Geleceğe ümitle bakan yüzlerce kişi bir aradaydı

Limmud Kültür Festivali, geçmiş senelerin katılımcı sayılarına ulaşamasa da bu sene de yüzlerce kişiyi farklı konularda bilgilendirmek, fikir alışverişinde bulunmak ve deneyimlemek için bir araya getirdi. 14. Limmud’un sloganı ise ‘Geleceğe Ümitle Bak’ oldu.

Toplum
7 Kasım 2018 Çarşamba

  Alanında uzman ve bilgili birçok ismin konuşmacı olduğu Limmud’da, ekonominin geleceğinden, insanın geleceğine-yaşlılığına kadar birçok konu masaya yatırıldı. Yabancı isimlerin de büyük dinleyici topluluğu çektiği etkinlikte, atölye çalışmaları da ilgi gördü. 

İsrail’in çatışmaları ve bölünmeleri

  İsrail’in eski meclis başkanı, gazeteci, yazar Avraham Burg da Limmud’un konuşmacıları arasındaydı. İsrail’deki sosyal gelişmeleri aktaran Burg, kesimler arasındaki çatışmaları ve bunlara bağlı olarak yaşanan krizleri anlattı. 

Şalom yazarları da Limmud’daydı

  Karel Valansi, ‘Geçmişten Günümüze Türkiye-İsrail İlişkileri’, Bahar Feyzan ‘Kişilik mi, Dişilik mi?’ ve Prof. Dr. Metin Sarfati, ‘Modern Zamanlarda Birey ve İstek; Bugünün Dünyasında Kendi Arzusuna Aşık Olmak’ başlıklı konuşmalarıyla büyük ilgi gördü.

 

4 Kasım Pazar günü Ulus Özel Musevi Okullarında gerçekleşen 14. Limmud Kültür Festivali, bu sene de yüzlerce kişiyi farklı konularda bilgilendirmek, fikir alışverişinde bulunmak ve deneyimlemek için bir araya getirdi. Diğer senelerden farklı olarak tek gün düzenlenen festivalde yine siyasetten dış politikaya, sanattan tarihe, beslenmeye kadar birçok konu masaya yatırıldı. Her katılımcının ilgisini çekecek farklı oturumların, atölyelerin ve sunumların yer aldığı güne katılan Elif Uluğ, Tuna Saylağ, İzak Baron, Işıl Amanoel, Karel Valansi, Mete Yaylalı, Luiza Uçki ve Sibel Konfino deneyimlerini kaleme aldılar.

 

 

ATİLLA YEŞİLADA

Küresel Ekonomide Büyük Değişim Ve Türkiye’ye Yansımaları

Atilla Yeşilada konuşmasına “Dünyada biten bolluk döneminde kolaylıkla bulunan dış kaynaklar verimli alanlarda kullanılamadı ve Türkiye için artık yol bitti” diyerek başladı. Şu sözlerle devam etti: “Baş gösteren kriz, özellikle özel sektörü etkiledi ve kredi maliyetlerinin yükselmesiyle şirketler konkordato ilan etmeye başladı. Türkiye’nin, girdiği stagflasyon sürecinden kısa zamanda çıkması zor görünüyor. Siyasi yardım olmadan marta kadar kriz devam eder, zaman zaman döviz şokları yaşanır. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu itibar, yerel seçimlerden sonra IMF ile yapılacak bir anlaşma ile gelecektir. Bu gerçekleşirse 2019 ortalarında düzelme, az da olsa büyüme başlar. Kamuoyu yoklamaları yaşanan ekonomik krizin yerel seçimlerde iktidara oy kaybettirebileceğini gösteriyor.”

AVRAHAM BURG

İsraillilerin Haritası Çatırdıyor

Avraham Burg dünyanın en mutlu toplumlarından biri olarak gösterilmesine karşın, İsrail’de iki önemli çatışma alanı bulunduğunu, bunların ilkinin devlet otoritesi ve dini otorite arasındaki fikir ayrılıkları, ikincisinin ise İsrail’in istekleri dışında başka bir toplumu kontrol etmesi olduğunu belirtti.

Bunun dışındaki çatışma alanlarını Burg, Aşkenaz – Sefarad, dine bağlı olanlar – sekülerler, Yahudiler – Araplar, merkezde yaşayanlar – merkeze uzak yaşayanlar olarak sıraladı. Bu anlamda 70 yıl önce bir devlet kurulduğunu, ancak bir toplum oluşturulamadığını da ekleyen Burg dini otoritenin siyasi konularda söz sahibi olduğunu ve hükümette de temsil edildiğini belirtti. “Birçok kriz yaşansa da bunlar yeni açılımlar sayesinde aşılacak” dedi.

