Sıra dışı bir sinema yönetmeni, bir muhalif, müzisyen, şair ve düşler alemini sanata çeviren bir simyacı... Hayat öyküsü ise romanları aratmayacak kadar renkli...
Sıra dışı bir sinema yönetmeni, bir muhalif, müzisyen, şair ve düşler âlemini sanata çeviren bir simyacı… Hem yerel hem uluslararası; yetenekli ve doğuştan yaratıcı. Hayat öyküsü ise romanları aratmayacak kadar renkli. Yaşadığı yoksunluk dönemlerini sanata sığınarak aşan ve her seferinde küllerinden yeniden doğan 20. yüzyılın en önemli isimlerinden Sergie Parajanov (Sarkis Parajanyants), eserleriyle 17 Mart 2019’a kadar, Türkiye’de ilk kez Pera Müzesinde!
P
era Müzesindeki ‘Parajanov, Sarkis ile’ sergisini, bilgi notlarının her satırını okumaya çalışarak büyük bir ilgi ile gezdim. Sanatçının yaratıcı dehasına hayran oldum. Eline geçen her malzemeden çok farklı, çok renkli ve folklorik işler üreten Parajanov’ın eserlerini, sanırım aynı coğrafyaya ait ve benzer kültürlerin bireyleri olduğumuz için çok sevdim.
Aslında Pera’da eş zamanlı olarak iki sergi daha var. Biri, Paris’te yaşayan ünlü kavramsal sanatçı Sarkis’in Parajanov’a saygı niteliğindeki yapıtlarından oluşuyor. Zaten bu ilk iki sergi, ‘Parajanov, Sarkis ile’ başlığı altında ve birbiriyle ilintili. Adaşı Parajanov’un dünyaya bakışını çok iyi bilen Sarkis, kilimlerden oluşan bir dekor üzerine yerleştirdiği neonlar, ekranlar ve çeşitli yerleştirmeleri aracılığıyla sanatçıyla adeta konuşuyor.
Müstakil olan üçüncü sergi ise, zaman kavramını sorgulamayı amaçlayan, Alistair Hicks küratörlüğündeki ‘Zaman Değişmeli’ sergisi. Sanatçılar: Cao Fei, Nilbar Güreş ve Raqs Media Collective.
Parajanov: Çok yönlü sanatçı
Özgün üslubuyla Rus yönetmen Tarkovski’ye dahi ilham olan ve neredeyse yalnızca ‘Sayat Nova / Narın Rengi’ filmi ile özdeşleştirilen, düşsel sinemanın büyük ustası, Ermeni asıllı Sergey Parajanov, 1924’te Tiflis’te doğdu. Küçük yaşta şan ve keman eğitimi aldı. Sovyetler Birliği’nde, muhalif tavrı yüzünden yıllarca hapis yattı. O dönemde ürettiği, çoğunluğu kolaj ve desenlerden oluşan yapıtlarında, Gürcü, Ermeni, İran ve Osmanlı’yı da içinde barındıran Kafkas kültürünün izleri gözlemlenmekte. Aynı zamanda Avrupa hatta Antik Yunan’a uzanan etkiler de mevcut. Özellikle resim sanatını çok iyi bilen Parajanov, yaratıcı enerjisiyle çoğunluğu kitsch olarak algılanan özgün eserler üretti. Yarattığı sınırsız fantezi dünyası ve sembolizmle birbirinden ilginç objelere imza attı. Sanatı onun özgürlük alanıydı. Ona göre hiçbir kültür saf değildi ve kültürlerarası etkileşim, yaratıcılığının temel kaynağıydı.
Hapiste sanat üreterek geçen yıllar
Parajanov, Ukraynalı tarihçi Valentin Moroz’un davası sırasında verdiği ifadede, yazarı suçlu göstermeyi reddettiği için hapsedilip çalışma kampına gönderildi. Filmleri anlaşılmaz bulunduğu için bir dönem film çekmesi dahi yasaklandı. Hapishane yıllarında kâğıt, çivi, cam, taş, kumaş vs., bulabildiği her şeyi bir sanat eserine dönüştürmesinin arka planında ise, kendisini engellemek ya da sesini kısmak isteyen yasakçı siyasi otoriteye bir direnişi olsa gerek…
Pera Müzesindeki yapıtlar, Tiflis’te geçirdiği zor dönemlerden sonra ona kucak açan Erivan’da, 1991 yılında, adına kurulan müzeye ait. Doğumunun 95. yıldönümünde, Parajanov Müzesi Müdürü Zaven Sargsyan küratörlüğünde hazırlanan bu sergi, sanatçının, gelenekselden pop-art’a ürettiği, tüm dönemlerine ait işlerini bir araya getiriyor; resimler, kolajlar, desenler, film sahnesi eskizleri, kostüm tasarımları, mozaikler, objeler, fotoğraflar ve yerleştirmeler... Bunların içinde Tarkovski’den Fellini’ye, Maya Plissetskaya’dan Lily Brik’e kadar, özgür kalması için ona destek olan aydınlara bir saygı göstergesi olarak tasarladığı şapka, bebek ve objeler dikkat çekiyor.
