Birincil derecede, medyayı kullanarak ama genel siyasi ve sosyal söylemleri de içine alarak yapılan allodoxia, bir etki şeklinde halkla buluşur.
Temel olarak allodoxia etkisi, kanaatlerin yer değiştirmesi, başkalarının kanaatlerini benimseme ya da benimsetme eğilimi olarak anlamlandırılabilir.
Elbette bu kavramı açıklarken, manipülatif uygulamalara da çağrı yapan bir tanımlama yardımı alacağım.
Örneğin, “milli çıkarlarımıza aykırıdır”, “ulusal kırmızı çizgilerimiz vardır” gibi ifadeler bu etkiyi yayma noktasında kullanılırlar.
Allodoxia, Fransız yazar Pierre Bourdieu’nun son yıllarında sıklıkla meşhur méconnaissance / misrecognition (yanlış-tanıma) mefhumunun yerine kullandığı bir ifade idi. Örneğin ‘Acts of Resistance’ kitabında neo-liberalizmin ‘gazeteci-aydın’ kimlikli neferlerini eleştirirken ‘allodoxia etkisi’nden bahseder. Bu, medyatik entelektüellerin yaydığı kanaatler, bunları tüketen ama sınıfsal ve kültürel olarak bu tiplerden uzak konumlarda duran, tabiiyet altındaki tüketiciler tarafından benimsenir, doğru kabul edilir.
Sınıfsal olarak emniyetsiz, ezik konumlarda olanlar oyuna ayak uydurmak için siyasi kanaatlerini, tüketim yatkınlıklarını, yaşam tarzı eğilimlerini burjuvaziden temin ederek, kendi sınıf ethoslarına yamamaya çalışırlar, kendi adaletsizlik ve eşitsizlik tecrübeleriyle uyuşmayan kategorik yanlış algılamaları benimsemiş olurlar.
“Allodoxia etkisi, bir yanıyla fikir üreticilerinin, vericilerin ve alıcıların sınıf habituslarını, sınıf bedenleri arasında oluşan iletişimlerle, bilincin aracılığı olmaksızın bilinç dışı manipüle etmeleri olgusuna bağlıdır. Bir sınıf gırtlağının bir başka sınıf gırtlağıyla konuşması da böylece söz konusu olur.”
‘Toplumbilim Sorunları’ eserinde Pierre Bourdieu, vurgusunu bu ifadeye yer vererek gerçekleştirir.
İşçi sınıfı arasında en yaygın allodoxia etkisine ise ‘serbest ticaret’in herkes için bir özgürlük ve zenginlik fırsatı olduğu sabit fikri, örnek verilebilir.
Etrafımıza bakıldığında Allodoxia etkisi her yanımızı kuşatmış durumdadır. Ekranlardan başlayarak birçok köşe yazarlarına kadar medya, kanaat liderliğine soyunmuştur. Çok azının gerçek ve profesyonel anlamda bunu uygulamakta olduğunu bilmek içimi rahatlatsa da, genel anlamda bilmeden yapılan ya da tam olarak bilmeden yapılan uygulamalarla kanaatlerimizin değiştirilmeye çalışılması yoğunlukla yaşadığımız şeylerdir.
Buna karşı yapılabilecek tek güvenlik vurgusu elbette yine medya okuryazarlığıdır. Bu da, şüpheli bakmayı ve doğrudan kabullenmemeyi hatta alınan bilgiyi yaymamaya özen göstermeyi içerir.
Bu savunma sistemine bir yenisini ilave etmek istiyorum. O da, fikrimize – siyasal, kültürel ya da sosyal olsun- yakın olan yazar ve programcıları takip ettiğimiz ölçüde, tamamen uzak olanları da takip etmeye eğilimli olmak.
Uzun zamandır dar tünellerde ışık arıyoruz.
Bu arayış bir labirente döndü. Bu dönüşümde kanaat liderlerimizin peşinden gitmek için, söylemlerinin hakikatlerine başvurmak gerekir. Çünkü ancak ve ancak kendi sağlıklı kanaatlerimizle Allodoxia etkisinden arınabiliriz.