Her çocuk karne almayı sevmez, her anne baba da karneye aynı önemi vermez.
Her çocuk karne alınca sevinmez, her teşekkür alan çocuk takdir edilmez.
Her çocuk iyi karne getirdiği için hediye alamaz. Her anne baba karne için hediye almayı doğru bulmaz.
Kısacası karne işi aslında basit ama karmaşık bir konu bence.
Karne aslında üzerine öğrencinin başarısını ve aldığı notları gösteren bir kâğıt parçasıdır.
Bu yazıyı yazarken karne ve not göstergesini çok araştırdım ancak tam olarak ne zaman kullanılmaya başladığını bulamadım. Ancak yapılan bazı araştırmalarda 1910 yılında da kullanıldığını görebiliyoruz. Aslına bakarsanız öğrenci zaten aldığı notları sene başından itibaren öğrenmeye başlıyor, öğretmen de notları kayıt ediyor, peki o zaman karne neden veriliyor; karne veliler için veriliyor. Velilerin çocuklarının okuldaki başarısını görebilmeleri için.
Güzel notlar getirince veya teşekkür, takdir alınca verilen karne hediyelerine gelirsek eğer, çocuklarınıza kendi sorumlulukları olan ve zaten yapmaları gereken şeyler için hediye almanıza ve onları maddi şekilde ödüllendirmenize gerek yok. Ufak yaştan itibaren çocuklarımızı yaptıkları şeyler için cesaretlendiririz. Mesela ilk adımlarını atmak için sehpaya uzanan bebeğe ‘aferin, yapabilirsin’ der ve alkışlayarak destek oluruz. Çocuklar yuvadan gelip okulda öğrendikleri şarkıları söylediklerinde onlara eşlik eder biz de söyler, güler eğleniriz. Arkadaşlarıyla oyun oynarken paylaştığında ‘aferin, her zaman oyuncaklarımızı paylaşıyoruz’ deriz. İlk kez tuvaletini söylediğinde ve kaçırmadığında, kendi başına uyumaya başladığında, tek başına ödevlerini yaptığında her zaman sözel olarak güzel şeyler söyleyerek destek oluruz ve onunla gurur duyduğumuzu dile getiririz. Kendi başına yemek yediği zaman artık büyüdüğünü söyler tebrik ederiz. Yukarıda saydığım tüm beceriler ve yapılan olumlu davranışlar gibi çocuğun odasını toplaması da veya derslerine çalışması da kendi sorumluluğundadır. Bunlar için çocuğa teşvik edici sözler söylemek, takdir etmek, olumlu konuşmak, destek olmak, sevgi göstermek yeterli olacaktır. Ders çalışmak ve karnesinde iyi notlar getirmek bir öğrencinin en doğal sorumluluğudur. Bunun için maddi bir hediye ile ödüllendirilen çocuk sorumluluğunu doğal olarak üstlenmek yerine davranışı sonunda verilen ödüle koşullanacak ve sürekli bu ödülü bekleyecek, ödül için çalışacaktır. Ancak biz yetişkinlerin dünyasında sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz için bizi ödüllendiren eşler veya patronlar veya iş dünyası olmadığı için bu şekilde koşullanmış bir çocuk büyüdüğünde de dış dünyadan bir ödül bekleyecektir. Çocuklarınıza hediye almak yerine onlara önce iyi insan, sonra da inançlı ve sabırlı bireyler olmaları yolunda eğitin. İnanç ve sabırdan bahsedince, önce inançtan başlamak istiyorum. İnanç tüm insanlar için çok önemli ve en gerekli duygulardan biridir. Kendine inanmak, yapabilecek gücünün olduğunu bilmek bir kişinin koyduğu hedefler doğrultusunda yürümesinde en önemli unsurdur. Çocuklar kendilerine inanmadan önce anne ve babalarının onlara inandığını ve güvendiğini görmeye ihtiyaç duyarlar. Kendine inancı olan bir anne çocuğuna da inanacak ve onu başarı yolunda destekleyecektir. Bu başarılar dünya için ufak ancak çocuğun kendisi için çok büyük adımlardır. Mesela ilk adımlar, ilk çatal tutuş, ilk kelimeler gibi büyükçe değişen ve gelişen durumlar anne ve babadan inanç duygusunu hissetmelerini sağlar. Hediye paketini tek başına açabilen bir çocuk başardığını hisseder, ilk defa yapboz yapan bir çocuk yine başardığını hisseder. Ve yanında duyduğu ses ‘yapabilirsin, bir daha dene, ben buradayım, sana güveniyorum’ gibi inanç yükleyici cümleler olmalıdır. Kendine inanan çocuk hedeflerine giderken engel tanımaz ve yolunda yürümeye devam eden birey haline gelir. Sabır unsuruna gelince, inancın yanında sabır da gereklidir. Aslında çocuklar doğduklarında bir şeyler yapmaya başladıklarında hemen vazgeçmezler. Aç iseler sürekli ağlarlar, oyun oynamak istiyorlarsa tuttururlar, bir oyuncak parçasını bir yere sokmak için sürekli uğraşırlar, bıkmadan soru sorarlar, yüzlerce kere düşerler ama yine kalkıp yürümek için denemeye devam ederler; kısacası çocuklar ilk yıllarında çok kararlı ve sabırlı varlıklardır. Ancak büyüdükçe ve biz yetişkinler kendi sabırsızlığımızdan dolayı onlar için bir şeyler yapmaya başladıkça onların elinden hem özgürlüklerini hem de sabır unsurunu almış oluyoruz. Hediye paketini açmayı tüm çocuklar çok sever, açamadıkları zaman uğraşırlar ve eğer yapamazlarsa yardım isterler ancak bazı ebeveynler çocuk yardım istemeden onun elinden hediyeyi alıp onun için açarlar. Yürümeyi öğrenirken kaçımız defalarca düşen çocuğumuzu yerden kaldırdık? Yapboz yaparken kaç kere ona doğru yeri gösterdik ve parçayı yerleştirdik? Ve en önemlisi yemeğini yerken kaç defa sabırsızlığımızdan dolayı kaşığı elinden alıp yedirdik. Kısacası kendi sabırsızlıklarımızı çocuklarımıza bulaştırdık. İnanan çocuk, sabırla uğraşır ve başarır. Ancak yetişkinlerin alışkanlıkları çocukken öğrenilir ve çoğunlukla anne babadan görerek içselleştirilir. Siz de çocuklarınıza neleri öğrettiğinizi, neleri kendi eksiklikleriniz yüzünden yapamadığınızı gözden geçirip hayata daha donanımlı bireyler yetiştirmek istemez misiniz? Hiç bir zaman başlamak için çok geç değil, yeter ki inanın ve sabırlı olun.