Bu makalede alıntılarına yer verdiğimiz Emerita Profösörü Phyllis Chesler’in ‘The New Anti-Semitism / Yeni Antisemitizm’, 2003 yılında yazıldı ve 2015’te güncellendi. Eser, antisemitizmin yalnız terörle değil; dezenformasyona uğramış öğrenciler, sağcı faşistler, solcu ideologlar, feministler, Avrupalı politikacılar, gazeteciler, uluslararası insan hakları teşekkülleri tarafından yayılan iftiralarla ve anti-Siyonizm kılıfı içinde sürdürüldüğünü irdeler1. Psikoloji dalında Emerita Profösörü olan Phyllis Chesler, emekli bir psikoterapist ve efsanevî bir feminist liderdir. Yayınlanmış 15 kitabı bulunan Chesler’in klâsik olarak kabul edilen ‘Women and Madness / Kadınlar ve Delilik’ ile Ulusal Yahudi Kitap Ödülünü almış olan ‘An American Bride in Kabul / Kabil’de bir Amerikalı Gelin’ dikkat çeken eserleri arasında yer alır.
Adı geçen eserden derlenen alıntılar ile İsrail’i mazlum olarak savunmak amaçlanmıyor. Nitekim aşağıda yer alan bölümde birçok İsrailli entelektüelin de, İsrail’in politikaları ile uzlaşmadığı görülecektir. Ayrıca yazının ilerleyen safhalarında bizzat Phyllis Chesler de, İsrail vatandaşı Araplarla ilgili haksızlıkları da gündeme getirecektir. Örneğin Ari Şavit, ‘Vaat Edilmiş Topraklarım - İsrail’in Yükselişi ve Trajedisi’ adlı eserin giriş bölümünde şu ifadeleri kullanır: “…Beni en çok travmaya sokan evlere baskın yaparak genç erkekleri sıcacık yataklarından kaldırıp gece yarısı sorgularına götürmekti. Niçin ellerinden hakları ve özgürlükleri alınmış olan sivillere eziyetle kendi vatanımı savunuyordum? Neden benim İsrail’im işgalcilik yapıyor ve başka insanlara zulmediyordu? Hem işgal, hem de tehdit altında olma durumu İsrail’i özgün kılıyordu… Bir yüzyıldan daha uzun bir süre boyunca vatanımda ne oldu da biz bu hale geldik?”2
Şlomo Sand, ‘Yahudi Halkı Nasıl İcat Edildi’ adlı eserinin önsözünde şöyle bir saptamada bulunur: “Kendimi Siyonist olarak görmeyi reddediyorum: Günümüzde Siyonizm terimine verilebilecek asgarî anlam, İsrail Devletini, burada yaşayan tüm yurttaşların devleti değil, tüm dünyadaki Yahudilerin devleti olarak tanımayı gerektiriyor. Dolayısı ile post-Siyonist terimini kendime daha uygun buluyorum. Yani bir İsrail toplumunun oluştuğunu tarihsel bir olgu olarak kabul ediyorum. Bununla birlikte, toprak yayılmacılığının önünün kesilmesini derinden arzuluyorum, ama özellikle, bu devletin etnik-merkeziyetçi ve antidemokratik karakterinin değişmesine katkıda bulunmayı da umuyorum…”3
Öte yandan Yakov M. Rabkin, ‘Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı’ adlı eserinin önsözünde, “...Siyonizm’in ve daha sonra da İsrail Devleti’nin ortaya çıkışı tüm Yahudileri Siyonistlerle işbirliği yapma şaibesi altında bıraktı… Musevilerin Siyonist ideolojiyi kabul etmeyi reddetmesi çoğu zaman öfke yaratmaktadır… İsrail, etkileyici teknolojik ve askerî başarılarıyla övünebilir. Ne var ki Yahudilerin Siyonist devlete muhalefetleri tüm şiddetiyle sürmektedir... Mecburî askerlik hizmetini (protesto eden) Harediler (dindarlar) ise, İsrail toplumundaki yaygın seküler Siyonist çizgiye katılmanın reddini yansıtıyordu…”4 Caroline B.Glick, ‘The Israeli Solution’ eserinde bitmek bilmeyen Filistin sorunu için iki devletli değil tek devletli bir çözüm önerir. Bu çözüm, Filistinlilere otomatik olarak sürekli iskân statüsü sağlayarak, onları İsrail vatandaşlığına müstahak kılacaktı. Bunlar, İsrail vatandaşlarının medenî ve hukukî haklarına sahip olacaktı. Gazze ise, kendi yönetimine sahip bir Filistin alanı olarak kalacaktı5.