Parajanov İstanbul’da
Sergei Parajanov’un hayatı, bu sayfaya sığamayacak kadar mücadele, acı, yoksunluk, hapis, itibarsızlaştırma, yaratım, şöhret ve takdir öyküleriyle dolu. Adeta bir film gibi. Sanatından, düşüncelerinden asla taviz vermeyen sanatçı, 1989’da İstanbul Film Festivaline davet edildi. Rus şair Mikhail Lermontov’un kısa öyküsünden yola çıkan ve bir Azeri - Türk masalına dayanan ‘Âşık Garip’ isimli filmi ile Jüri Özel Ödülü kazandı. Bu ziyaretinde çeşitli etkinliklere katılan Parajanov, geçtiğimiz günlerde vefat eden fotoğraf ustası Ara Güler ile İstanbul’un tarihi mekânlarını gezdi.
Serginin tasarımı Bülent Erkmen’in imzasını taşıyor. Sanatçının işlerinin filmlerinden sahnelerle birlikte kurgulandığı tasarımda, Parajanov’un yaratıcılığı tüm yönleriyle ortaya koyuluyor. Sergiye eşlik eden yayın ise, küratör Sargsyan, Jean Radvanyi ve Levon Abrahamian’ın metinlerinden oluşuyor. Sargsyan, basın toplantısında, çok zor bir yaşam sürdürmesine ve büyük acılar çekmesine rağmen Parajanov’un eserlerinin her zaman güzellik ve iyilikten ibaret olduğunu vurguladı ve şöyle söyledi: “İstanbul’da yapılan bu sergi, onun müze duvarları dışında hazırlanan en büyük sergisi. Onun sanatını 1989 yılında ziyaret ettiği zaman büyülendiği bu harika şehirde olabildiğince dolu dolu sergilemek istedik. Bu serginin insanların kalbini ısıtacağını ve halklarımızın yakınlaşmasına katkıda bulunacağını umut ediyoruz.”
Yaşamının son yıllarında, sanatçının yurt dışına çıkmasına izin verildi ama bu kez de kansere yakalandı. 1989’da, Tiflis’te, son projesi ‘İtiraf’ filmini yarıda kesmek zorunda kaldı. Paris’te tedavi gördükten sonra 20 Temmuz 1990’da, Erivan’da hayata veda etti.
Herkese bu sergiyi gezmesini tavsiye ederim. Pera Film’in sergiye paralel olarak derlediği film seçkisi, ocak ayından itibaren izlenebilir.
Pera Müzesi, salıdan cumartesiye 10.00- 19.00 saatleri arasında, pazar günleri ise 12.00 - 18.00 saatleri arasında gezilebilir. Müzede cuma günleri hem uzun hem de ücretsiz.
Tarkovski’nin Gece Kuşu
Bu eser Prajanov’un dostu ve ustası Andrey Tarkovski’ye adadığı yapıtlardan biri. “Tarkovski mutlu bir sanatçıydı çünkü öncelikle hiç hapis yatmadı, öldüğündeyse geriye tamamlanmamış tek bir senaryo bile bırakmadı.”
Şapkalar
Bu eser grubu ününün zirvesindeyken1953te uçak kazasında ölen bir Gürcü aktris Nato Vachnadze’e ithaf edilmiştir. Parajanov hayattayken Erivan’da açılan sergilerde kadınlar büyülenmiş bir şekilde şapkaların önünde dikilip kompozisyonun bizzat birer parçası haline gelir bir performansın katılımcılarına dönüşürlerdi.
Çocukluğumun bavulu bir file dönüştü
Parajanov’un sanatının önemli bir yanı da transfigürasyondur. 1988’ deki sergisi için kendisine asamblajlarını nasıl hazırladığı sorulduğunda, sanatçı, “…bavullar fillere dönüşüyor, sonra filler bavula dönüşüyor” yanıtını vererek sanatın geneline hakim olan tranfigürasyon ve metamorfoz ilkesine açıklık getirmiştir.Kürk Mantolu Anne
Annesinin imgesi Parajanov’un sanatında son derece önemli bir yere sahiptir. Hastalığından ve sorasındaki ölümünden önce çekmeye başladığı İtiraf filmi için yaptığı eskizlerden biri de ‘Kürk Mantolu Anne’dir (1988). Senaryoda şöyle yazar: “Anneme kürk manto aldıktan sonra babam onu Gürcüce azarlamaya başladı: “Başına bir şey gelmesin!” Annem bu kürkü sadece iki defa giyebildi. İlki Tiflis’e kar yağdığı bir gün ve daha sonra babamın cenazesinde. Arada manto dolaba ya da tavan arasına kapatılırdı. Polis evi arar bu pahalı mantoyu bulur diye korkarlardı.”