Araştırmacı-yazar Dr. Siren Bora, son yazdığı Tire’de Yahudi İzleri adlı kitabında Yahudilerin Tire’ye yerleşmelerini konu ediniyor. Bu bölgede nasıl bir yaşam sürdüklerini, nelerle karşılaştıklarını, bazılarının soy ağaçlarını, mezar taşlarını belgeleriyle bizimle paylaşıyor. Dr. Siren Bora, her zamanki titizliğiyle dikkat çekici bir çalışmaya imza atmış.
Yahudiler yaklaşık dört bin yıldır dünyanın birçok bölgesine sürgüne gönderildiler. İnançları nedeniyle hor görüldüler, işkencelerden geçirildiler, krematoryumlarda yakıldılar. Onları sadece inançları ayakta tuttu, güçlükle de olsa yaşamlarına devam ettiler. Bugün İsrail Devleti sayesinde kendilerini güvende hissediyorlar.
Yahudiler bu zorunlu göçleri nedeniyle yerleştikleri bölgelere kültürel ve sanatsal anlamda yenilikler getirdiler. Kendi yaşam biçimlerini, geleneklerini, ibadetlerini o toplumun içinde sürdürmeye çalıştılar. Özellikle kültürel anlamda zengin bir geleneğe sahip olmaları sayesinde, içlerine girdikleri toplumları da derinden etkilediler.
Yahudiler, İÖ 8. yüzyılda bir dağılma sürecine girdiler. İÖ 722’de İsrail Krallığı ikiye ayrıldı, Asurlar tarafından birçoğu sürgüne gönderildi. Daha sonra İÖ 6. yüzyılda bazı Yahudiler (genellikle Sefaradlar), Sardes ve Batı Ege’ye kaçtılar. Tire ve civarında yerleşim kolaylığı, tarım ve hayvancılık yapabilme (ve bunların ticareti) olanağı sayesinde, Yahudiler bu bölgede yoğunlaştılar.
“Bugün Sardes’te Yahudilere ilişkin bulunan seksenden fazla yazıt ve obje mevcuttur.” (s.18)
“Keşfedilenlerin en önemlisi ise, Büyük Sardis Sinagogu’dur.” (s.18)
Araştırmacı-yazar Dr. Siren Bora, son yazdığı bu kitapta, Yahudilerin Tire’ye yerleşmelerini konu ediniyor. Bu bölgede nasıl bir yaşam sürdüklerini, nelerle karşılaştıklarını, bazılarının soy ağaçlarını, mezar taşlarını belgeleriyle bizimle paylaşıyor. Dr. Siren Bora, her zamanki titizliğiyle dikkat çekici bir çalışmaya imza atmış. Sadece Tire’deki mezar taşları, Yahudi yerleşim bölgeleri değil, aynı zamanda o dönemden günümüze kadar eldeki verilerin ışığında Yahudilerin yaşam biçimlerini de ayrıntılı olarak anlatıyor. Sadece bunlar da değil elbette. Tire’de yaşamış Yahudi mahalleleri, tanınmış aileleri ve onlarla ilgili anıları da yazıyor. Tire Yahudi tarihi açısından akademik bir çalışma diyebiliriz.
İzmir’de yaşanan 1688’deki büyük deprem ve 1841 tarihli yangın sonrasında, Yahudilerin büyük bir bölümü Tire’ye gitmişlerdir. İzmir’de art arda yaşanılan bu iki olay sonrasında, Yahudi Cemaati yeniden yapılanmak zorunda kalmıştır.
KHAL SİSTEMİ
Khal denilen sistem sayesinde, Yahudiler üç büyük kentte idari yönden örgütlenmişlerdir. Bu kentler; İzmir, İstanbul ve Selanik’tir. Osmanlı’nın Yahudileri kabul etmesiyle başlayan serüven küçük aksamalara karşın yüzlerce yıl devam etmiştir. Kitabın içinde Yahudilerin geçmişten günümüze kadar hem idari anlamda ham da dinsel yönden nasıl bir dayanışma içinde olduklarını görüyoruz. Khal aracılığıyla bir sinagog ve bir hamamları olan bu cemaatlerin çocukları ve gençleri Tevrat’ı öğreniyor ve belirli alanlarda ders alıyordu. Yahudiler her türlü güçlüğe göğüs gererek, çocuklarını iyi ve eğitimli yetiştirmek için ellerinden geleni yapmışlardır.
