Geçtiğimiz haftalarda Şalom için yazdığım ‘Sol antisemitizmi ne zaman konuşacağız?’ başlıklı yazıya olumlu ve olumsuz birçok dönüş aldım. Bazı yorumlar meselenin ciddiyetini kabul etmeleri açısından hayli sevindiriciydi ancak bazı yorumlar ve yazılar eleştiri bile diyemeyeceğimiz son derece köktenci, tartışma kültürünün zemini aşındıran saldırgan ifadeler barındırıyordu.
Bu yazının da gayesi anlamsız bir sol popülizmin içine gömülmüş argümanlara hem cevap vermek hem de önceki yazının bazı tarihsel noktalarını zenginleştirmek.
Meriç Aytekin
Siyasal İslamcılar
Öncelikle yazıya açıkça antisemit bir çizgiden cephe alan siyasal İslamcı pozisyona bir göz atalım: İştraki isimli platformda yakın zamanda yazımdan yola çıkarak total bir Şalom nefreti içeren ‘Solun antisemitizmi ve Şalom’ isimli bir yazı yayınlandı.[1]
Yazı baştan sona bildik antisemit söylemleri tekrar tekrar üretiyor olsa da yazının birkaç argümanına cevap vermek istiyorum. Örneğin yazı şöyle temel bir iddiada bulunmakta: “Meriç Aytekin özünde solun, Marx’ın, Marksizm’in, Ulrike Meinhof’un antisemitist olduğunu yazıyor.”
Yazının hiçbir yerinde Marx’ın antisemit olduğuna dair bir ifadede bulunmadım, keza Marksizm’in de özünde antisemit olduğunu düşünmüyorum. Marx’ın bugün antisemit diyebileceğimiz ifadeleri olduğunu ve bunun ekonomik antisemitizme kapı araladığını söylüyorum. Marx konusunda Arendt ile aşağı yukarı aynı çizgide durmayı tercih ediyorum. Birine antisemit demekle ifadelerinin antisemit olabileceğini sorgulamak veya antisemitizme zemin hazırlayabileceğini söylemek farklı şeylerdir.
Yazının devamında Şalom Gazetesi zaten tamamen İsrail güdümlü bir gazete olarak tanımlanıyor ve bildik antisemit komplo teorilerine geçiliyor: “Şalom ve şürekâsı Yahudi değil, Siyonist. O Yahudi cemaatinin değil, İsrail devletinin bir yayın organı.”
Türkiye’de öyle veya böyle uzun yıllardır devam etmekte olan tek ‘Yahudi’ gazetesine Yahudi değil demek için sanırım gerçekten komplo teorilerine can-ı gönülden inanmış olmak gerekiyor. Şayet bu köktenci arkadaşlar Türkiye Yahudi Toplumu’nun ‘gerçek’ sesi olan yayın organını gösterebilirlerse Türkiye’de yaşayan binlerce Yahudi de aydınlanmış olur! Siyonistlerin Yahudi olmadığı ifadesi için de denilebilecek pek bir şey göremiyorum ancak yazının en etiksiz kısmının Münih Katliamında öldürülen sivil İsraillilere dair olan kısım olduğunu söylemek gerekiyor. Yazı Yahudi sivilleri öldürmeyi bir devrimcilik ve antifaşizm olarak tanımlıyor ve İsrail’in bu katliama ses çıkarmasını ise timsah gözyaşları olarak değerlendiriyor.
Silahsız sporcuları Almanya’da insanlık dışı şekilde katletmenin devrimcilik olduğunu düşünen siyasal İslamcılar aslında sosyalistlere göre antisemit olma konusunda daha açık ve dürüstler. Bir sonraki yazıda göreceğimiz Ulrike Meinhof’u ve örgütü RAF’ı aklama çabasını burada görmüyoruz zira yazı açık açık RAF’ın Münih Katliamını selamladığını söylemekten geri durmuyor.
Siyasal İslamcılar Yahudilerin katledilmesi konusunda kolaylıkla taraflarını belli ediyor olsalar da siyasal İslamcılardan devrimci çıkarmaya çalışan bazı sosyalistlerin antisemitizmini açığa çıkarmak yazının devamında göreceğimiz gibi bu kadar kolay olmuyor.
