Spor dünyasındaki en yoğun takvimlerden birine sahip olan ve on ay boyunca neredeyse her hafta değişik turnuvalarla bizi ekrana kilitleyen tenis sezonunda bu yıl konuşulan tek bir isim vardı: Alexander Zverev.
Bir seneyi daha bitirmeye yaklaştığımız ve yeni yıl hedefleri (eğer gerçekten böyle bir şey varsa) heyecanına girdiğimiz bu günlerde, futbol ve basketbol sezonunun en hareketli dönemini yaşıyoruz. Fakat bu dönem, bazı spor dalları için de yeni sezon öncesi ara verme zamanı.
Spor dünyasındaki en yoğun takvimlerden birine sahip olan ve on ay boyunca neredeyse her hafta değişik turnuvalarla bizi ekrana kilitleyen tenis sezonu, ATP finallerinin oynanmasıyla geçtiğimiz haftalarda son buldu. Yıl boyunca Djokovic’in geri dönüşünü ve yükselen formunu, Nadal’ın toprak dominasyonu ve sakatlıklarını ve Del Potro’nun eski günleri aratmayacak oyununu konuşsak da, yılsonunda konuşulan tek bir isim vardı. Alexander Zverev.
Henüz 21 yaşında olmasına rağmen geleceğin bir numarası olma yolunda en büyük adaylardan biri olan Zverev; Nadal ve Djokovic gibi büyük isimlerin de desteğini aldığı bu yolda, emin adımlarla ilerliyor. 2015 yılında ATP tarafından ‘Newcomer of the Year’ seçilerek dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Alex, her sene oyun kalitesini arttırarak herkese geleceğinin ne kadar parlak olduğunu kanıtlamayı başardı.
Senelerdir ona dair eleştirilen ve en çok yorum yapılan en büyük şeylerden biri Grand Slam’lerdeki performansı. Masters turnuvalarında şampiyonluklar kazanan, Federer’i en sevdiği zemin olan çim kortta yenen, büyük oyunculara karşı iyi performanslar ortaya koyan bir oyuncu olmasına rağmen, zaman Grand Slam zamanı olduğunda, hep üçüncü veya dördüncü turda takıldı Zverev. Hatta bunun sürekli konuşulması ve ona hatırlatılması da üzerinde ekstra bir baskı oluşturdu. Bu sene bu laneti kırarak Roland Garros’da çeyrek final oynasa da, diğer Grand Slamlerdeki karnesi hâlâ istediği düzeyde değil. Bu da kesinlikle gelecek sezonda konuşulmaya devam edilecektir.
2018 yılında Alexander Zverev, hem kariyerinin en büyük şampiyonluğunu kazandı hem de antrenör kadrosuna çok önemli bir isim ekledi. Daha önce Andy Murray ile de çalışmış olan ve onun ilk Grand Slam şampiyonluğunu yaşamasında büyük katkısı olan efsane tenisçilerden Ivan Lendl, Zverev’in antrenör takımına katıldı ve herkes Alex’in performansının ne şekilde değişeceğini merak etmeye başladı. Çalışmaya başlamalarından üç ay sonra ise Zverev kariyerinin en büyük şampiyonluğunu Londra’da ATP Finalleri’nde kazandı. Üstelik grup aşamasında yenildiği Djokovic’i, finalde yenerek.
Sezonu böyle bitirmesi gelecek yıl için bizleri daha çok heyecanlandırmasına sebep olurken, Lendl’ın bu kadar kısa sürede kendisi için ne kadar yararlı olduğunu da görmemizi sağladı. Murray’i geliştirip, bir Grand Slam şampiyonuna dönüştüren Lendl, Zverev için de neden aynı etkiyi yaratmasın? ATP Finalleri bütün bunların bir başlangıcı olabilir.
Şu anda dünya dört numarası olan Zverev, gelecek sene de şimdiki performansının üzerine koyarak oynarsa, bir numara için en büyük adaylardan biri olabilir. Herkesin ondan beklediği, güzel bir hikâyesi olacak bir Grand Slam şampiyonluğu. Bunun imkânsız olmadığını kendisi ve takımı da biliyor. Bu da gelecek sezon için herkesi sabırsızlandıran bir faktör.
Nadal, Djokovic, Federer ve Murray 4’lüsünden sonra onların tahtını elinden almaya aday çok isim gösterildi, fakat hiçbiri onlar kadar başarılı olamadı. Zverev bu şekilde devam ederse onlara en çok yaklaşabilecek isimlerden biri olabilir. Bunu da yaşayıp, hep beraber göreceğiz. Ama şimdilik diyebileceğim tek şey; gözümüzün önünde merdivenleri tek tek tırmanan, çok büyük bir şampiyon yetişiyor. Tadını çıkaralım.