ÖZGÜR KAYMAK

Günümüzde Gündelik Hayatta İstanbullu Yahudiler

Kaymak, doçentlik tezinden yola çıkarak İstanbullu azınlıkların gündelik hayatta ürettikleri stratejiler hakkında konuştu.

Kaymak Yahudilerle ilgili şu çıkarımları paylaştı: -Travmalar baskın rol oynuyor ve Yahudi belleğini bastırıyor. (1934 pogromu, 6-7 Eylül, sinagog bombalamaları, Varlık Vergisi, 24 Kura) -Uzun süre sessiz kalındı ve korku ile utanç duyguları ağır bastı.-Diğer azınlıklarda semte bağlılık yok, daha çok toplu sınıfsal bir hareket var. -Kentli ve modern bir karakter var, daha çok güvenlik kaygısı ile hareket ediliyor. -Nasılsa kabul görülmeyecek varsayımıyla kamusal alandan uzak duruluyor. -İsrail onur ve güven kaynağı. Önceleri ağırlıklı olarak ekonomik nedenlerle gerçekleşen aliya son iki yılda güvenlik kaygılarıyla yapılıyor. -Tüm azınlıklarda karma evlilikler yaygınlaşıyor, diğer azınlıklarda din değiştirmeler görülüyor.

DAVİD HOROVİTZ

2018 yılının İsrail’inde İç ve Dış Fırsatlar ve Tehditler

İsrail’in oldukça zor bir coğrafyada, birçok düşman arasında teknolojiye ve yeni buluşlara dayalı bir dünya kurarak ayakta durabildiğine değinen Horovitz özellikle güneş enerjisiyle elde edilen tarım ürünleri üzerinde durdu.

 

DR. GÜLFEM SAYDAN SANVER

Türkiye’de Seçim Kazanmak Mümkün (mü)?

Türkiye’de seçim nasıl kazanılabilir konusuna odaklanan Sanver, seçim sistemine, stratejilerine, seçim kampanyalarına, geçmiş dönem sonuçlarına değinen sunumunda iletişim stratejilerinin ve halka ulaşmanın önemine değindi. Seçim sonrası tartışmalarının “Muhalefet seçimi neden kaybetti?” sorusu üzerine yoğunlaştığını ancak farklı bir sonuç elde edebilmek için sorulması gereken asıl sorunun “Muhalefet neden seçim kazanamıyor?” olduğunu belirtti. Farklı seçim kampanya örneklerini anlattığı konuşmasında, toplumsal okumayı yapabilen, zamanın ruhunu kavrayabilen, siyasetin yeni kodlarını anlayan ve doğru strateji kurgulayan kampanyaların başarı sahibi olacağını söyledi.

 

PROF. DR. ERSİN KALAYCIOĞLU

Türkiye’de Seçmen Davranışları Değişiyor mu? 2018 Seçimlerinin Öğrettikleri

Türkiye’de seçmen davranışları ile ilgili Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ‘Rising Tide of Conservatism in Turkey’ kitabında detaylı olarak bahsettiği muhafazakâr değerler arasında ‘anomie’ yani toplumsal kurallara aykırılığın, herhangi bir kuralın çiğnenmesinin toplumda itici bulunmaması, kuralsızlığa güzelleme yapılmasının yüksekliğine dikkat çekti. Edinilen bulguların böyle bir toplumda yolsuzluk ya da başka bir usulsüzlüğün antipatik bulunmamasının nedeninin sosyolojik bir karşılığı olduğunu belirtti. Kalaycıoğlu daha da ilginç olarak yolsuzluk, usulsüzlük gibi olayların seçmen davranışına doğrudan hiçbir etkisi olmadığının bir başka analizleri olduğunu aktardı.

