Holokost’tan en çok etkilenen ülkelerden Avusturya’nın arşivlerinde yer alan, hayatını Soykırım’da kaybetmiş 66 bin Avusturya Yahudi’si, gönüllülerin katılımı ile Viyana’da eşsiz bir proje ile anıldı.
Hayri Can / Viyana
Fotoğraflar: Claudia Rohrauer
Viyana’da ilk Yahudi yerleşimi
Viyana’nın ilk Yahudi yerleşimi 1190’lı yıllara dayanır. Günümüzde artık şehrin tam merkezinde kalan bu bölge o zamanlar şehrin dışında, etrafı dört duvarla çevrilmiş ve sadece dört girişi olan bir yerleşim birimiydi. 1406 senesinde yaklaşık 800 insanın yaşadığı bölgede çıkan feci bir yangını fırsat bilenler, Yahudilerin evlerini yağmaladı. O dönemki Beşinci Albercht hükümeti ise bu olaylara karşı sadece sessiz kalmakla yetinmeyip tüm Yahudileri esir alarak onları Hıristiyanlığa zorladı, hepsini acımasızca katletti1. Yerle bir edilen evlerin taşları yeni yapılacak Viyana Üniversitesi için kullanıldı ve bu alan örtülüp, ‘Judenplatz /Yahudi Bölgesi’ olarak tarihe karıştı. Bugün aynı bölgede Viyana Yahudi Müzesi bulunurken eski kalıntılar yer altı tünellerinden görülebilir.
Bu felaketin ardından Yahudilerin şehre yerleşme yasağı kalkana kadar Yahudiler Viyana’ya yerleşmedi. 1620’den sonraki yıllarda şehrin surları dışında bulunan, bugün İkinci Viyana Bölgesi olarak bilinen yeni bir bölgeye yerleştiler. Fakat 1670 yılında I. Leopold Yahudileri oradan da kovdu. Bugün bölgenin resmi ismi Leopoldstadt’tır çünkü Leopold bu bölgeyi Yahudilerden ‘temizlemiştir’. Birinci Viyana Kuşatmasından (1529) sonra yaşanan ekonomik krizin etkisiyle, ekonomiyi canlandıracağı düşünülen Yahudi yerleşimine tekrar izin verildi.
Viyana’da ilk Türkler ve Türk Tapınağı
Osmanlı ile Habsburg İmparatorluğunun antlaşmaları sonucu olarak Habsburg topraklarına Osmanlı’dan Yahudi göçü başladı. Habsburg topraklarında yaşayan Osmanlı tebaasına bağlı vatandaşlara özel haklar verildi ve Viyana’nın çoğu Osmanlı tebaasından oluşan ilk Yahudi cemaatini 1737 yılında Portekizli Diego de Aguilar ‘Türkisch Israelitische Gemeinde’ ismiyle kurdu2. Sefarad Yahudileri tarafından kurulan bu ibadet evi yaklaşık yüz yıl sonra 1824’te bir yangın sonucu kullanılmaz hale geldi. 1886 yılında Osmanlı sultanının özel girişimiyle bugünkü Zirkusgasse 22’de ‘Türkischer Tempel’, yani Türk Tapınağı inşa edildi ve toplam 664 kişilik kapasitesiyle dönemin Avrupa’da bulunan en büyük sinagogu unvanını sahiplendi3. Ne yazık ki, 1938 Kasım’ında tapınak Naziler tarafından yerle bir edildi. Hıristiyan bir aileden gelen ve Sefarad bir ailenin kızıyla evlenip Yahudiliğe geçen Yazar Adolf Zemlinsky, 1888’de Viyana’daki Türk-Israelitische Cemaatini anlatan bir kitap yazdı. İlgilenenler bu kitaptan bilgi edinebilir4.
Avusturya Cumhuriyeti dönemi
Habsburg İmparatorluğunun yıkılmasıyla birlikte 1919’da resmi olarak kurulan Avusturya Cumhuriyeti’nde yaklaşık 200 bin Yahudi bulunuyordu. Bunların yüzde 90’ı başkent Viyana’da yaşıyordu. Bu dönemde Almanya’da olduğu gibi Avusturya’da da Yahudi düşmanlığı arttı. 1938 yılında gerçekleşen ‘Anschluss’ ile birlikte Avusturya Drittes Reich’a katıldı. Resmi olarak tüm antisemitizm kanunları yürürlüğe girdi5.