İsrail yıkılsın diyen bir Sol
Kendilerini antisemitizm konusunda en duyarlı sol oluşum olarak tanımlayan ama İsrail’in var olma hakkını tanımayan kesimden gelen son derece saldırgan bir cevap daha var. Marksist.org sitesinde yayınlanan ‘Esas Tehlike Sol Antisemitizm Değil Aşırı Sağın Yükselişi’[2] isimli yazı siyasal İslamcı yüzünü ortaya çıkarmadan Türkiye Yahudilerini örgütlemeye çalışan bir sol popülizmin nasıl olabileceğini bize açıkça gösteriyor.
Öncelikle yazının isminden başlayalım: Son yazımın hiçbir yerinde esas tehlikenin sol antisemitizm olduğunu iddia etmedim veya yakında zamanda böyle bir yazıyla karşılaşmadım ancak böyle bir yazı varmış gibi davranmak analitik bir tartışma zemininden uzaklaşabilmek için seçilen kurnaz bir tercih. Birinin argümanını olmadığı bir radikallikteymiş gibi okuyuculara sunarak olmayan bir argümana cevap vermek propaganda yazılarında sıkça karşılaşılan bir durum.
Yazının yazarı hayal dünyasındaki esas tehlike sol antisemitizm diyen yazara cevap vermeyi elbette tercih edebilir ancak kendisine “Sol antisemitizm de bir tehlikedir” demekle “Esas tehlike sol antisemitizmdir” demek arasındaki farkı ve buradaki bilinçli çarpıtmayı hep birlikte düşünmeyi öneriyorum.
Yazarın ballandıra ballandıra anlatmayı tercih ettiği Bolşevikler ile birlikte Yahudilerin hayatında gerçekleşen olumlu gelişmelere dair olan kısımları geçiyorum zira kendi yazımda böylesine olumlu gelişmelerin olduğunu zaten kabul ettim. Bolşeviklerin iktidarındaki antisemitizme dair verdiğim örnek aslında tekil bir örnek değil. Brendan McGeever’ın The Bolsheviks and Antisemitism in the Russian Revolution isimli eserinde Bolşevik iktidarındaki antisemitizme dair sayısız örnek ayrıntılı bir şekilde aktarılmaktadır.
Yazar bu argümana cevap vermek yerine bir niyet okuması yapmayı tercih ettiği için aslında sağlıklı bir tartışma yapabilmiş olmuyoruz. Bolşevikler döneminde, Çar döneminde olduğu kadar olmasa da antisemitizm vardı. Yazar Bolşeviklerin antisemitizme karşı yaptıklarını üç değil üç yüz sayfa da yazsa bu tarihsel hakikat maalesef değişmiyor.
McGeever’ın kitabı dışında Emma Goldman’ın Hayatımı Yaşarken ve Rusya’daki Hayal Kırıklığım isimli eserlerinde de Bolşevik diktatörlüğünde antisemitizmin var olduğuna dair doğrudan gözlemler bulunabilir ancak yazarın meselesi Bolşevikleri parlatmak olduğu için muhtemelen Emma Goldman veya Alexander Berkman gibi yazarlara bakmayı tercih etmeyecektir.
Marx ve antisemitizm
Yazının hiçbir yerinde daha önce belirttiğim gibi Marx’ın antisemit olduğunu söylemedim. Yazar yine olmayan bir argümana cevap vermeyi veya okuduğu argümanı olmasını arzu ettiği radikallikte hayalinde canlandırmayı tercih ediyor. Olmayan “Marx antisemittir” argümanına cevap olarak da o dönem birçok yazar ve düşünürün farklı toplumlar için stereotipler üzerinden suçlayıcı ifadeler kullandığından bahsediyor ve benim yazımı da “Neden bundan bahsetmiyorsunuz?” diyerek eleştiriyor.
Yazımda Marx’ın açtığı ekonomik antisemitizm zeminini tartışmayı tercih ettim. Arzu eden başka yazarlar Marx ile aynı dönemde yaşamış çeşitli düşünürlerin ‘talihsiz’ ifadelerinden bahsedebilir. Bu Marx’ın ifadelerini kabul edilebilir değil ancak anlaşılabilir kılmaktadır ki bu benim yürütmeyi tercih ettiğim bir tartışma değildi. “Marx’ın şöyle bir ifadesi vardır” diyen birine “Ama şu yazarların da böyle ifadeleri var. Bundan neden bahsetmiyorsunuz?” demek yine başka bir niyet okuma girişiminden fazlası değildir.
