• 1961 yılında Cezayir’den Fransa’ya gelen gemide genç bir adam bir şarkı besteliyordu. Cezayir bağımsızlığını elde etmiş, orada yaşayan Sefarad Yahudilere göç yolu görünmüştü... Gemideki genç adamın adı Gaston Ghrenassia’dı... Ondan 3 yıl sonra İzmir’de bir genç, onun bestelediği şarkıyı dinliyordu. Yazdığı şarkının adı “Adieu Mon Pays” idi... ERTUĞRUL ÖZKÖK - HÜRRİYET
Masonluk hakkındaki neşriyatın alabildiğine genişliğine, bolluğuna rağmen pek zengin olduğu söylenemez. Yalnız Türkiye’de değil, dünyada da öyle. Bir yanda dünyada olup biten her şeyi “Yahudi-mason” komplosuyla açıklayan bir literatür, öbür yanda ise bugüne kadar insanlığın kazancı olarak ortaya çıkan bütün gelişmelerin masonların eseri olduğunu anlatan propaganda yayınları. İkisinin ortasında konuyu bilimsel metotlarla ve mümkün olduğunca objektif bir bakış açısıyla inceleyen eserlerin sayısı çok az.
Toplumsal olayların gerisinde Yahudi ve mason komplosu arama geleneği Fransız Devrimiyle başlıyor. Devrimin toplumsal gerekçelerini kabullenmek istemeyen Avrupa’nın muhafazakâr çevreleri bu işin arkasında karanlık bir komplo olduğu fikrine inanma eğilimindedirler. Bu fikirleri savunan dergiler ve kitaplar ilk olarak o dönemde yayınlanmaya başlar. Yahudilerin, masonların, tapınak şövalyelerinin vb. dünyaya egemen olma planlarına ilişkin bildiğimiz literatür bu sırada ortaya çıkar. Fransız Devriminin kendi toplumları üzerindeki etkisinden çekinen birçok devlet de bu türden komplo teorilerinin yayılması için destek verir. En büyük destek ise Fransız devriminden en fazla etkilenen Kilise’den gelmektedir.
Bu literatür bize bir asırdan fazla bir süre sonra gelmiştir. Yakın tarihimizde yaşadığımız büyük ve travmatik kayıplara ilişkin “Yahudi ve masonların kontrolündeki İttihatçılar cihan devletimizi batırdı” inanışı 1908 Devrimine nüfuz edemeyen İngiliz istihbaratının önce Osmanlı devletinin iç politikasını etkilemek amacıyla kurguladığı ve özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında İslam dünyasında da yaymaya çalıştığı bir anlatıya dayanıyor. (Başka tarihçilerin yanında Bernard Lewis de bu görüşte.)
İBRAHİM KİRAS
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/masonlugun-bir-felsefesi-var-mi-9126#
“Çiçero” filminin galası yapılalı 2 haftadan fazla zaman oldu, gala girişinde düzenlenen toplama kampı mizanseni yeni tartışılıyor...
Demek galaya giden meslektaşlarımız buna dikkat etmedi, sonrasında ben de dahil hiçbir gazeteci bu konuyu göremedik...
Ne zaman ki Türk Musevi Cemaati, “Büyük rezalet... Toplama kampı dekorunda eğlence mi olur” dedi, hepimiz meseleye uyandık...
Önceki gün radyo programıma bağlanana kadar filmin yapımcısı Mustafa Uslu’nun da böyle bir tepkiden haberi yoktu, Almanya’daydı, konuyu benden öğrendi...
Daha önce “Müslüm”, “Ayla”, “Turkish’i Dondurma” filmlerinin galalarında da filmin konusuyla ilgili böyle dekorlar yapmıştı Mustafa...
Ama bu sefer olmadı, art niyetli olmasa da Musevi cemaatini kıracağını düşünemedi.
Zaten konuşmamızda kendisi de çok açık bir şekilde “Ne eğlencesi, ortada eğlence falan yok... Sadece insanlar filmin atmosferine girsin diye böyle bir şey düşündük...
Ama yine de bundan dolayı tek bir kişiyi kırdıysak, tek bir kişiyi üzdüysek bile bütün Musevi cemaatinden özür dilerim” dedi...
CENGİZ SEMERCİOĞLU
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/cengiz-semercioglu/adriana-lima-da-sonunda-anladi-41102271
Geçen Cumartesi günü eski bir komutan olan İsrail İmar ve İskan Bakanı Yoav Galant, hükümetinin diplomaside sağladığı başarının altını çizerek, İsrail'in İran birliklerini Suriye'den çıkarmak için bir planı olduğunu açıkladı. Bakan bu planı uygularken de, Rusya'dan destek görmeyi hesaba kattıklarına dikkat çekti.