SAFFET EMRE TONGUÇ

Bir Fincan Kahveden Geriye Kalan

130 ülke ve 1400 şehir gören Saffet Emre Tonguç ile bir fincan kahveden geriye kalanları çok keyifli bir sohbet eşliğinde dinledik. Kahvenin anavatanı Habeşistan’dan ülkemize kadar olan yolculuğunu, ilk yüklendiği limanın Mocha olduğunu, zamanında Müslüman şarabı olarak konumlandırıldığını ve tarihte hem Müslümanlıkta hem de Hıristiyanlıkta bir dönem yasaklandığını paylaştı. Kahve 16 yüzyıl Osmanlı topraklarına Yemen’den gelmiş. Kahveler geç gelince “Yemen’den mi geliyor?” mübalağasının nedenini öğrenmiş olduk. 16. yüzyıl ortalarında ise iki Suriyeli tarafından Eminönü’nde bir dükkânda satılmaya başlamış ve akabinde Topkapı Sarayında çok beğenilmiş. Daha sonra ise Osmanlı’da yayılmış. Yine aynı dönem kuşatma sırasında Türkler gidince Viyanalılar çok mutlu olmuşlar ve ekmekleri Türk Bayrağı şeklinde yapmışlar. Osmanlı Bayrağı üç hilal şeklinde olduğu için ayçöreği şeklinde ekmek yapmışlar.

PROF. DR. ERHAN ERKUT

Eğitim Nereye Gidiyor?

Evrilecek mi, Devrilecek mi?

Prof. Dr. Erkut eğitimin ve öğretmenlik mesleğinin son yirmi yılının içinde olduğumuzu, okulların tarihe karışacağını anlattı. Sanayi devriminin eğitim anlayışı ve okul sisteminin sadece Türkiye’de değil tüm dünyada ciddi açmazlar içinde olduğunu vurguladı. Erkut, istatistiksel verilerle dinleyicileri aydınlattı ancak zTürkiye adına verdiği veriler oldukça karamsardı: OECD ülkelerinin en gerisinde olmak, sözel yetenekte yüzde 0,5 ile neredeyse sonuncu olması gibi. Dünyada örnekleri olan kurumlardan İsrail’de Democratic School of Hadera ile Türkiye’de BBOM Projesi’nin eğitim sistemlerinin gelecekte değişebilecek eğitim dünyası açısından bir umut taşıdığına değinen Dönmez, hibrit eğitimi ya da evden eğitimi ciddi anlamda desteklediğini, ne dünyanın ne de Türkiye’nin yüksek ücretlerle okul sistemini kaldıramayacağını; ayrıca dünyanın pek çok ünlü üniversitesi için Türkiye’nin müthiş bir pazar olduğunu ifade etti.

 

 

DİĞER KONUŞMACILAR VE KONU BAŞLIKLARI

DR. İLKİM BÜKE OKYAR Ne Şam’ın Şekeri, Ne de Arab’ın Yüzü: Türklerde Geçmişten Bugüne Arap Algısı

HİLDA UZİYEL Marc Chagall

ERSİN ALOK  Anadolu’nun Kybele’leri

ULUÇ ÖZÜYENER Paslı Anahtar ve Hikâyesi

DR. YEŞİM GÜRER OYMAK II. Dünya Savaşı Döneminde Almanya’da Baskı Altında Müzik

DR. FATOŞ KARAHASAN Açılın Gençler Geliyor: Gençliğimizin Filtresiz Bir Portresi

MORİS KASTRO Yarından Sonra Teknoloji

M.ÖZALP BİROL Bir Kültür Girişimcisi Olarak Suna ve İnan Kıraç Vakfı

DR. GÜLCAN ÖZER Herkes kendi Hayatının Kahramanı

MARCELL KENESEİ Centropa ile Sefarad Dünyasının Keşfi

PROF. DR. ASKER KARTARI Karma Evlilikler Bağlamında Kültür ve İletişim

PROF. DR. HÜSAMETTİN KOÇAN Bir Hayalin Peşinde: Baksı Müzesi

JARED CONRAD BRADSHAW Amerika’nın Yahudi Kültürü, Türkiye’nin Sefarad Kültürü

PROF. DR. ŞEVKET DÖNMEZ Tevrat’taki Anadolu

MELDA GÖKNEL Kendini Tanımak

PROF. DR. CEM SAY Yapay Zekâ Hakkında Merak Edilenler

LİANA VARON Türkiye’de Sivil Toplum ve Hayırseverlik: Sosyal Fayda Yaratmak İçin Neler Yapabiliriz?

