Hepimiz Filistin halkının haklarına sahip çıktık savunduk. Ama resmin öte yanında, binlerce yıldır Arap coğrafyasında, Bağdat’ta, Kahire’de, Yemen’de, Suriye ve Lübnan’da, Kürdistan’da yaşayan Kadim Yahudi toplumlarının sürgün edilmesini görmedi, olağan karşıladı. Ki bunların o dönemde sayısı, aşağı yukarı, sürgün edilen Filistinliler kadar, 700 bin civarında idi. RAGIP ZARAKOLU - EVRENSEL
İsrail Afrika’daki politik, stratejik ve ekonomik hedeflerine ulaşmak maksadıyla, biri diplomasi, diğeri teknik yardım olmak üzere iki farklı yol izledi. Dışişleri bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan Uluslararası İş Birliği Dairesi’nin (MASHAV) koordinatörlüğü altında, hedef ülkenin özeliklerine göre belirlenen teknik yardımlar yapılıyor. Örneğin Nijerya Haber Ajansı da (NAN) medyayı hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak kullanan İsrail’in MASHAV faaliyetlerinin bir parçası. Dinamik ekonomik ilişkiler iki hükümet arasındaki ikili istişareler ve görüşmeleri, iş delegasyonlarının karşılıklı ziyaretlerini, uluslararası fuarlara ve her iki ülkedeki diğer ticari etkinliklere katılımı ve İsrail İhracat ve Uluslararası İşbirliği Enstitüsü tarafından yürütülen ticaretin desteklenmesini içeriyor.
İsrail’in Nijerya’daki ekonomik faaliyetleri, petrol hariç, ekonominin hemen hemen her sektörüne uzanıyor. İsrailli şirketlerin en güçlü varlığı, mesleki beceri ve uzmanlığa sahip oldukları tarımda hissediliyor. İsrail’in ekonomik faaliyetleri otel ve turizm güvenlik (bilgi kontrolü ve istihbarat toplama), enerji ve su projeleri, tarım, tarım endüstrisi, meteoroloji, su ürünleri yetiştiriciliği, bahçecilik ve hayvancılık vb. alanlarda yoğunlaşıyor.
Afrika’daki kalkınmayı etkileme açısından Nijerya’nın önemli bir ülke olduğunu düşünen İsrail, hedeflerine ulaşmak için Nijerya ile ikili ilişkilere önem veriyor. İsrail Afrika ile ilgili politikası güncellemeye ve bulunduğu konum itibariyle Nijerya ile var olan ilişkilerini geliştireceğine dair işaretler veriyor.
Kenan Toprak
https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/israil-in-afrika-ilgisinin-odagi-nijerya/1361970
Arap milliyetçiliği ve dinciliği, Yahudi halkının kendi kadim vatanında var olma hakkını inkar ederek, BM’nin iki devletli Filistin projesini, Kudüs’ün uluslararası statüde olması önerisini reddedip, Yahudi halkını “denize dökmeye” kalkarak, İsrail’in doğmasına, Yahudi milliyetçiliğinin güç kazanmasına sebep oldu. Soykırım sağ kalanları dört cepheden saldıran Arap devletlerine direnmeyi başardılar. Filistin halkı, Yahudi ulus devleti kadar, Arap devletlerinin de kurbanı oldu. Hepimiz Filistin halkının haklarına sahip çıktık savunduk. Ama resmin öte yanında, binlerce yıldır Arap coğrafyasında, Bağdat’ta, Kahire’de, Yemen’de, Suriye ve Lübnan’da, Kürdistan’da yaşayan Kadim Yahudi toplumlarının sürgün edilmesini görmedi, olağan karşıladı. Ki bunların o dönemde sayısı, aşağı yukarı, sürgün edilen Filistinliler kadar, 700 bin civarında idi.
1998’de Versailles’da düzenlenen dünya kültür zirvesinde, Filistin’in ünlü kadın isimlerinden birine soru yönelttiğimde, yanıtı çok açıklayıcı olmuştu: “Bir avuç toprak için Arap ve Yahudi milliyetçiliğinin kavgası.
Herkes Yahudi milliyetçiliği olan Siyonizmi kınamada yarışır ama Arap milliyetçiliğini, sosyalizm soslu olanlarını kınayana az rastlanır.