Ulrike Meinhof
Gelelim yazının en çirkinleştiği yere: Marksist.org sitesinin editörü ki bu kişi “Esas tehlike sol antisemitizm değil aşırı sağın yükselişi” isimli yazının sahibi oluyor, yıllar önce ‘Stalin ve LGBTİ mücadelesi’ isimli bir yazımı Kaos GL’de görerek yazıyı kendi sitelerine yayınlamak istemişti. Hatta sonrasında yazı için teşekkür eden ve başka yazılarım olursa da göndermemi rica eden bir mail atmıştı.
Yani yazarın yansıtmaya çalıştığı gibi Marksist.org olarak benimle zaten birlikte iş yapmak istemiyor değillerdi. Aksine Stalinizm eleştirisi konusunda benimle iş yapma konusunda hayli heveslilerdi. Neyse ki ben de Troçkizm’in Stalinizm kadar kızıl bir diktatörlük sevdası olduğunu tarih kitaplarından yeterince öğrenebilme şansına sahip olduğum için kendimi şanslı addedebilirim.
‘Stalin ve LGBTİ’’ yazısını sitelerine koyarken sanırım Marksist.org ekibi doğru düzgün referans bile içermeyen yazımı çalakalem bulmuyordu ama sol antisemitizmden bahseden yazımı ‘nedense’ çalakalem buldular. Eleştirel düşüncenin hepimizin için ne kadar gerekli görmeyen bu tavrın aslında tam da Troçki’nin bıraktığı mirasa uygun olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ulrike ve örgütü RAF İştraki sitesinin açıkça savunduğu şekliyle Münih Katliamı’nı açıkça devrimci bir mücadele olarak selamlarlar. Sivil Yahudilerin öldürülmesini devrimci bir mücadele olarak gören Ulrike Meinhof’un ve RAF’ın antisemit olmadığı iddia etmek akıl alır bir pozisyon değil. Sivil Yahudilerin yıllar sonra Almanya’da Filistinli teröristler tarafından katledilmesini savunan birini yani Ulrike Meinhof’u aklama çabasına da ancak eleştirel bir tarih bilinci olmayan bir sol girişebilir.
İsrail’in var olma hakkı
Ben de dâhil olmak üzere Şalom’da yazan birçok yazar İsrail’in eleştirilmesinde herhangi bir sorun görmüyor ancak Marksist.org’un çizgisi İsrail’in tamamen gayrimeşru olduğu üzerine kurulu. Sitede Yemen Yahudilerinin bir yok oluştan kurtarılmasını İsrail’in Siyonist projesi olarak gören yazılar dahi bulabilirsiniz.[3]
Marksist.org yazarının bu kadar saldırganlaşmasının altında çok bilinçli bir tercih var çünkü biliyor ki Türkiye’de yaşayan Yahudilerin hemen hemen tamamı İsrail’i yerden yere vuranları da dâhil olmak üzere İsrail’in yok edilmesini isteyecek kadar gerçeklikten kopuk değildir.
Kendi yazılarımda da hiçbir zaman İsrail’in eleştirilemez olduğunu yazmadım ancak İsrail’e takıntılı düzeyde getirilen eleştirilerin literatürde çifte standart denilen şeye tekabül ettiğini sürekli söyledim, söylüyorum. Oysa siyasal İslam ile kol kola yürümek isteyenler için böylesine bir pozisyon katı bir Siyonizm’den bile daha tehlikeli çünkü İsrail’in eleştirilemez olduğunu söyleyen katı bir Siyonist olursanız o köhne iki kutupluluğa dayanan sol popülist söylemde kolaylıkla etiketlenebilir olursunuz.
Marksist.org Türkiye Yahudilerini ürkütmemek için İsrail’in yıkılmasını istediğini yeterince sesli söylememeyi tercih ettiği için ayrıca eleştirilmelidir. Peki, neden bu yolu tercih ediyorlar?