NEZİH BAŞGELEN Tarihi Fotoğraflarıyla Boğaziçi ve Boğaz Köyleri

 

 

 

DR. GÜLÜSTÜ SALUR

Yaşlı ve Mutlu

Salur’un sunumunda yaşlılığın sorunları ile nasıl onurlu bir yaşlılık yaşayabiliriz konusu irdelendi. Alzheimer Vakfı üyesi ve 65+ Yaşlı Hakları Derneğinin kurucularından Nörolog Dr. Gülüstü Salur, mesleki tecrübelerinden yola çıkarak anlattığı yaşlılığı, olumsuzluklarla özdeşleştirmemiz gerektiğini, önemli olanın sağlık olduğunu belirtti. Yaşlanmaya hazırlanmanın önemli olduğunun altını çizen Salur, bu dönemin getireceği değişimleri kabul etmeyi öğrenmemiz ve buna yönelik ihtiyaçları zihinsel frenlerden arınarak kabul etmemiz gerektiğini söyledi. Bilişsel bozulmanın yaşlıları en zorlayan ve bağımlılıklarını artıran durum olduğunu anlatan Doktor, maneviyatı kuvvetli olanların, üretenlerin, aile ve dostları ile çevrili olanların bu dönemi daha kolay yaşadıklarını ifade etti. Salur, “Yaşlılığınız için dost ve para biriktirin” tavsiyesinde bulundu.

LEO WOLMER

Beni Öldürmeyen Güçlü Kılar mı?

Klinik psikolog ve araştırmacı Leo Wolmer Profesör Friedrich Nietzche’nin sözü olan “Beni öldürmeyen beni daha güçlü kılar” başlıklı konuşmasında; kendi yaptığı gözlem ve bilimsel araştırmaları göz önüne sererek açıklamalar yaptı. Özellikle Marmara Depremi’nden sonra Türkiye’de gerçekleştirdiği travma sonrası süreçteki bulgularından bahsetti; Körfez Savaşı sonrasında yakınlarını kaybeden çocuklarla da yaptığı çalışmaları paylaştı. Çarpıcı sayısal bilgiler, grafikler ile beslediği sunumunda önemli noktalara parmak bastı. Öncelikle sorun sonrası sağlam duran ve olaylar karşısında metanetli davranan annelerin çocuklarının travmatik durumu daha çabuk atlatabildiği bilgisini vererek annenin tutumunun önemini vurguladı. İyi bir eğitimciye sahip olan çocukların başlarına gelen bunalımlı durumu daha çabuk atlattığını belirtti. Başımıza gelen bizi öldürmeyecek nitelikte olayları düşman değil dost olarak görmemizi vurguladı. Wolmer, başa gelen bir travmadan çabuk toparlanmak için, olaylar karşısında esnek olabilmenin önemini ve faktörlerini paylaştı.

JAK KAMHİ

Ses ve Meditasyon Terapisi

Jak Kamhi ile bu farklı deneyime katılanlar 1,5 saat süresince farklı ses ve o seslerin yarattığı titreşimler ile beyin frekanslarının meditasyon frekansına girmesine tanık oldu. Katılımcılar çalışma sonunda bilinçaltında birikmiş, artık hizmet etmeyen duygu ve düşüncelerden arınarak rahatladı.

EMİN ÇAPA

Bir Fikri Avlamak

Emin Çapa, yaşadığımız dönemde bilim ve teknoloji bakımından çok hızlı ve çok büyük bir dalganın toplumları sarsmak üzere olduğunu, geçmişin esaretinden kurtulamazsak, gelecekteki yeni mesleklere kendimizi hazırlayamazsak bu dalganın altında ezileceğimizi belirtti. Araştırmalara göre gelecek 20 yıl içinde bugünkü işlerin yüzde 47’sinin insanlar değil robotlar tarafından yapılacağını belirten Çapa “Dünya bilim ve teknolojide bu kadar hızlı ilerlerken üzücü olan da insanlığın bir aptallık evresine girmiş olmasıdır. Yaşadığımız dünyada yok olacak olan aslında bitkiler ve hayvanlar değildir. Bugün insanlık için en büyük düşman kendisidir ve böyle giderse kendi kendini yok edecektir” dedi.  Robotların insanın yerini alacağını ve toplumsal krizlerin baş göstereceğini hatırlatan Çapa bunların her zaman savaşlara yol açacağını da sözlerine ekledi.

DR. EMİL GOLDENBERG

Tintin ve Büyülü Dünyası

Nörolog Emil Goldenberg dinleyicileri özel ilgi alanı olan Tenten karakterinin büyülü dünyasına soktu. Goldenberg, Belçikalı çizer Georges Remi, diğer adıyla Herge tarafından yaratılmış çizgi roman Tintin ya da bizde bilinen adıyla Tenten karakterinde  öne çıkarılan özelliğin merak ve olayları takip etme arzusu olduğunu belirtti. Çizgi romanlarındaki bütün ana karakterlerin gerçek hayattan alındığını hatırlatan Goldenberg ilk sayının 1929’da siyah beyaz olarak basıldığını, 1942’den sonra renkli baskıya geçildiğini, bütün maceralarda gerçek mekânlardan esinlenildiğini, konuların güncel seçildiğini, bir taraftan eğlendirirken diğer taraftan da bilgilendirme ve sosyal mesajlar hedeflendiğini anlattı. Eserlerinde zaman zaman ırkçılık işaretleri bulunmuş, bazı yayınlar bu nedenle değiştirilmiş ve yeniden basılmış. Son olarak Goldenberg, Tenten maceralarının son sayının 1986 yılında Herge’nin 1983 yılında ölümünden sonra basıldığını sözlerine ekledi.