İsrail basınında yer alan haberlere göre Bakan Galant, Moskova ile Tahran arasındaki sıkı işbirliğinin sonuna gelindiğini söyledi. Galant, "Ruslar, Esad karşıtı gruplara karşı savaşmak zorunda kalırken, İranlıları ve Hizbullah'ı da müttefik olarak gördüler" dedi. Ancak artık bu durumun sona erdiğine dikkat çeken İsrailli bakan, Moskova'nın Tel Aviv'e yaklaştığını belirtti. Bakan, İran'ı Suriye'den çıkarmanın, İsrail ve Rusya'nın ortak çıkarı olduğunu belirtti. Bakan bu kapsamda da İsrail'in bir planı olduğunu söyledi ancak ayrıntı vermedi.
Rusya, konuya yönelik bir açıklama yapmadı. Aksine Moskova geride kalan günlerde, İsrail'in 19 ile 20 Ocak tarihlerinde Suriye'deki İran mevzilerine yönelik hava saldırılarını kınayan açıklamalar yaptı. Rus Dışişleri Sözcüsü Maria Zakharova tarafından yapılan açıklamada, "Bağımsız bir devlete, ki bu vakada Suriye'den söz ediyoruz, keyfi hava saldırıları düzenlemeye son verilmelidir" ifadesini kullandı. Zakharova ayrıca yıllardır silahlı çatışmalar nedeniyle zarar görmüş Suriye'nin, üzerinde jeopolitik hesaplar yapılan bir bölgeye dönüşmesine izin verilemeyeceğini de sözlerine ekledi.
Ancak kısa süre sonra bu sözleri, Rusya'nın İsrail ile sağlayacağı ortaklığa yönelik net bir açıklama takip etti. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, İsrail'in güvenliğini daha net bir şekilde garanti altına alacak önlemlerin Moskova tarafından hiçbir şekilde küçümsenmediğini belirtti. Bakan yardımcısı açıklamasında, "Bunu İsrailliler biliyor, ABD biliyor, İranlılar, Türkler ve Şam hükümeti, herkes biliyor. Bu Moskova'nın en önemli önceliklerinden biridir" diye konuştu.
KERSTEN KNİPP
Öte yandan Türkiye’yi terk ederek batıya giden ya da mevcut iktidardan rahatsızlığını dünya kamuoyuna duyurmak isteyen bazı aydınlar da kendilerini kolaylıkla “Nazi Almanyası’ndaki bir Yahudi gibi hissettiklerini“ söyleyebiliyor, günümüz Türkiye’sini toplama kamplarında milyonlarca insanı öldüren bir rejimle karşılaştırmaya girişebiliyorlar.
Peki, Holokost Türkiye’de neden anlatılmadı? Bu eğitimsizliğin nedeni ne? 1978’de çekilen ve dünyada fırtınalar yaratan “Holocaust“ dizisinin Türkiye'de yayınlanmama gerekçesi bize bu konuda bir fikir veriyor. Ünlü oyuncu Haldun Dormen 1979 yılında, “Savaşa katılmamış ve Nazi kamplarının cehennemine tanık olmamış bir ülke olarak bu dizinin Türkiye’de kolaylıkla oynayabileceğini“ yazmıştı Milliyet gazetesindeki köşesinde. Ama “Bizde kaşla göz arasında yok ediliverdi, her nedense…“
TRT’nin resmi açıklamasına göre dizinin yayınlanmasının ertelenmesinin nedeni “Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamda dizinin olumsuz etkileri olacağı“ düşüncesiydi. Çünkü o dönem dünyada Ermeni Soykırımı üzerine tartışmalar yükselişteydi ve Ankara sadece 1915 ile değil herhangi bir soykırım ile yüzleşme sürecine uzaktı. Buna eski silah arkadaşları Almanya’nın faili olduğu Holokost da dahildi.
Çiçero’nun galasının çektiği tepkilerden sonra yapımcı Mehmet Uslu’nun Yahudi toplumundan özür dilerken sözlerine, “Biz o mizanseni, davetlileri filmin atmosferine hazırlamak için yaptık.“ diye başlaması, Türkiye’nin anti-semitizmiyle yüzleşmek için ciddi bir çaba göstermediğinin de işareti.