Çünkü hem siyasal İslamcıları küstürmek istemiyorlar hem de bir yandan Türkiye’deki Yahudi toplumunu örgütleyebiliyor olmak istiyorlar. Karşı devrimci buldukları Stalinistler bile öyle veya böyle İsrail’in var olma hakkını tanıyorken Marksist.org çevresindeki ‘sosyalistlerin’ İsrail’in yıkılmasını istemeleri ne kadar sosyalisttir bunu da konuşmak gerekiyor.
Jeremy Corbyn’in antisemitzmi
Bu konuda daha fazla yazı yazmayı artık gereksiz görüyorum. Yakın zamanda İngiliz İşçi Partisinden bir Yahudi yaşadığı antisemit saldırılardan ötürü partiden ayrılmışken[4]
İngiltere Yahudi Toplumu ve gazeteleri bu konudaki pozisyonunu açıkça ortaya koymuşken ve Britanya’daki Yahudi toplumunun yüzde 85’inden fazlası Corbyn’in antisemit olduğunda karar kılmışken[5] acaba yazar Corbyn’e destek veren hangi birçok Yahudiden ve Yahudi kuruluşundan bahsetmektedir?
İngiltere Yahudi Toplumu, Corbyn iktidara geldiğinde, İngiltere’yi terk etmeyi konuşurken, İşçi Partisi’nin son kongresinde İsrail’in yok edilmesine vurgu yapan sloganlar atılmışken ve İsrail bayrağına kongrede izin verilmemişken yazar gerçekten Yahudi toplumunun yaşadığı şeyle dalga mı geçiyor diye sormadan edemiyorum.
Aslında tüm tartışmayı bu kadar uzatmanın bir gerekliliği yok. Marksist.org ekibi ve çevresi siyasal İslamcıları küstürmeden Yahudilerin sempatisini kazanamayacaklarını kabul ederek daha gerçekçi bir politika yapabilir. Zaten İsrail’in tamamen yıkılması gereken ve gayrimeşru bir devlet olduğunu düşünüyorsanız antisemitizme karşı olabilmeniz pek de mümkün değil. Biliyorum İsrail’in var olma hakkını tanıyan ama İsrail’i de eleştiren sosyalist bir çizginin varlığı yıllarca yatırım yaptığınız siyasal İslamcıdan devrimci çıkarma projesine hiç ama hiç uymuyor ama böylesi sosyalist bir çizgi gayet mümkündür.
İsrail’in var olma hakkı demek İsrail’in bugün var olan sınırlarını savunmak veya mevcut iktidarını desteklemek demek değildir. İsrail’in var olma hakkı demek İsrail eleştirilemez demek değildir… İsrail’in var olma hakkı demek Yahudilerin de diğer halklar gibi kendilerine ait bir devletlerinin olmasını istemektir. Bundan daha fazlasını mesela İsrail’in askeri politikalarını koşulsuz şartsız kabul etmek değildir İsrail’in var olma hakkı.
Oysa siyasal İslam ile dirsek teması kuran ‘sosyalistler’ karşılarında körü körüne bir İsrail fanatiği varmış gibi davranmayı popülist ikiliklerini kurabilmek için sık sık tercih ediyor çünkü meseleye bir de başka bir açıdan bakma zahmetine katlanmak istemiyorlar. İsrail’in var olma hakkını tanıyan ve ona eleştirel olan bir sol pozisyonun varlığını daha sık konuşabildiğimiz vakit İsrail Devletini tamamen yok etme isteğinin de katıksız bir antisemitizm olduğunu çok daha iyi anlamış olacağız.
[1] https://istiraki.blogspot.com/2018/11/solun-antisemitizmi-ve-salom.html
[2] https://marksist.org/icerik/Sectiklerimiz/10835/Esas-tehlike-sol-antisemitizm-degil-asiri-sagin-yukselisi
[3] https://marksist.org/icerik/Tarihte-Bugun/3217/16-Kasim-1948-Israil,-Ucan-Hali-operasyonuyla-Yemenli-Yahudileri-Israile-getirdi
[4] https://blogs.timesofisrael.com/the-haters-are-right-im-a-jew-and-i-dont-belong-in-labour-anymore/?fbclid=IwAR1cZsWjX4SmpYAIXJASewBQ7Hr5mPO1eOLu9qLZcImdFbBtRuelVjTXLWc
[5] https://www.thejc.com/news/uk-news/more-than-85-per-cent-of-british-jews-think-jeremy-corbyn-is-antisemitic-1.469654