1940’lara gelindiğinde bugünkü Avusturya topraklarında 200 bin kadar Yahudi nüfusu bulunuyordu. Bu nüfustan Yahudi olarak tanımlanıp Soykırım’dan kaçamamış Avusturyalıların sayısı 66 bindi. ‘DÖW - Das Dokumentationsarchiv des Österreichischen Widerstandes / Avusturya Direnişi Dokümantasyon ve Arşivi’ Avusturya topraklarından toplama kamplarına gönderilen Yahudi isimlerini arşivledi. DÖW’de isim araştırması yapabilmek mümkün. Aramada Türkiye vatandaşı da bulabilirsiniz; ancak belirtmem gereken önemli bir detay var. II. Dünya Savaşı’nda ve öncesinde Avrupa’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından, vatandaşlık haklarını koruyabilmek adına konsolosluklara başvurarak senelik form doldurma mecburiyeti aranmaktaydı. Bu formun senelik doldurulmaması durumunda, kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılıyor, ‘Staatenlos / Devletsiz’ kategorisine giriyordu. Diğer bir deyişle DÖW’de ‘Staatenlos’ üzerinden arama yapıldığında, vatandaşlıktan çıkarılan Türkiye kökenli Yahudi soy isimlerini görebilmek mümkün.
ALTMIŞ ALTI BİN KURBAN İSMİ
2017 yılının aralık ayında Viyana’da Unutulmaya Karşı Yazmak Projesi için Frankfurtlu sanatçı Margarete Rabow ve Viyanalı Felix Stent ile bir araya geldik. Margarete bana büyükbabasının da Yahudi olduğunu ve ailesinin öldürüldüğünü anlatmıştı. 21-28 Haziran 2018 tarihlerinde hayata geçirdiğimiz proje, İkinci Viyana Bölgesinde, Prater Parkında gerçekleşip yukarıda değindiğim katledilen 66 bin insanın isimlerini tebeşir ile sokağa yazma projesiydi. Aynı zamanda, her ismi 16 mm analog kamera ile çekip saniyede 24 ismin gösterildiği bir saatlik bir film ürettik. Projeye en büyük desteği Simon Wiesenthal Enstitüsünün verdiğini de belirtmek isterim.
Projenin hazırlanma aşamasına kısaca değinecek olursam... 2018’in şubat ayında hazırlıklara başladık. 66 bin ismin listesi DÖW tarafından bize sunuldu. İsimleri yazmak herkese açık olacağı için duyurularımızı yaparak isteyen herkesten katılacakları günü ve saati belirtmelerini isteyerek bir liste hazırladım. Ardından katılımcılara ayda bir hatırlatma mesajı gönderdim. Felix ve Margarete ile haftada bir Simon Wiesenthal Enstitüsünde buluşup gelişmeleri görüştük. Hem Viyana’dan hem de Viyana’nın 200 kilometre uzağından kadar bireyler ve okul başvuru yaptı. Çevreme de projeyi tanıtıp katılmalarını destekledim. Pek çokları katılacaklarını teyit etse de bazı anlaşılır reddedişler de mevcuttu. Örneğin, Yahudi bir arkadaşım olayın fazla duygusallığından dolayı çok etkileneceğini, hatta psikolojisinin bunu kaldıramayacağını belirtti...
21 Haziran tarihi yaklaştıkça her gün hava durumunu takip eder olduk. İsimler tebeşir ile yazılacağı için hızlıca silineceklerini biliyorduk ancak silinmeden önce 16 mm kamera ile çekilmesi gerekiyordu. Proje toplam sekiz gün sürecekti ve bu da günde en az 8.000 isim demekti. Elimizde bulunan kayıtlara göre yeterince yazıcı sayısına ulaşmıştık. Hesaplarımıza göre bir yazıcı bir saat içerisinde 45 isim yazacaktı. Prater Parkından 13 kilometrelik bir yol geçer. Yolun yarısına üç bölümden oluşan ve her bölümün üç kolondan oluşacağı bir plan hazırladık. Katılımcılara birer şablon verecektik. Yanlış yazılan isimler kesinlikle karalanmayacak, parantez içine alınıp doğru isim girilecekti. Güvenlik için de herkese güvenlik yeleği ve diz korumaları sağladık.
