olmuştur. Özür dilerim. Türkiye’de yaşayan Yahudi vatandaşlarımızın üzülmesini asla istemem. Irkçılık da benim defterimde yazmaz” dedi. Türkiye’de yaşayan Yahudi vatandaşlarımızdan kısmının altını çizersek antisemitizmin hala kendisinin söylemi içinde barındığını görürüz zaten. Neden derseniz, zaten antisemitizm tanıdığı Yahudi ile diğer, “öteki”, “kötü” Yahudileri birbirinden ayırmaya kurguludur. Antisemitlere göre tanıdığınız bir iyi Yahudinin sizi aldatmasına izin vermemelisiniz zira Yahudiler genel olarak kötüdür. İşte İnce’nin özrü de tam olarak böyle bir özür aslında. Kendi “iyi Yahudi”lerini bir kenara ayıran bir özür. Bu özrü samimi bulmamak bir yana daha da kötüsü ayıp buluyorum bu yaşananı doğrusu. 2013 yılında Rumları hedef alarak ürettiği nefret dolu söylemden sonra dileği ya da dilediğini düşündüğü özür de olduğu gibi yine gaflarla dolu.
Özür dilenmek isteniyorsa söylemin ülkedeki muhattaplarından özür dilenmemeli bence. Bu okları daha da onların üzerine yönelten bir tutum bana kalırsa. Mağduru daha da ön plana çıkarmak bir başka yanı ile. Nasıl olmalıydı dersen, söylemin bizzat kendisinin hatalı olduğunu kabul etmeliydi. “Kaş yapayım derken göz çıkardım, nefret söylemi ürettim” denmeliydi. Antisemit bir söylemi tekrarlamış olduğu için Türkiye’de yaşayan Yahudilerden değil tüm kamuoyundan özür dilemeliydi. Çünkü bu söylem aslında sadece Yahudilerin problemi değil. Görülmesi ve anlaşılması gereken tam olarak bu. Tüm toplumu zehirleyen bir nefret bu. Telafi ve özür ise ancak birlikte mücadele etmeyi göze alarak olur bana kalırsa. “Bir başkasının ayakkabıları ile yürümek” şeklinde İngilizce bir deyim vardır. İşte aslında çare tam olarak bu: empati sahibi olmak, kendini bir başkası yerine koyarak söylemi tekrar düşünmek. İşte o zaman söylemin ne denli problemli olduğunu görmek ve anlamak mümkün oluyor. Herhangi bir nefret söyleminde, nefretin muhattabı olan kesimin adı yerine kendinizi, sizi temsil eden bir ismi, tanımlamayı koyun. Örneğin “Yahudiler kötüdür” yerine “Ahmetler kötüdür” ya da “Kadınlar kötüdür” ya da “Türkler kötüdür” diyelim. Genellemelerin ne denli hastalıklı, ne denli tehlikeli olduğunu anlamak böyle mümkün.
Işıl Demirel
Netten okumalar
https://www.yenialanya.com/insanligin-oldugu-gun-makale,13071.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1075809/Bugun_eylulun_kaci_.html
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israildeki-durziler-kimlik-sorunu-yasiyor/1246837
https://cdn3.andyayincilik.com/dergi/duvardibi_dergi_04.pdf
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21215/izmirin-6-7-eylulu
http://www.postseyyah.com/dimitrios-kalumenosun-objektifinden-67-eylul-olaylari/
http://nilayornek.com/6-7-eylul-olaylarinda-havada-asili-kalan-o-piyano/
http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/09/07/6-7-eylul-cinnetiyle-yuzlesme/
http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-43-12903yy.htm
https://www.evrensel.net/haber/360665/tarih-6-7-eylul-olaylariyla-dolu
Takılan tweetler
Prof. Dr. Kemal Üçüncü @KemalUcuncu 5 Eyl
Daha fazla
Musevi kardeşlerimiz Türk Kültür havzamızın mütemmim cüzleridir. Hazar, Karay, Kırımcaklar ortak asıl mirasımız. Hasan Tahsin Yunan'a ilk kurşunu atınca İzmir 'de Havrada saklandı pek bilinmez.
https://twitter.com/KemalUcuncu/status/1037338120025456640
Daha fazla
"...Bugün halen antisemit bir gazetede 'Yahudiler, Ermeniler, Rumlar' diye başlayan ve ötekileştiren bir haber okusam ilk 6-7 Eylül’ü hatırlarım..."
https://twitter.com/murozkok/status/1037830565418987520
Çağdaş E. Kırlangıç @Krlngc_Cyp 11 Eyl
Daha fazla
Anti-semitik nefret söylemine uğramanın yahudi olup olmamakla alakası yok. Heteroseksüel olup LGBT haklarını savunduğunuz zaman homofobiye maruz kalabiliyorsunuz ya. İşte öyle birşey. Anti-semitizm sizin de canınızı yakabilir. -evet yahudi olmasanız bile-
https://twitter.com/Krlngc_Cyp/status/1039202918338113538
Daha fazla
Şalom Gazetesi ve Şalom Dergi’nin kültür sanata bakışı, söyleşileri, sanatçılara yapılan saygı duruşları, 10 yıl gazetecilik yapmış olan ve hala sektörde çalışan bir birey olarak beni çok doyuruyor. Bilgilenmek, farklı kültürler, yaşayışlar öğrenmek duygusu insanı güçlü kılıyor.
https://twitter.com/zehracengil/status/1038025863642656768
(((rivokkk))) @Rivokhay 6 Eyl
Daha fazla
Şu 6-7 Eylül karesindeki elinde sopalı Yağmacı hanfendinin şıklığına bakar mısınız? Kaldı mı böyle güzel giyinen istiklale en şık kıyafetini giyinip de gelmiş