Fado - Fatima - Futbol

Futbol şüphesiz halkların en büyük ortak noktalarından biri. Çok basit anlamda sadece bir spor dalı, bir seyir zevki. 22 kişilik ‘basit’ bir oyun. Peki ya futbolun aslında siyasetin en büyük aletlerinden biri olduğunu biliyor muydunuz?

İgal MEVORAH Spor
10 Ekim 2018 Çarşamba

Portekiz Diktatörü Salazar’ın faşist yönetim şekli fado (müzik) - fatima (din) - futbol yani kısaca 3F ile ilk defa futbol ile siyasetin yolları kesişmiş oluyor. Salazar’a göre bir halkı kontrol etmek üç ana damardan geçiyordu. Halka eğer bu üç unsuru sağlarsanız, onları istediğiniz gibi kontrol edip istediğiniz gibi yönetebileceğinizi savunuyordu Salazar. Müzik ile insanların ruhuna dokunup onları rahatlatmak, din ile insanların maneviyatını tamamlamak, futbol ile ise insanların tutkulu yanlarını doldurup onları deşarj etmek için bu üç F ön plana sürülmüştü.

Bilindiği gibi futbol çok büyük bir tutkudan beslenen bir spor. Bir halka futbol aşkını ne kadar aşılayıp, fanatizmi ne kadar arttırırsanız futbol o kadar önemli ve sansasyonel olayların önüne geçer. İktidarın yaptığı hataları görmez, bir yerden sonra da maç günü yaklaştıkça hiçbir şey umurunuzda olmamaya başlar. Böylece sadece bir 90 dakika size her şeyi unutturabilir. Böylece kontrol altına alınırsınız.

Bu güzel oyun bu bakış açısıyla siyasete karıştırılmış olsa da ne yazık ki çok da yanlış bir düşünce değil. Şu an birçok ülkede bu olayı birebir yaşayabilirsiniz. Peki, bu düşünceden sonra futbol siyasete kaç kere meze yapıldı? Ne yazık ki birden çok fazla...

HİTLER’İN DEV STADYUM HAYALİ

Alman diktatörü zamanında 75 bin kişilik Alman Olimpiyat Stadını inşa ediyor fakat bir süre sonra stat kapasitesini sonra egosuna ve devletin büyüklüğüne yedirememeye başlıyor. 1940 Olimpiyatlarının Tokyo’da yapılmasının ardından bundan böyle tüm Olimpiyat Oyunlarının Almanya’da yapılacağını düşünen Hitler, mimar Albert Speel’e Antik Yunan’dan esinlendiği stadyum olan 400 bin kişilik Deutsches Stadyumunun inşası için emir veriyor. Hitler’in “Yüzyıllar boyu ayakta kalacak” dediği stadyuma II. Dünya Savaşı sebebiyle hiç başlanamıyor. Fakat futbolu kendi politika içine katmasının en büyük sebebi, bir diktatör olarak aynı anda 400 bin kişiye seslenebileceği bir mekân inşa etmek istemesi ve herkesin kendini bu inşada çok küçük hissedecek olmasıydı. Zira kendini o statta küçük hisseden herkes Hitler’in büyüklüğünden bahsedebilecekti. Fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.

 1980’DE BİR DARBE DE FUTBOLA

Çok canlar yakan ve arkasında acı hikâyeler bırakan 1980 askeri darbesinden Türk futbolu da nasibini almıştı. 1980 darbe lideri ve zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1. Lig’de bir başkent takımı olması gerektiğini düşünüyordu. 1980-81 sezonunda kendi atadığı spor bakanını ikna ederek, Türkiye Kupasını kazanan takımın 1. Lig’e doğrudan yükselmesini sağlayan kuralı yürürlüğe koydu. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı eleyerek kupanın sahibi olan Ankaragücü doğrudan 1. Lig’e çıktı. Böylece siyasetin parmağı bir kere daha futbola bulaşmış oldu.

İspanya'da Türk Bayrağı

Bu hikâyeyi hemen hemen hepimiz biliyoruzdur. İspanyol takımı Deportivo La Coruna her maçtan önce tribünde al bayrağımızı açmaktadır. İnanılışa göre, zamanında İspanya krallığı binlerce Emevi’yle birlikte İspanyol’a da işkence çektiriyordu. Osmanlı’nın Kaptan-ı Derya’sı (donanma komutanı) Barbaros Hayrettin Paşa ise yaptığı Akdeniz seferlerinde bu işkence gören İspanyolların binlercesini gemileriyle kurtarmıştır. Bunun üstüne Deportivo’lular ise kendilerine kimi yardımlarda bulunmuşlardır. Bu yardımı sindiremeyen komşu şehri Vigo ise, Deportivo’ya “Turcos” (Türkler) lakabını takmıştı. Deportivo’lular bu lakabı bir gurur olarak taşır ve her maç öncesi bayrağımızı gururla dalgalandırırlar. Siyasetin belki de futbola karışmış en güzel noktasıdır bu hikâye bizim için.

İyi kötü birçok defa siyaset masasına meze olan futbol tarihinde konular bu sayfaya sığmayacak kadar çok. Gaffar Okan ve Diyarbakırspor ilişkisi, Ultras taraftar grupları, Fethiyespor’a verilen tartışma yaratan cezalar bunların sadece birkaçı.

En iyisi biz futbolu kendi haline bırakalım, 3F’yi de sadece tarih kitaplarına okuyalım.

“Ben futboldan ayrı kaldığımda, ağzından emziği alınmış bir bebekten farkım kalmaz.” Ruud Gullit