‘The Arab-Israeli Conflict’ adlı eserinde Kristen E. Schulze, 1882’den 2015’e dek tüm Arap-İsrail ihtilâf ve savaşlarını ele aldıktan sonra şöyle bir sonuca varır: “Konu şudur… İsrail’in üzerindeki sıkıntı yeterince büyük müdür ki, hükümet (barış) görüşmelerine başlasın? Veya İsrail, geçerli bir Filistin devletinin oluşmasına engel bir siyaset mi izleyecektir? Bu şık, daha çok İsrail’deki ultra-milliyetçi ve dinci sağ tarafından desteklenmekte. Çünkü İsrail’in güvenliği ve özellikle ideolojik çıkarları söz konusudur.”6
Nitekim ayırımcılık yaptığı iddia edilen, Temmuz 2018’de Knesset’ten az bir farkla çıkan ‘Yeni Ulus Devleti yasası’, milliyetçi ağırlığa yönelme temayülünü belirtir. Bu yasa İsrail’de de bazı çevrelerce protesto edildi; örneğin 180 İsrailli entelektüel, yasanın iptalini istedi7.
Ancak barış adına İsrail’in uğradığı haksızlıkları da Phyliss’in kaleminden izlemekte yarar vardır.
Madalyonun Diğer Yüzü: Çağdaş Antisemitizm - Anti-Siyonizm
“Günümüzde Yahudiler, belki de yavaş çevrilen bir tür Holokost filmi veya gerçek bir dehşet filmi yaşamakta. Yahudiler, İsrail’de canlı bombalar ve roket yağmurları ile ciddî kayıplar veriyor fakat bunları yapanlar değil, sadece İsrail, dünya medyasında suçlanıyor. Birleşmiş Milletler, uluslararası insan hakları grupları, akademisyenler ve ünlü kişiler... İsrail’i işlemedikleri suçlarla itham edebilmekte ve sadece bir Yahudi devletinin varlığına katlanamadıklarını her halleriyle belli etmekteler.”
“Eski kan iftiralarını aratmayacak tarzda, dünya basınında İsrailli askerlerin kasten Filistinli çocukları öldürdükleri, sivilleri hedef aldıkları ve Filistinlilere Nazilerden daha kötü bir etnik temizlik uyguladıkları iddiaları yer almakta. Bu haberlerle izleyicilerin âdeta beyni yıkanıyor. İnsanlar, doğruluğunu araştırmadan sadece görebilip duyduklarına inanır. Keza Arap çocukları da, Yahudilerden nefret edebilecekleri tarzda yetiştirilmekte.”