Dünyadaki antisemitizm, Yahudilerin, İsrail’in ABD’ye hükmettiğini savunur. Asıl ABD’nin, Orta Doğu’da en sağlam üssü olarak İsrail’i kullandığı görülmez. Ona mecbur kılındığı görülmez.
Ragıp Zarakolu
https://www.evrensel.net/yazi/83054/zor-konumlar
Amos Oz geçen hafta öldü.. Bir kişi de bir satır yazmadı. Haber bile olmadı..
Belki de, İsrailli bir gazeteci ve yazardı da ondan..
Oysa hele bizim çok iyi tanımamız gereken bir "Adam"dı o..
"Filistinlilerin de, İsraillilerin de gidecek başka yerleri yok. Ayni evi paylaşan iki aile gibi birlikte yaşamak zorundayız" diyordu.
"Tek bir mutlu aile olarak bu topraklarda yaşayamayız" diyordu.
Barışın ve çözümün sesiydi.
Ebediyen susması bizde ses getirmeliydi, değil mi?
Hıncal Uluç
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2019/01/10/amos-oz
Geçen hafta Middle East Eye adlı elektronik haber sitesinde çıkan bir haber analiz tüm bu konularda önemli bazı gelişmeleri gündeme getiriyordu. Habere göre Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, İsrail ile birlikte Suriye rejiminin Arap dünyasına dönüşünün yol haritasını çizmeye başlamışlardı. Camp David Düzeni’nin yeni ve genişletilmiş versiyonunu oluşturan bu iş birliğinde hedef alınanlar ise Türkiye ve İran idi. Hatta MEE haberinde dörtlünün Türkiye’yi bölgedeki asli askeri tehdit olarak gördükleri iddia ediliyordu. Aslında bu bir bakıma Ortadoğu Arap ülkelerinin Arap olmayan bölge güçlerinin etkisini kırmak arzusunu gösteriyordu. Yenilik, bunu yaparken İsrail’in desteğine duydukları ihtiyaç ve aralarındaki iş birliğinin giderek alenileşmesiydi.
(…) Bunların da ötesinde ABD tarafının kendi tartışmalarında açıkça dile getirildiği gibi Washington’da İran’ın bölgede artan güç ve etkisinin kırılması, mümkünse geri püskürtülmesi konusunda genel bir mutabakat var. Trump’ın Suriye’den çekilme kararına gösterilen tepkinin arka planında da böyle bir hamlenin İran’ın elini serbestleştireceği kaygısı vardı. Gene ABD tarafının Türkiye’ye yakınlaşmasındaki başlıca amil de İran’a karşı PYD/YPG’nin yeterince güçlü bir karşı ağırlık oluşturamayacaklarıydı.
Ankara’nın da Doğu komşusunun aynı zamanda hem Irak hem Suriye’de güney komşusu olmasından, Tahran’a bağlı milisler aracılığıyla sahada askeri üstünlük kurarak Irak-Suriye-Lübnan hattında kendisine bağlı bir düzen inşa etme çabasından hoşlanmadığını da söyleyebiliriz.
Bu durumda yeni Arap-İsrail iş birliğine karşı Türkiye-İran iş birliğinin bir ittifak şeklinde devreye girip girmeyeceği, bunun mümkün olup olmadığı kritik bir soru olarak önümüze çıkıyor. Sorunun cevabını ise İdlib ve Kuzeydoğu Suriye’deki gelişmeler kadar Rusya ile ABD’nin Suriye konusunda varacakları mutabakatın niteliğine bağlı olarak alacağımızı sanıyorum.
Soli Özel
http://t24.com.tr/yazarlar/soli-ozel/arap-israil-is-birligi-turkiye-iran-is-birligi-getirir-mi,21359
Her ne kadar Kahire’de yaptığı konuşmada Filistin sorununa hemen hiç değinmese de, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Arap başkentlerini kapsayan Orta Doğu turunun bir amacını da Vaşington’un Filistin sorununu çözmek amacıyla hazırladığı planı Arap ülkelerine “satmak” olarak görenler var. Vaşington bu planı “Asrın Çözümü” olarak nitelendiriyor. Plan henüz açıklanmış değil. Ama planın Başbakan Netanyahu’nun görüşleri doğrultusunda hazırlandığı anlaşılıyor. Filistinliler planı kabul etmeyeceklerini ve Trump Yönetimi döneminde ABD’nin Filistin sorunu konusundaki “inanılır, dürüst arabulucu” rolünü kaybettiğini zaten açıklamış durumdalar.
