“Ebediyette son yoktur, dolayısıyla başlangıç da yoktur; bunun sonucu olarak ebediyet bir dairedir.” MÖ 1320-Mısır Papirüsü
Zaman nedir? Gerçek mi yoksa bir illüzyon mu? A noktasından B noktasına doğru uzanan doğrusal bir çizgi mi zaman, yoksa adına ‘An’ dediğimiz sonsuz noktaların oluşturduğu dairesel bir döngü mü?
Geçmiş ve şimdi ki eylemlerimizin geleceği etkilendiğini biliyoruz peki, ya geleceğimiz de geçmişimizi etkiliyorsa?
‘Ya Zaman Var Olmasaydı?’ kitabının yazarı Teorik Fizikçi Carlo Rovelli’ye göre zaman bir illüzyondur ve zamanın akışına dair sahip olduğumuz saf algı fiziksel gerçeklikten son derece uzaktır. 2013 yılında bu alanda yapılan deneyler, zamanın bir illüzyon şeklinde açığa çıktığı bu düşünceyi de desteklemektedir.
Thales ve Platon gibi filozoflar başta olmak üzere antik çağlardan günümüze kadar ‘zaman’ kavramı her daim sorgulanmış, zamanın ne olduğu konusunda cevaplar aranmıştır. Yunan filozoflarına göre zaman; hareket ve değişimdir. Zamanı niceliksel bakımdan tanımlıyan tanrıya Khronos, niteliksel yönüne Kainos, zamansal boyutların üstünde, sonsuz olan tanrıya ise Aion ismini vermişlerdir. Thales’e göre zaman doğanın bir yönüydü. Değişimin bir döngüselliği söz konusuydu, olgular hep aynı sonuçları doğuruyor, şeyler hep aynı şekilde değişiyordu. Gök hareketleri düzenli ve döngüseldi, bu hareket zamandı, o hâlde zaman da döngüseldi.
Hint felsefesinde ise zamanın döngüselliği üzerine Tanrı Vişnu ve Indra arasında geçen bir hikâye anlatılır. Ejderha Vrtra’ya karşı zafer kazanmış olan Tanrılar kralı Indra zaferi onuruna tanrıların evini yeniden yapmaya ve güzelleştirmeye karar verir. Bu iş için görevlendirilen tanrısal zanaatkâr Viçakarman bir yıl süren çalışmadan sonra muhteşem bir saray inşa eder. Fakat İndra bu saraydan memnun kalmaz ve Viçakarman’ı yeni isteklerle bunaltır. Bu isteklerden yorulan zanaatkarın yakarışları sonucu Yüce Varlık Vişnu İndra’ya bir ders vermek ve onu gerçeğe döndürmek üzere devreye girer. Vişnu, İndra’yı hırpani bir çocuk kılığında ziyaret eder. Ona “çocuğum” diye hitap ederek sayılamayacak kadar çok evrenden ve o ana kadar gelmiş olan sayılamayacak İndra’dan söz etmeye başlar... Evrenlerin sonsuz döngü içinde yaratılıp yok edildiği ve tekrar yaratıldığını ifşa eder... Bu evrenleri sayabilmek ise imkânsızdır... Tam o esnada sarayın büyük salonunda bir karınca alayı belirir. İki metre genişliğinde bir saf halinde saraya girmiş olan karınca sürüsü döşemenin üzerinde geçit yapmaktadır. Oğlan onları fark edince duraklar ve sonra kahkaha ile gülmeye başlar. İndra “Ne gülüyorsun?” diye sorunca “Karıncaları uzun bir alay halinde resmi geçit yaparken gördüm ey İndra. Bunlardan her biri eskiden İndra’ydı, her biri imanı sayesinde eskiden Tanrılar Kralı mertebesine yükselmişti. Fakat şimdi birçok beden değiştirmeden sonra her biri yeniden karınca oldu. Bu karıncalar ordusu eski bir İndralar ordusudur…” diye cevap verir. İndra bu bilgiyle gururunun ve tutkularının ne kadar boş olduğunu anlar. Viçakarman’ı ödüllendirir ve ve tanrıların sarayını büyütmekten vazgeçer...
Alman filozof Friedrich Wilhelm Nietzche’nin ‘Bengi Dönüş’ teorisine göre evren ve zaman sonsuz bir döngü süreci içindedir ve yaşanan her şey sonsuza kadar tekrar tekrar yaşanacaktır. İsviçreli yönetmen Baran bo Odar ile senarist Jantje Friese’ın ‘Bengi Dönüş’ teorisinden yola çıkarak yarattığı Netflix’in ilk Alman yapımı olan Dark dizisi Albert Einstein’ın “Geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark inatçı bir illüzyondan ibarettir” sözleriyle açılır. Dark, Erik adındaki bir lise öğrencisinin kaybolmasıyla izleyicisini 1953, 1986, 2019 yılları arasında heyecan verici bir zaman yolculuğuna sürükler. Diziye göre takvimlerimiz yanlıştır ve bir yıl aslında 365 gün değildir. O yüzden asla tam olarak senkronize olamıyoruz fakat 33 yılda bir yıldızlar, gezegenler, bütün evren aynı konuma geliyor... Yine dizinin felsefesine göre:
“Zamanın doğrusal olduğuna güveniriz. Muntazam şekilde ebediyen ilerlediğini düşünürüz. Sonsuza dek. Ancak geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark illüzyondan başka bir şey değildir. Dün, bugün ve yarın peş peşe gelmez. Sonsuz bir döngü halinde birbirlerine bağlıdırlar. Her şey birbirine bağlıdır... Hayat bir labirenttir. Bazı insanlar hayatlarını bir çıkış yolu arayarak geçirirler. Ama tek yol vardır, o da daha derine götürür. Merkezine varana kadar bunu anlayamazsın.”
Eğer hayat bir labirent ve zaman da sonsuz bir döngü ise zamanın çarklarından kurtulmanın ve bu labirentten çıkmanın bir yolu var mıdır?