“11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezine düzenlenen terör saldırıları ile beraber, olaylar Yahudi olmayanlara da yayılmaya başladı. Yahudilere yönelik antisemit terör olayları bir başlangıçtı ve Yahudilerle ilişkilendirilen Batı âlemine de sıçraması muhakkaktı…”
“Antisemitizm, ırkçılıktır. Binlerce yıldan beri süren bir olgu olmakla beraber, günümüzde yeni bir antisemitizm söz konusu. O kadar ki, ırkçılık karşıtı olanlarda dahi tek kabul edilen önyargı, Yahudilerden nefret etmektir. Öte yandan BM, âdeta bir ikiyüzlülük sergileyerek, ‘Siyonizm eşittir ırkçılık’ şeklinde gerçeği karartan bir slogan üretmiştir. İşin tatbikatı ise şöyle gerçekleşmekte: ‘Anti-Siyonizm eşittir antisemitizm’. Nitekim de günümüzde dünyanın her tarafındaki Yahudiler İsrail’in siyasetinden sorumlu tutuluyor. Yahudi kültür merkezleri, okulları, sinagoglar, kaşer lokantalar ve Yahudi bireyler güvende değil, saldırıya uğruyor ve Avrupa’yı terk ediyorlar. Keza Kuzey Amerika’daki üniversite kampüsleri de, İsrail’e yönelik tehdit hakkında ideolojik olmayan ve objektif nitelikli düşüncelere sahip Yahudi öğrenci ve öğretim üyeleri için güvenli olmaktan uzak hale geldi.”
“Bu durumda yalanlara dayanan ithamlara karşı gerçeklere dayanan dokümantasyonun da derlenip yayınlanması gerekiyor. Şunun anlaşılması gerek: Antisemitizm, bir tür hastalık, bir tür ruhsal rahatsızlıktır ve Yahudilerin eseri değildir.”
“Bu hastalık binlerce yıldır mevcut ve bununla mücadelenin de süresi yoktur. Bu konuda karamsarlığa yer verme lüksü de yok. Yalan savlar, her şeyi ve herkesi üzerinde bulundukları toprağın kendilerine sağlayabileceği yaşamı ve mümbitliği örseler.”
“1948’de İsrail, eski antisemitizm sorununu çözmek için kurulmuştu. Günümüzde İsrail, dünyanın ‘Yahudi’sidir: Vatandaşları, tarihte başka toplumların arasında yaşayan Yahudiler gibi âdeta gettolaştı. Birçok kıtada da Yahudiler giderek artan bir risk altında yaşıyor. İsrail, göçmenlerden oluşan ve demokrasinin hükmettiği bir ülkedir. Siyonist öncüler Filistin’e yerleşmeye başladıklarında, çatışmalar sadece beyaz tenli Avrupalılar ve koyu tenli Araplar arasında çıkmamıştı; halen de süregelen çatışma, aynı zamanda modernlik ve muhafazakâr bir kabilesel gelenekselcilik arasındadır. Örneğin Ekim 2002’de Tel Aviv’de bir diskoteği bombalayan teröristler, kendi halklarının fakirlik içinde yaşamasını umursamıyordu; önemsedikleri, ‘kâfir’in ve onun yaşam tarzının öldürülmesiydi: Tevrat’taki Yişmael ve Yitshak’ın, bu iki yarı-kardeşin soyları, bugün birbirlerinden çok farklı. 11 Eylül saldırılarında ölen İsraillilerin sayısı, Amerika’daki sayıları itibarı ile oranlandığında, Amerikalılara göre 10 misliydi. Bu olay, İsraillilerin ve Yahudilerin, Afrika, Avrupa veya Ortadoğu’da emniyette olamayacaklarının bir ifadesiydi. Nitekim İsrail’de hemen herkesin bir tanıdığı veya akrabası terörist saldırılarda vefat etmiş veya yaralanmıştır. Camp David görüşmelerinin sonuçlanmamasından görünen şudur ki, Araplar İsrail’in varlığını kabul etmemekte ve olaylar da durulmamaktadır.”
Eski Antisemitizm
“Yeni antisemitizmi anlayabilmek ve mücadele edebilmek için, öncelikle eski antisemitizmin kökenlerine inebilmek gerekir. Şu bir gerçektir ki, her Yahudi’nin önemsiz veya hukuken suç teşkil eden düzeyde antisemit deneyimleri olmuştur. Eski antisemitizmi anlayabilmek için ayrıca Yahudilik nedir diye sormak gerekir: Yahudilik bir dindir. Yahudilerin çoğunluğu dindar olmasalar da... Aynı zamanda bir kültürdür - değişik yerel kültürler ile bezenmişse de... Yahudiler; dinleri, kültürleri ve kişisel düşünceleri nedeniyle ayırımcılığa uğradı. Freud ile başlamak kaydıyla, psikiyatristler bilinçsiz ve rasyonel olmayan antisemitizm gibi önyargıları anlamaya çalıştı. Dünyada sayıları bu kadar düşük, dağınık ve özümlenmeye açık Yahudiler neden bu denli nefret edilmekte, dışlanmakta ve zulme uğramakta?”
