Çocuğunuzu incitmeden öfkenizi, kızgınlığınızı ifade edebilmenin yolları:
λ Kötü sıfatlar kullanmamak (aptalsın, salaksın gibi),
λ Kişilik özelliklerine dair olumsuz cümleler kurmamak (beceriksizsin gibi),
λ O anki durumda ne gördüğünü söylemek (durumda somut olarak ne olduğunu),
λ Ne hissettiğini paylaşmak (ben dilini kullanarak; ‘şu anda çok üzgünüm gibi’),
λ Ne yapılması gerektiğini söylemek (acil veya sağlık içeren bir konu ise),
λ Kendini samimi bir şekilde ifade etmek (gerçek duygularını dile getirmek),
λ Daha az konuşmak (uzun açıklama cümlelerinden kaçınmak),
λ Daha çok dinlemek (can kulağı ile, göz teması kurarak yargılamadan),
λ Ders vermemek (öğüt ve öneri getirmeden),
λ Birlikte çözüm aramak (onu da çözüm sürecine dahil etmek),
λ Şikayetlere savunmacı yaklaşmamak (kendini savunmak için karşındakine saldırmamak).
Hiçbir anne baba kasıtlı olarak çocuğuna zarar vermek için davranışlarda bulunmaz. Tam tersine tüm anne babalar çocuklarının iyiliğini ve mutluluğunu isterler. Herkes iyi bir evlat yetiştirmek ister. Ancak ebeveynler bazı durumlarda kelimelerinin gücünün ve yıkıcı etkisinin farkında olmayabiliyor. Çocuklar her zaman anne ve babalarının ilgisini, sevgisini ve onayını ister bu yüzden söylenen olumsuz sözler karakterlerinde, öz sevgi ve saygılarında derin izler bırakabilir. İstenmeyen durumlarda, çocuğun karakteri yerine durum hakkında yorum yapabilir veya kendi duygularınızı ben dili ile paylaşabilirsiniz. “Ben bu durumdan çok üzüldüm. Böyle olmamasını dilerdim’ gibi. Çocuklarla iletişimimizi geliştirmek için öncelikle nasıl tepki verdiğimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. İyi ebeveyn, iletişimde ustalığa ihtiyaç duyar. Bunun içinde öncelikle kendi iç dünyasına yolculuk yapması gerekmektedir. Beni hangi davranışlar neden sinirlendiriyor, hangi durumlarda kontrolden çıkıyorum gibi. Kendinizi kontrol edip farklı davranabilmek için bunların neden olduğunu bulmak ya da bilmek zorunda değilsiniz, sadece farkına varmak ve kendinizi o anda yakalayıp durabilmek esastır. Bunları yapabilmek egzersiz gerektirir. Başlarda zor gibi görünse de zaman içinde kolaylaşacaktır. Çocuklarınıza misafirlerinize konuştuğunuz gibi konuşun. Örneğin şemsiyesini evinizde unutmuş bir misafirine almaya geri geldiğinde “Neyin var senin, aklın yerinde mi? Sürekli bir şeylerini unutuyorsun, otuz beş yaşına geldin hâlâ sorumluluk sahibi değilsin, kardeşin bize geldiğinde hiç bir şeyini unutmuyor” demeyiz. Ona kısaca; “Şemsiyen burada kalmış” deriz sadece ve sonuna ‘seni aptal’ lafını eklemeyiz.
Ebeveynler çocuklarına da nötr bir şekilde, yargılamadan konuşmayı öğrenmelidirler. Çocukların dünyasına girebilmek ve onlara kendi kural ve anlamlarıyla yaklaşabilmek bir sanattır ve beceri gerektirir. Kendilerini doğrudan ifade edemezler bu yüzden onlar konuşurken veya oyun oynarken şifreli mesajları okuyabilmek gerekir. Çocuklar sıkıntı ve problemlerinin samimiyetle ve anlayışla karşılanmasını bekler. Böylece olduğu gibi kabul gören çocuk anne ve babasına güvenecek ve zamanla daha çok paylaşacaktır.
Duyguları kabul etmek ve geri yansıtmak, çocuk büyütmekte ve tüm ilişkilerimizde temel bir taştır. Anne baba öncelikle hissedilmesi ve paylaşılması zor olan duyguları dinlemeli, eleştirmeden kabul etmeli ve geri yansıtmalıdırlar. Beş yaşındaki Can kardeşini kıskandığını ve annesini paylaşmak istemediğini, kardeşine zarar verecek davranışlar yaparak gösteriyordu. Can aynı zamanda kardeşine karşı kötü sözler kullanıyor ve annesine vuruyordu. Bu durumda, Can’a annesi ‘yapma, kardeşine ve bana vurma, çok yaramazsın, neden anlamıyorsun, hiç söz dinlemiyorsun’ gibi yaklaşımlar yerine, onun duygularını anlayan ve kabul eden bir tavırda olmalıdır. (Öncelikle fiziksel zarar hemen engellenmelidir.) Burada vurma ve zarar verici davranışları kesinlikle kabul etmiyoruz ancak olumsuz duyguların ifadesine izin veriyoruz. Kabul edilmeyen duygular değil davranışlardır. “Kardeşini kıskanıyorsun ve beni paylaşmak istemiyorsun biliyorum, evimizde ki yeni bebeğe ve yeni düzene alışmak sana zor geliyor.” Bu cümlede yargılama yok, suçlama yok ve aşağılayıcı sözler yer almıyor. Anne sakin bir dille sadece durumu özetliyor ve Can’ın ifade edemediği duyguları dile getiriyor yani Can’a ayna (yansıtma) tutuyor. Bu şekilde bir yaklaşım Can’ı daha çabuk sakinleştirecektir ancak fiziksel zarar halen devam ediyorsa o zaman çocuğu mutlaka mekândan uzaklaştırmak ve daha sonra güvenli bir ortamda yansıtma tekniğine devam etmek gerekir.
“Yapıyorum ama her zaman etkili olmuyor, hiç laf dinlemiyor” dediğinizi duyar gibiyim. Sizlere önerim öncelikle kendinizi bir gözden geçirmeniz olacaktır. Kurallarım var mı? Bunları ne kadar uyguluyorum? Kararlı mıyım yoksa hemen pes mi ediyorum? Kendimi kısa ve öz ifade ediyor muyum? Sakin kalabiliyor muyum yoksa hemen parlıyor muyum? Çocuğuma olumsuz sıfatlar kullanıyor muyum? Onu gerçekten dinliyor ve anlıyor muyum?
Bu soruların cevapları sizlere farkındalık kazandıracak ve değişimi başlatacaktır. Unutmayın ki öncelikle değişmesi gereken çocuğunuz değil sizin davranışlarınızdır.
Değişime direnmemeniz dileklerimle...