SERDAR KORUCU
https://gazete.taz.de/tr/article/?article=!5569935
1961 yılında Cezayir’den Fransa’ya gelen gemide genç bir adam bir şarkı besteliyordu. Cezayir bağımsızlığını elde etmiş, orada yaşayan Sefarad Yahudilere göç yolu görünmüştü... Gemideki genç adamın adı Gaston Ghrenassia’dı...
Ondan 3 yıl sonra İzmir’de bir genç, onun bestelediği şarkıyı dinliyordu.
Yazdığı şarkının adı “Adieu Mon Pays” idi...
Şarkıyı besteleyen ve söyleyen o genç Yahudi daha sonra Enrico Macias adını alacaktı. İzmirli genç de bendim.
Şarkı şöyleydi:
“Ülkemi terk ettim evimi...
Güneşimi terk ettim
Mavi denizimi...
Dostumu terk ettim...”
Göçmen bir ailenin ikinci kuşak çocuğu olduğum halde, doğrusu o yıllarda bu şarkıdaki hüznü tam anlamamıştım.
Ama 21’inci yüzyılda Suriye’de, Venezuela’da insanların yaşadığını göç hüzünlerini bizler de görmeye başlayınca, şimdi o şarkıyı çok daha iyi anlıyorum.
Bu defa yanında Kendji Girac adlı, Mika ile çalışmış genç bir şarkıcı var.
Arkalarında Al Orchestra adlı, Arap müzisyenlerinden oluşan bir topluluk var. Şarkıyı bu defa hafif cazımsı, hafif Endülüs, hafif flamenko tarzında söylemişler. Çok da güzel olmuş.
Geçen cuma günü streaming platformlarına konan şarkı, bana sanki 58 yıl sonra gerçek adresine ulaşmış gibi geldi.O duyguyla dinliyorum.
ERTUĞRUL ÖZKÖK
İsrail, Türk vatandaşlarının Kudüs’e ziyaretine artık yılda bir kere izin verecekmiş.
Ayıp ve kötü niyetli bir karar bu.
Haksızlık kısmına gelince en büyük haksızlığa uğrayan Türkiye Yahudileri olacak.
İnsanlar akrabalarını, eş dostlarını senede sadece bir kere görebilecek İsrail’in kafasına göre.
İsrail güvenlik birimlerinin, Türkiye’deki İsrail Konsolosluğu’nda çalışan Türk Yahudisinin kefaletini kabul etmediğine de şahit oldum ben.
Yani dinine göre değil pasaporta göre değerlendiriyor İsrail insanları.
ÖZAY ŞENDİR
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/ozay-sendir/kabak-tadi-vermek--2822047/
Araştırmada dikkat çekilen metodik bir problem, antisemitizmin farklı bir şekilde ölçülmesi ve tanımlanması. Bu durum konuyla ilgili yürütülen anket çalışmalarında özellikle önem taşıyor, zira cevapların değerlendirilmesi temelde yatan antisemitizm tanımına bağlı olarak değişiyor. Bu durum sonuçların çarpıtılmasına sebep olabilir. Feldman, araştırmasında anket çalışmalarının sonuçlarını ve mevcut antisemitizm motivasyonlu suç kayıtlarını esas alıyor. Fakat Feldman aynı zamanda bu veri tabanının yorumlamayla ilgili zorluklar içerdiğini de belirtiyor.
Yine de sonuçlar esas itibarıyla konuya ilişkin genel bir tablo sunuyor:
• Toplumun genelinde Yahudilere yönelik algı oldukça olumlu ve olumsuza doğru bir gidiş mevcut değil.
• Antisemitik suç ve taciz olaylarının oranları, İsrail ve Filistinlilerin arasındaki anlaşmazlıklardaki artış ile bağlantılı.
Kaydedilen antisemitik olaylar baz alındığında beş ülkenin hepsinde İkinci İntifada (2000-2005) ile antisemitik saldırılar arasında belirgin bir bağlantı olduğu görülüyor. Görünen o ki; İsrail-Filistin anlaşmazlığı göçmenler arasında antisemitik bir tutum oluşmasında güncel “mülteci krizinden” daha büyük bir rol oynuyor. Ayrıca araştırma kapsamındaki ülkelerde antisemitik tutumların Müslümanların genel bir özelliği olmadığı, sadece bir azınlık tarafından temsil edildiği görülüyor.
Antisemitik ön yargılar Müslümanlar arasında da mevcut ancak bunlar düşünüldüğünden çok daha az yaygın. İlgili ülkelerin genel nüfusundaki Müslüman popülasyon (% 5 ve 7,5 arası) göz önüne alındığında, Müslüman azınlık mensupları arasında mevcut olan antisemitik tutumların, örneğin Büyük Britanya’da görülen amtisemitizmdeki artış üzerinde çok düşük bir etkisi olduğunu tahmin eden Yahudi Siyasi Araştırma Enstitüsü’nün bu görüşünün doğru olduğu söylenebilir.