21 Haziran sabahı 08.00’de buluşup hazırlıklara başladık. David ile birlikte hesapladığımız alanı tebeşir ile çizdik. Saat 10.00’da ilk yazıcılarımız gelmişlerdi. Onlara nasıl yazılacağını gösterdikten sonra yazmaya başladılar. Hava bizden yanaydı. İlk gün istediğimiz gibi geçti. Öğleden sonra için kayıt yaptıran kişiler maalesef gelmedi, dolayısıyla sadece 4 bin isim yazabildik; hedefimizin yarısını. İsimler alfabetik şekilde yazılıyordu. Belki de projenin en önemli tarafı, parkta yürüyen, gezen veya spor yapan kişilerden gelen tepkiler olacaktı. Her ihtimali düşünmüştük. Meraklı gözlerle bakan yayalara yazılan isimlerin katledilen Yahudiler olduğunu söylediğimizde yüzde 99’u projeye çok olumlu baktı. Tahminimizden çok daha fazla destek aldık. “Çok güzel bir proje, katılan herkesin ellerine sağlık. Katılanlara saygı duyuyorum. Yaptığınız iş çok önemli. Tarihimizle yüzleşelim! Ben de yazabilir miyim?” şeklinde tepkiler aldık. Katılımcıların, yayaların sorularına cevap verip projeye sahip çıkmaları bizi ayrıca mutlu etti.
İkinci gün isimlerin uzunluğu 500 metreyi bulmuştu. İsimlerin yanından geçenler toplam mesafenin iki kilometre olacağını duyunca şaşırıyordu. Beşinci gün bir kilometre uzunluğunda, çift taraflı isimler yazılmıştı. Düşünün, yolun ortasındasınız, tek bir sırada aynı hizada 30 cm x 65cm büküklüğünde 18 isim yazıyor. İnsanlar isimlerin yerine öldürülen insanları koyunca bu katliamın boyutunu daha iyi kavrayabiliyorlardı.
Bazı katılımcılar kaybettikleri yakınlarının isimlerini yazmak istedi. Onlara bu fırsatı verdik. Örneğin, bir adam gelip elindeki isimleri yazmak istedi. Ona yakınları olup olmadığını sorduğumda, annesinin bu Yahudi ailenin yanında çalışmış olduğunu, onlara çok şey borçlu oldukları için şimdi tüm aile üyelerinin isimlerini yazmak istediğini anlattı. Tesadüfen parkta gezen genç bir turist isimleri yazma sebebimizi öğrendiğinde ertesi gün bize katıldı. Genç kızın dedeleri Naziler tarafından Yahudi oldukları için öldürülmüşlerdi.
Katılımcılarımız yazmanın onlara terapi gibi geldiğini ve yazdıktan sonra kendilerini daha iyi hissettiklerini belirtti. Aklımda kalan bir başka anı ise, annesiyle birlikte gezen ve bana bu isimlerin kimlere ait olduğunu soran küçük bir kızdı. Beş yaşındaki bir çocuğa nasıl açıklarsınız bu katliamı?
Bizim açımızdan projenin en önemli tarafı katılımcıların genç olmalarıydı. 8-18 yaş aralığında okul grupları katıldı ve yazdıkları isimlerin ne kadar önemli olduğunu algıladılar. İsimler alfabetik olduğu için genelde aile üyeleri yan yana yazıldı; isimlerden kimin çocuk olup olmadığı bazen anlaşılıyordu. Örneğin, ‘Janette’ 20. yüzyılın başında çocuklara verilen moda bir isimdi. Bir seferinde anaokuluna giden çocuklar öğretmenlerine bu isimlerin ne olduğunu sorduğunda öğretmenleri çocuklara izah etmeye çalıştı. Kısa bir süre sonra çocuklar kendi isimlerini bulmak için yarışmaya başladılar: “Bak, ben iki defa ölmüşüm! Sen beş defa!” Bunu duyan katılımcılar duygulandılar; çünkü kim bilir o yaşlardaki kaç çocuk öldürülmüştü.
Beşinci gün akşama doğru korktuğumuz başımıza geldi ve yağmur başladı. Bundan dolayı yeni isim yazmak yerine henüz fotoğrafçılarımız tarafından çekilemeyen isimleri tekrar yazmaya koyulduk. Yağmur gittikçe artınca katılımcılara yazmayı bırakabileceklerini söylediğimde biri “Bu insanlar ne şartlar altında öldürüldü, bu bizim onlar yapabileceğimiz en ufak şey! Islansak ne olur?” şeklinde yanıt verdi. Ve bazıları yazmaya devam etti. Ertesi gün isimler hâlâ görünüyordu.
