Şöyle geceleyin çimlerin üzerinde yatarak gezegenlerin, yıldızların ve galaksilerin pozisyonlarını, parlaklıklarını, hareketlerini inceleyip, acaba oralarda hayat var mıdır diye ölçüp tartıp; ‘Contact’ filmindeki Jodie Foster tipli kadınlardan elektrik aldınız mı?
Tebrikler, astronomi seversiniz ve kadınlarda hem fizik hem zekâ arayan bir romantiksiniz.
Peki ya, uzaktaki galaksileri, içinde barındırdıkları milyarlarca yıldızı, bu yıldızların ömürlerinin sonunda süpernova ile patladıklarını derin derin düşünüp; ‘Interstellar’ filminde kara deliğe düşen Matthew McConaughey’i kurtarmak istediniz mi?
Tebrikler, astrofizik seversiniz ve erkeklerde yakışıklılığa zekâdan bir tık daha fazla önem veriyorsunuz.
Teleskoplarınızı bir kenara bırakıp, (-) üslü rakamlarla uğraşarak evrenin nasıl hiçlikten başladığına ve (+) üslü rakamlarla uğraşarak evreni nasıl bir sonun beklediğine kafa patlatıp; ‘The Theory of Everything’ filminde Eddie Redmayne’in canlandırdığı Stephen Hawking’e hayranlık beslediniz mi?
Tebrikler, kozmoloji seversiniz ve sapyoseksüelsiniz yani dış görüntüyle işiniz olmaz; varsa yoksa beyin seviyorsunuz.
Son olarak, gezegenlerle yıldızların pozisyonlarının insan davranışlarını nasıl etkilediği ve aşk, para ve sağlığın ne zaman sizin yanınızda olacağı ile ilgili kafa yorup, Ghost filmindeki Whoopi Goldberg ile saatlerce konuşma isteği duydunuz mu?
Size tebrik yok, astroloji seversiniz. Astrolojinin konuyla ilgisi yok, laf geçirmek için fırsat kaçırmam.
Bu yazı kozmoloji severlere ve paralel evrenler meraklılarına. ‘Sliding Doors’ filminden beri hepimiz metroyu son anda kaçırdığımızda bu paralel yaşam fikrini düşlemedik mi? Evet. ‘Counterpart’ dizisini izlerken iki paralel dünya arasında kurulan sıkı kontrollü kapıdan geçip daha önemli bir kişilik olduğumuz bir hayat hayal etmedik mi? Evet. Peki bu fantastik fikrin arkasında yatan bilimi düşündük mü? Koca bir hayır.
Hadi biraz beyin devrelerimizi yakalım. İçinde paralel evrenler bulunduran çoklu evren (multiverse) kavramına yol açan teori ‘enflasyon’dur. Bildiğimiz fiyat artışı değil elbet; fiyat artışı ve paralel evrenleri birlikte içeren bir yazıyı ancak ekonomi yazarımız Cüneyt Dirican yazabilir. Burada canavar enflasyondan değil, kozmik enflasyondan bahsedeceğim yani evrenin şişmesinden.
13,82 milyar yıl öncesine Big Bang (Büyük Patlama) anına gidiyoruz. Fakat biz Big Bang Teorisinin açıklayabildiğinin öncesine gideceğiz; başlangıç anından yalnızca 10-36 saniye sonrasına. 10-36 demek 1 bölü 1 yanında 36 tane sıfır demek (trilyon x trilyon x trilyon adet sıfır). Lafı mı olur o kadar anlık sürenin demeyin. Ne olduysa o anda oldu. Bildiğimiz evren, galaksiler, Güneş’imiz, yaşam, siz, ben, hepimiz o ana bağlıyız.
Büyük Patlama Teorisi herkesçe kabul edilmiş bir teoridir ve geçerlidir; fakat bize neyin patladığını, niye patladığını ve patlamadan önce ne olduğunu söylemez. Teori ‘Bang’ kısmını resmen atlar; evren çok sıcak ve çok yoğun bir noktacıktan başladı ve sonra soğuyup genişlemeye başladı der. Şunu söyleyebiliriz, teori bizim yerel evrenimizin başlangıcını açıklar, ancak var olmanın başlangıcını anlatmaz.
Enflasyon Teorisi ise Big Bang teorisinin açıkladığından öncesini aydınlatır, en azından Bang kısmını. Sıfır anını yani tekillik noktasını anlamak için ise henüz bulamadığımız Her Şeyin Teorisine ihtiyacımız var.
Bugün Dünya’mızdan evrenimize baktığımızda, 1) Galaksilerin bizden hızlanan bir şekilde uzaklaştığını, 2) Evrende maddenin her tarafa homojen şekilde dağıldığını, 3) Evrenin küre veya eyer şeklinde olmayıp dümdüz olduğunu görüyoruz. Bunun neden böyle olduğunu bize Alan Guth 1980’de Enflasyon Teorisi ile açıklıyor böylece bildiğimiz Big Bang Teorisini tamamlamış ve yenilemiş oluyor.
Guth kabaca şöyle diyor (aslında o müthiş şık bir şekilde diyor, kabalık dediklerini bir paragrafta toplamaya çalışan bana ait): Enflasyon döneminde yani 10-36 saniyeden 10-32 saniyeye kadar geçen bir sürede, başlangıçta oluşan evrenin yalnızca küçük bir parçası 10-25 santimetreden 10 santimetreye büyüdü. Bir başka deyişle gözlemlenebilir evrenimiz bir protonun milyarda bir büyüklüğünden, bir portakal büyüklüğüne 100 kez iki katına çıkarak geldi. Işık hızından trilyonlarca kat hızlı bir şekilde evrenden bir parça bir baloncuk gibi şişti. Guth’a göre bunu yapan itici kütleçekimiydi, bu küçücük alanda vakumu iten bir madde vardı. Bu madde zamanla bozundu ve enflasyon durdu. Ardından Big Bang Teorisinin öngördüğü şekilde içinde bulunduğumuz bu baloncuk milyarlarca yıl boyunca genişlemesini daha yavaş bir şekilde sürdürdü; evrenin diğer yerleriyle bağı ebediyen koptu.
Ya evrenin bu küçük parçasının dışında ne oldu? Guth bu gözlemleyemediğimiz evrende enflasyonun yer yer devam ettiğini ve sonsuz sayıda Big Bang ve evren (başka baloncuklar) oluşturduğunu söylüyor. Bu evrenler enflasyonun aşırı hızı (ışık hızından trilyonlarca kat) yüzünden birbirinden ve bizden kopuk. Bizim evrenimiz çoklu evrende diğer paralel evrenlerden yalnızca bir tanesi.
Bu çoklu evren konsepti doğruysa (hiçbir zaman gözlemle ispatlayamayacağız) sonsuz sayıda evren işte bu kısacık anda ne olduysa olduğu için oldu. Mesela bu yazıyı okumadığınız ama her şeyin tıpatıp aynı geliştiği bir evren daha var (her şey derken, içinde bulunan Dünya gezegenindeki tüm savaşların, tüm barışların, tüm medeniyetlerin, tüm dinlerin, tüm aşkların, tüm günahların, tüm evlatların birebir aynı olup, yalnızca sizin bu yazıyı okumadığınız), çünkü sonsuz sayıda evren her muhtemel evreni kapsayacaktır.
Keşke o evrende olsaydık da bu yazıyla kafamızı şişirmeseydik dediğinizi mi duydum? Enflasyon koskoca evreni şişirdi biraz kafanız şişmiş, çok mu?