“Önde gelen açıklayıcı kuramlardan biri, Yahudi’nin dünyanın ‘günah keçisi’ oluşu. Günah keçisini tarif edebilecek şöyle bir örnek verilebilir: Patronuna kızgın bir adam, bu duygusunu ifade edemediğinden ötürü karısına sözlü veya fiili olarak saldırıyorsa bu, onun işyerindeki aşağılanması sorununu halletmeyecektir. Söz konusu kişi sadece kendini bir başkası üzerinde güçlü hissedecektir. Psikolojik açıdan ise; bir insan, hatta bir ulus bile fakirlik, hastalık, savaş, şiddet gibi sıkıntılarla boğuşuyorsa; en uygun günah keçisi, başka dinden veya ırktan birilerine saldırmaktır: Yahudiler de bunun için biçilmiş kaftan.”
“Antisemitizme tepki olarak Yahudiler dinlerine sarıldı, özümlendi, din değiştirdi veya Siyonist oldu. 1895’te haksız yere vatana ihanetle yargılan Yahudi kökenli Fransız subayı Alfred Dreyfus’un mahkemesinde dinleyiciler, ‘Yahudilere ölüm!’ diye bağırıyordu. Dreyfus, 1904’te tamamen aklandı. İlginçtir, 2002’de vandallar, Dreyfus’un Paris’teki heykelinin altına ‘pis Yahudi’ yazdılar!”
“Dreyfus davasını izleyen Avusturyalı gazeteci Theodor Herzl, sonunda şu kanaate vardı: Gerek kendisi, gerek Yüzbaşı Dreyfus gibi özümlenmiş Yahudiler, hiçbir zaman uluslar içinde kabul görmeyeceklerdi. Böylece Herzl, Siyonizm’i Yahudiler için tek ulusal özgürleşme, kendini yönetme ve zulümden kurtulma çaresi olarak benimsedi. Herzl, birçok Yahudi çevreden muhalefetle karşılaştı fakat 1897’de Basel’de I. Siyonist Kongre’yi oluşturabildi ve orada ‘Yahudi devletini kurduğunu’ dile getirdi.”
“II. Dünya Savaşı’nda 110 milyon insan öldü. Naziler 6 milyon Yahudi’yi öldürdü. Fakat Hitler, bunu tek başına yapmamıştı. Tüm dünya ülkeleri kıyımdan kurtulmak isteyen Yahudilere kapılarını kapatmıştı; İngiltere Filistin’e göçü yasaklamıştı: Denis Prager ve Joseph Telushkin, ‘Why the Jews, The Reasons for Antisemitizm’ adlı kitapta antisemitizmi şöyle açıklıyorlar: ‘Yahudi düşmanlığı ve bunun son şekli yani İsrail düşmanlığı, Yahudilerin tarihteki rolleri için ödedikleri bedeldir.’ Fransız Katolik ilâhiyatçı Jacques Martin’in ifade ettiği gibi, ‘İsrailoğulları dünya yapısının kalbinde yer alır, ona hareket getirir ve yabancı bir unsur gibi tarihin gidişatına güdüm verir. Dünya, İsrailoğulları’nın bu yönlendirmesinden nefret eder’.”
“Herzl’in öngörüsü tutmuştu. 1948’de Birleşmiş Milletler’in kararına istinaden, İsrail Devleti kuruldu. Filistinli Araplar, kendilerine tahsis edilen toprağı kabul etmedi ve beş Arap ülkesi İsrail’e saldırdı, ancak başarısız oldular. O zamandan beri de bu devlet, yalnız Ortadoğu’da değil; hemen her dünya ülkesi tarafından nefret edilir hale geldi: Ne bir Yahudi devletinin mevcudiyeti, ne de Yahudilerin başka uluslar arasında özümlenmeleri, antisemitizm sorununa bir hal çaresi getirmemişti.”