Dr. Siren Bora, bir tarihçi duyarlılığıyla, Tire’nin Yahudi geçmişiyle ilgili çok değerli bilgiler veriyor. Bu bölge tarihi üzerine araştırma yapmak isteyen akademisyenler için çok önemli bir kaynak kitap diyebiliriz. Kitabın içinde çok sayıda fotoğraf, belge ve bilgi bulunuyor. Tarihin sararmış sayfalarından günümüze uzanan bu bilgiler ve belgeler sayesinde, Tire’deki Yahudilerin yaşam biçimleri tüm çıplaklığıyla karşımıza getiriliyor. Tire’nin topografik ölçümleri, çeşitli istatistik bilgiler, nüfus sayımları ayrıntılarıyla anlatılıyor. Öylesine ki tablolarla belirlenen aile bireylerinin isimleri özenle sıralanmış diyebiliriz.
Kitapta yer alan diğer bilgiler ise, Alliance okulları, Rabbi Hayim Benveniste’nin eğitim seferberliği de geniş bir şekilde yer alıyor. Sözü tekrar mezar taşlarına getirelim. Mezar taşları bir toplumun tarihsel açıdan kimlik göstergesidir. Kimler yaşamış, ne kadar yaşamış, onların çocukları, doğum ve ölüm tarihleri sıralandığında bunların etkisini şöyle de önemseyebiliriz: Geçmiş yıllara dayalı miras davaları, katliamlar, aydınlatılmamış cinayetler, gazeteler/dergiler, diploma sahipleri; esnaf, tüccar, öğretmen gibi birçok konuda bilgi sahibi olabiliriz. Bugün için Tire’de geçmişte yaşamış Yahudilerin yakınları bu kitap sayesinde belirli bilgilere ulaşabilirler...
“Eğer 13. yüzyılda Tire’de bir Yahudi cemaati varsa, onlar Romaniotlardı. Ya da başka bir deyişle, Antik Dönem’de Anadolu’ya yerleşen Yahudi topluluklarının torunlarıydı.” (s.209)
Bu tür araştırma kitaplarının yazılması bir bölgenin tarihi açısından son derece önemlidir. Geçmişte orada yaşayanların soy ağaçları, yaptıkları hizmetler, dini yapılar, cemaatlere ait okullar, sporcular, askerler, nüfus sayımları gibi konular sayesinde karanlıkta kalan birçok nokta aydınlığa kavuşmaktadır. Sözgelimi, Tire’de geçmişte yaşanılan salgın hastalıklar, savaşlar, barışlar vb… Kitabın içinden iki resim son derece dikkat çekicidir. Bugüne kadar varlığı net olarak bilinmeyen, 1927’de Yahudiler tarafından kurulan ‘Dört Yol Spor Kulübü’. Diğeri ise, İzmir Makabi Kulübü ile Tire İdman Yurdu’nun Tire Türk Ocağı sahasında yaptıkları voleybol maçı. Tarih, 28 Eylül 1928. Dostluklar bu kadar eskiye dayanıyorsa, günümüzdeki kavgaların dayanağı nedir acaba? İşte böylesine nesnel bir bakış açısıyla yazılmış kitapların etkisi bu tür sorulara da yanıt veriyor. Son olarak şunu da ekleyelim. Kitabın içinde çok sayıda fotoğraf, istatistik bilgi, mezar taşları resimleri bulunuyor. Tire Belediyesi’nin yayınladığı bu kitabın büyük bir kültür hazinesi olduğunu belirtelim.
Dr. Siren Bora, yapmış olduğu akademik çalışmalarla, Türkiye’deki Yahudi tarihini aydınlatmaya devam ediyor.