İstanbul’da kuruyemişçiye gidin ve en kaliteli hurmayı isteyin, satıcı size neredeyse kilosu kırmızı etten fazla bir fiyat verecek ve sergideki en etli ve dev hurmaları gösterecektir.
Sorun, bu hurma neden Kudüs hurması? diye.
“Abi bunlar aslında İsrail’den geliyor ondan” cevabı ile hurmanın gerçek menşei bir anda itiraf edilecektir.
Peki neden aslında İsrail malı olan hurma İsrail hurması diye satılmaz? Danimarka malı olsaydı, pekala ismi Danimarka hurması olmayacak mıydı? Ülkemizde Alman çeliği, İtalyan pizzası, İsveç arabası yok mu? Neden İsrail kelimesinden halkımız bu kadar çekinmektedir? Kuruyemişçi; ‘İsrail malı hurma üstelik en iyi hurma’ diye vitrine yazsa terör saldırısından mı korkmaktadır. Yoksa birileri onu casusluk, hainlikle mi suçlayacak?
İsrail Türkiye’nin tanıdığı resmi bir devlet. Hurması yeniyor da, üstelik en iyi hurmayı yetiştirmişler. Türkiye’ye de resmen ithal edilmiş, neden bu gerçeği halktan gizliyorsun? İsrail’i sadece olumsuz cümlelerde trajik olayların sanki tek faili imiş gibi bağırmaktan çekinmiyorsun da, iyi bir şeyin arkasında olduğunda gerçeği saklamak için neden bu kadar çok çalışıyorsun?
Kuruyemişçi ile sohbete devam ediyoruz. Tezgahın arkasında komplo teorilerinin sesli kütüphanesi gibi konuşuyor. Dünyayı idare eden 12 aileden tutun, İsrail’in bizim güneydoğuda toprak satın aldığını, nihai amacının büyük İsrail projesi olduğuna kadar farklı komplo teorilerine inanıyor da, nedense, “Bu adamlar bu kadar güzel hurmayı nasıl yetiştirmiş? acaba benim bilmediğin neyi biliyorlar?” sorularını bir türlü sormuyor?
Kuruyemişçinin kaderin cilvesi ile girdiği kısıtlı dünyasından çok büyük bir vizyon beklemiyorum. Kullandığı cep telefonundaki programlardan tıbbi görüntüleme tekniklerine kadar İsrail’in icatlarını ve insanlığa katkılarını bilmesini beklemiyorum, ancak kendi dar dünyasına kadar girmiş bu hurmanın nasıl bu kadar büyük olduğunu sormasını istiyorum. Cevabı bilmese de olur. Cevaptan çok bu soru önemli: “Bu hurma nasıl bu kadar tatlı”…