David Feldman’a göre antisemitizm ağırlıklı olarak aşırı sağcı ve sağ popülist siyasi hareketlerin doğurduğu bir problem. Bu durum özellikle antisemitik suçların ağırlıklı olarak sağcılar tarafından işlendiği Almanya için geçerli.
YUSUF SARI
https://perspektif.eu/2019/01/30/multeciler-arasinda-antisemitizm-gerceklikten-uzak-bir-korku/
Netten okumalar
https://www.haberturk.com/yazarlar/ayse-ozek-karasu/2339146-toplama-kampina-izgara-muzesi
http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/unutulan-unutturulan-utanc-41099291
http://www.canakkaleolay.com/Gelibolu-39-nun-500-yillik-tarihi-artik--45594
https://www.youtube.com/watch?v=LP1wwCInMPc
http://www.hurriyet.com.tr/avrupa/konusmayi-kabul-ettim-cunku-almanya-degisti-41100706
https://medyascope.tv/2019/01/31/turkiyede-yahudi-aleyhtarligi-ivo-molinas-ile-soylesi/
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21981/40-yillik-bir-eurovision-hikyesi
http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-53-13581yy.htm
https://www.ntv.com.tr/yazarlar/sucumuz-neydi-sadik-gultekin
Takılan tweetler
Melike Karaosmanoğlu @DritaEsadi2 1 Şub
Dünyanın en güzel şarkısı olsa neye yarar. Yıldız Tilbe'yi zaten sildik defterden fakat Sezen Aksu'nun antisemitizme bu kadar duyarsız kalması çok çok üzücü.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1091353886349316096
------------------------
BatumBaşkonsolosluğu @TCBatumBK 29 Oca
1. 'Uluslararası Holokost Anma Günü' münasebetiyle Başkonsolosluğumuzda 'The Story of Lina Amato' isimli belgeselin gösterimi yapıldı. Batum'daki Yahudi toplumu başkanı ve temsilcileri, Azerbaycan'ın Batum Başkonsolosu, Şota Rustaveli Üniversitesi akademisyenleri ile...
https://twitter.com/TCBatumBK/status/1090141179025465344
''Uluslararası Holokost Anma Günü.... '' Marco De Angelis''
https://twitter.com/zilanbendewar/status/1090613494465077248
------------------------
İstanbul LOOK @IstanLOOK 31 Oca
İzmir'de Yahudi bir aile, 1900'lü yıllar.
https://twitter.com/IstanLOOK/status/1090906233413009408
------------------------
YilmazEsmer @ryilmazesmer 30 Oca
Utandım, gerçekten utandım. 500 küsur yıl once zulümden kaçan Yahudilere kucak açtık diye haklı olarak övünürken, bugün geldiğimiz nokta bu mu olacaktı?
https://twitter.com/ryilmazesmer/status/1090533929986211840
------------------------
EHA Kültür & Tarih @eha_kultur 26 Oca
Buhara Yahudileri, 20. yüzyılın başları, Özbekistan.. Sovyetlerin dağılması ile birlikte İsrail, ABD ve diğer Avrupa ülkelerine göç ettiler. Diğer Yahudi topluluklarıyla bağlarını koparmışlardır. Şuanda Buhara'da 100-150 civarında Yahudi yaşamaktadır.
https://twitter.com/eha_kultur/status/1089145110196092930
------------------------
Dünyadaki Yahudi nüfusu, aradan 80 yıl geçmesine rağmen hala #holocaust öncesi sayıya ulaşamamış durumda. Dünya nüfusunun patlama yaptığı bir dönemde, ne acı bir tablo...
https://twitter.com/srkninci/status/1090462841142939648
------------------------
Y. Emre Kocabasoglu @Kocabasoglu 30 Oca
Y. Emre Kocabasoglu Retweetledi: Sputnik Türkiye
Altındaki yorumları okudukça, insanoğlu için bu denli çabaya yazık diyor insan...
https://twitter.com/Kocabasoglu/status/1090499929578131456
------------------------
Kardeşi toplama kampında öldürüldü, nişanlısı vuruldu: Fransız bir Yahudi olan Marthe Cohn Nazi Almanyası'na sızarak nasıl casusluk yaptığını anlatıyor #DWStories
https://twitter.com/dw_turkce/status/1090298907232473091
------------------------