Bir an yazıcılar gittiklerinde bizler de dinlenmek için sandalyelere oturmuştuk. İsim listesine baktığımda yukarıda bahsettiğim arkadaşımın soy isminin yazılı olduğu yaprağa sıra gelmişti. Listeyi tam o anda görmem değişik bir tesadüftü. Onun yerine aile mensuplarının isimlerini ben yazmaya koyuldum. O gün de yağmurlu geçtiği için yavaş ilerledik. Yağmurdan dolayı isimler yansıma yaptığından fotoğrafçılarımız da zorlanıyorlardı. Yedinci gün sabah Graz şehrinden yaklaşık 150 öğrenci 15 bin isim yazmak için geldiler ki bu hedefe ulaşmamıza büyük katkı sağlayacaktı. Kimi öğrenciler yazdıkları isimlerin yanına kalpler çiziyordu. Gün çok yoğun geçiyordu ancak maalesef günün sonuna doğru fırtına koptu. Çocukların yazmış oldukları isimlerin çoğunun fotoğraflarını çekememiştik. Ekipten bir arkadaşımız yoğun çalışmaktan ötürü ambulansla hastaneye götürülünce bizim de moralimiz bozuldu.
Ertesi gün için de hava durumu yağmur gösterdiğinden için katılımcılara e-posta yoluyla isimleri sokağa değil, Prater Parkındaki kapalı bir alanda kağıtlara yazacağımızı iletmek zorunda kaldım. Sekiz gün içerisinde toplam 48 bin kişinin isimlerini yazabildik. Projemiz henüz bitmedi. 9 Kasım 2018’de Reichskristallnacht’da (Kristal Gece) 66 bin ismin görüntülendiği filmin gösterilebilmesini hedefliyoruz. Bu nedenle geriye kalan 18 bin ismin yazılmasını önümüzdeki günlerde tamamlayacağız. Sekiz günlük çalışmamızda yüzlerce kişinin ilgi ve desteğine karşın dört kişi antisemit açıklama ve yorumlarda bulundu; birini şikayet edebildik.
Türkçe edit için Cansu Civelek’e teşekkürler.
Detaylı bilgi için: [email protected]
Proje Fotoğraf serisi: http://www.schreiben-gegen-das-vergessen.at/bildergalerie/
(PDF olarak okumak isteyenlere gönderilir) Zemlinsky, Adolf. 1888: Geschichte der türkisch-israelitischen Gemeinde zu Wien von ihrer Gründung bis heute nach historischen Daten. Wien.
Kaynaklar:
Kortz, P.1906: Wien Anfang d. 20.Jhdts.Wien.
Witzmann, Reingard. 2017: Mein Wienbuch. Wir entdecken unsere Stadt. Wien: G&G Buchvertriebsgesellschaft mbH.
Zemlinsky, Adolf. 1888: Geschichte der türkisch-israelitischen Gemeinde zu Wien von ihrer Gründung bis heute nach historischen Daten. Wien.
https://www.salom.com.tr/haber-90879-turk_pasaportu_ile_kurtulusa_yolculuk.html
https://www.salom.com.tr/haber-104684-yahudilerden_turklere_kalan_kent_tarihiyle_yuzlesiyor.html
1 Witzmann, Reingard. 2017: Mein Wienbuch. Wir entdecken unsere Stadt. Wien: G&G Buchvertriebsgesellschaft mbH.
2 O dönemde Habsburg İmparatorluğuna bağlı olan Yahudilerin hakları kısıtlıdır ve kimileri Osmanlı tebaasına geçmek ister. Detaylı bilgi için Şalom’da yayınlanan 25.10.2017 tarihli yazımı okuyabilirsiniz: https://www.salom.com.tr/haber-104684-yahudilerden_turklere_kalan_kent_tarihiyle_yuzlesiyor.html
3 Kortz, P.1906: Wien Anfang d. 20.Jhdts.Wien.
4 Zemlinsky, Adolf. 1888: Geschichte der türkisch-israelitischen Gemeinde zu Wien von ihrer Gründung bis heute nach historischen Daten. Wien.
5 https://www.salom.com.tr/haber-90879-turk_pasaportu_ile_kurtulusa_yolculuk.html