 

 

Gün boyu çeşitli konularda atölyelere katılım da oldukça yüksekti. Kimileri Melih Sisa ile müzakerenin büyülü dünyasına yolculuğa çıkarken, kimileri Arelia Çiçek ile Neşeli Çiçekler Atölyesindeydi. Bazıları Lara Talvi Make My Day ile kendi sabununu tasarlarken, bir diğerleri Cindy Kohener ile hayalden hayata yaratım yolculuğuna çıktı. Dans meraklıları ise Michal Bardavid’in dans terapisinde bedenini uyandırmanın keyfini yaşadı.

 

EDİZ ANAVİ

Karanlıkta Tanışma

Ediz Anavi’nin gerçekleştirdiği interaktif yolculuğun amacı daha önceden hiç görülmeyen bir kişiyle karanlıkta tanışmak, kendisine onu tanımaya yönelik sorular yöneltmek, bu şekilde o kişiyi tanımaya çalışmakla ilgiliydi. Anavi, katılımcıları karanlık bir odaya getirdi. Burada bir paravanın arkasında kimsenin görmediği bir konuk oturuyordu. Katılımcılara, konuğu tanımak amacıyla sorabilecekleri sadece bir soru hakları olduğu söylendi. Konuk sorulara oldukça içten cevaplar verdi. Anavi, katılımcılara konuşmacı ile ilgili izlenimlerini sordu. Ardından, ışıklar ve paravan açıldı. Katılımcılar konukla ilk kez karşı karşıya geldi. Tahminler aslından oldukça farklıydı. Bir kişiyi gerçekten tanımak için gerekli optimum zaman ve şartlar konuşuldu. Algıları zorlayan, içsel bu deneyimle, bir kişiyi gerçekten tanımanın ne kadar güç bir süreç olduğu bilgisine ulaşıldı.

DOÇ. DR ESRA ALİÇAVUŞOĞLU - AYŞEGÜL SÖNMEZ

Çağdaş Sanata Girmek İçin 10 İş

Doç. Dr. Esra Aliçavuşoğlu ve Sanatatak’ın kurucularından Ayşegül Sönmez, çağdaş sanatı anlamak ve üzerine düşünmek için on ünlü yapıtı görseller eşliğinde örneklediler. Her sanatçının yaratma sürecinde kendinden önceki meslektaşlarından etkilendiklerini anlatan konuşmacılar, eski eserlerin yeniler için bir esin kaynağı olduğunu ve bütün sanat tarihinin bir çember oluştuğunu belirttiler. İkili, Tracey Emin (Yatak), Sarah Lucas (Beyond the Pleasure Principle), Mona Hatoun (Grater Divide) gibi feminist kadın sanatçıları ve Ai Weiwei (Sun Flower Seeds), Jeff Koons (Lifeboats), Damien Hirst (The Physical İmpossibility Of Death İn The Mind Of Someone Living), Maurizio Cattelan (America) ve Jeff Wall  (Dead Troops Talk) gibi sıra dışı isimleri, eserleri aracılığıyla inceleyerek çağdaş sanatı tanıttılar.

 

 

RAHEL LAYİKTEZ

3 Oyun 3 Farkındalık

Klinik Psikolog Rahel Layiktez ile üç oyundan oluşan bir atölye çalışması gerçekleşti. Yaklaşık 20 kişinin katıldığı interaktif çalışmada katılımcıların eğlenerek ve farklı oyunlarla kendini ve başkalarını tanıması, farklı davranışların olabileceğinin farkına varması amaçlandı. Oyunlar esnasında stres anında nasıl tepki verilebileceği, iletişimin karmaşıklığı ve emek verilmesi gereken bir konu olduğu deneyimlendi.

 

 

Festivalde gün boyu her katta sunulan ikramlar, yemekhanede ise öğle ve akşam saatinde sunulan yemekler La Casa Catering tarafından hazırlandı.