“Günümüzde Yahudiler her kıtada rahatsız edilmekte, suikastlara maruz kalmakta, sinagog ve mezarlıkları tahrip edilmekte... İlginçtir birçok entelektüel bu suç teşkil eden eylemleri onaylamakta. Suçlamalar bitmek bilmiyor: Yahudiler sadece ‘Tanrı’yı öldürmekle’ itham edilmiyor; dünyanın medyasını ve bankalarını ellerinde tutuyor, hükümetleri yönetiyor, hatta Komünist ihtilâlleri bile tezgâhlıyorlar.
Yahudilere karşı sürdürülen bu savaş, neredeyse Yahudiler kadar eskidir. Yahudileri en ufak vesileyle şeytanlaştıran dünya, aslında yine bilinçaltında Yahudilerin herkesten daha iyi olmasını beklemekte. Yahudiler ‘uluslara ışığı’ yeterince saçamadıklarında, diğer uluslar ruhsal planda öyle bir hüsran duymaktadırlar ki, öfkeleri azmakta ve bu da Yahudilerin şeytanlaştırılmasına ve Yahudilerin kolektif olarak cezalandırılmasına sebebiyet vermektedir. İsrail’in yaptığı, insanlığa yönelik sayısız buluş olumluluğu anında unutulmaktadır. Çünkü Yahudilerin yanlış yapma lüksü yoktur - hele büyük yanlışlıkları.”8 Aslında antisemitizmi anlamanın tek yolu, Tora’da İsrailoğulları’na çizilen yolu kavramaktan geçer. Bu konuda sayısız ayet ve açıklamaları bulunur. Örneğin Tora’nın Hukat Peraşası’nda (Suresinde) yer alan bir tefsirde şöyle demektedir: “Gerçekte Amelek (İsrailoğulları’nın azılı bir putperest düşmanı) Bene-Yisrael’i cezalandırmak için ve terbiye etmek için bir terbiye değneği olmuştur. Bene- Yisrael ne zaman bir felâketi hak etse, Amalek [ya da onun manevî mirasçıları Yahudi karşıtları] amaçlarına ulaşma fırsatı elde ederler.” (Midraş- Tanhuma 18; Raşi)9 Buna karşılıkta, Tanrı’nın bu tür Yahudi karşıtlarını da cezalandıracağı gene Tevrat’ta birçok ayette yer alır. (Örneğin Aazinu Suresi’ndeki 43. ayet gibi)10 ve binlerce yıllık Yahudi tarihi de bunu hep kanıtlar…
Kaynaklar:
1 ‘The New Antisemitism’, Phyliss Chesler, Grefen Publishing House Ltd. Jerusalem, 2015, arka kapak.
2 ‘Vaat Edilmiş Topraklarım, İsrail’in Yükselişi ve Trajedisi’, Ari Şavit, Tekin Yayınevi, 2013, S. 9- 15.
3 ‘Yahudi Halkı Nasıl İcat Edildi’, Şlomo Sand, Doğan Kitap, 2011, S. 11- 15.
4 ‘Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı’, Yaakov M. Rabkin, İletişim Yayınları, 2018, S. 11- 15.
5 ‘A One- State Plan for Peace in the Middle East-The Israeli Solution’, Caroline B. Glick, Crown Forum, New York, 2014, Önsöz, S. 9- 26.
6 2The Arab-Israeli Conflict’, Kristen E. Schulze, Routledge London and New York, 2017, S. 127
7 ‘Şalom’, 1/8/2018, S. 7.
8 ‘The New Antisemitism’, S. 1- 35
9 Tora, Gözlem Gazetecilik, ‘Hukat’ Suresi, S. 413/ 21.
(10) a.g.e., Devarim, S. 759.