Vaşington’un Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinden Filistin yönetimini zorlamalarını ve Filistin Yönetimi’ne planı kabul ettirmelerini beklediği ortaya çıkıyor. Pompeo’nun “Çözüm planını” Kahire, Amman ve Riyad gibi başkentlerde ne ölçüde masaya getirdiği henüz açık değil. Ama Pompeo’nun Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki yakınlaşmayı daha da ileri götürmeye çalıştığı izleniyor.
Başbakan Netanyahu’nun kısa bir süre önce Umman’ın başkenti Muskat’a yaptığı “sürpriz” ziyaretin arkasında Vaşington’un olduğu zaten biliniyor. Vaşington’un yeni “sürprizler” için çalıştığı yönünde işaretler ortaya çıkmış durumda. Önde gelen bir Amerikan gazetesinde Başbakan Netanyahu’nun Riyad’a da “sürpriz” bir ziyaret yapabileceği bile yazılabiliyor. Bunun Suudi Arabistan’da Suudi halkında doğuracağı tepki açık. Ama ABD’deki bazı çevrelerin Kaşıkçı cinayetinin Suudi Arabistan rejimi üzerinde yarattığı (ABD Kongresi tarafından arttırılan) baskıyı kullandıkları ve rejimi daha da İsrail’e itmeye çalıştıkları da düşünülemeyecek bir şey değil.
Oğuz Çelikkol
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/oguz-celikkol/abd-ve-orta-dogu-41083080
Netten okumalar
https://tr.euronews.com/2019/01/10/video-washington-un-en-buyuk-sinagogu-tasiniyor
http://www.avlaremoz.com/2019/01/13/trocki-abdulhamide-hayran-olunca-emre-can-daglioglu/
http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-52-13492yy.htm
https://www.evrensel.net/yazar/49/serdar-m-degirmencioglu
https://ahvalnews.com/tr/kultur-sanat/bir-almanin-hikayesi-ve-yuzlesmek
https://www.demokrathaber.org/edebiyat-kilavuzum-edgar-hilsenrath-makale,10260.html
Takılan tweetler
ULUSALGÜVENLİK BİRİM 🇹🇷 @CIAistanbul 11 Oca
Daha fazla
Fotoğraf Bereketzade Mahallesi, Neve Salom Singogu karşında eskiden olan bir bina artık mevcut değil.
https://twitter.com/CIAistanbul/status/1083652414035673089
abdullah naci @abdullahnaci 9 Oca
Daha fazla
umberto eco’nun prag mezarlığı adlı romanını okuyorum. 53. sayfada “parisli entelektüellerin bazıları yahudilere karşı duydukları tiksintiyi dile getirmeden önce en iyi arkadaşlarından bazılarının yahudi olduğunu söyler” diyor. ne kadar tanıdık değil mi?
https://twitter.com/abdullahnaci/status/1083036370522787840
Karel Valansi @karelvalansi 12 Oca
Daha fazla
“ırkçılığıyla övünen nispeten küçük bir kesim dışında, ırkçılar ırkçı olduklarını kabul etmezler. Yani, ırkçılar genellikle ‘kendini bilmez’ olur. Siz bildirmekten çekinmeyin” @ohannes_klcdg
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21848/turkiyede-irkcilik-yoktur
https://twitter.com/karelvalansi/status/1084024812488609792
Daha fazla
Breve storia del Ladino: il dialetto giudeo spagnolo parlato dagli ebrei sefarditi https://esefarad.com/?p=87217
İtalyanca dilinden Microsoft tarafından çevrildi
Ladino nuin kısa tarihçesi: Sephardite Yahudileri tarafından konuşulan Ispanyol Judeo lehçesi
https://twitter.com/eSefarad/status/1083398971245117440
Gulsin Onay @gulsinonay 7 Oca
Daha fazla
Bruch’un Kol Nidrei adlı eseri Daniil Margulis 18 yaşında, Harika kontrabas çalıyor. Babası Bilkent Senfoni Orkestrasında Sergey Margulis’ten ilk derslerini almış, şimdi Londra’da Yehudi Menuhin School’da burslu okuyor.. Babam İçin Tony ile birlikte onlar da çaldılar dün akşam.
https://twitter.com/gulsinonay/status/1082205972809072640
Bryan Kirschen @LadinoLinguist 8 Oca
Daha fazla
Si FB egzistiera en el spanyol muestro...
https://twitter.com/LadinoLinguist/status/1082727004842151942