Daha mı kötüye gidiyor, alacak vadeleri mi uzuyor, cari açık toparlanıyor mu derken iç piyasalardaki en önemli soru küresel piyasaların durumundan çok içeride toparlanmanın ne zaman başlayacağına dair. Bu hafta sizler için Türkiye ekonomisinin makroekonomik göstergelerini inceliyorum.
Yaz aylarında yaşanan döviz krizinin ardından piyasalar belini hâlâ tam olarak doğrultabilmiş değil. Televizyon programlarında ise çok farklı yorumlar yapılıyor. Bu yazıda mevcut durumda farkı ekonomik göstergeler çerçevesinde Türkiye ekonomisinin en objektif fotoğrafını çekmeye çalışacağım.
Üretim PMI
Üretim PMI verisi (Purshasing Managers’ Index) ekonomik büyümeye ilişkin en önemli göstergelerden biri olarak biliniyor. Üretim şirketlerinin satın alma müdürlerinin verdiği siparişlerden yola çıkılarak oluşturulan data setinde 50.00 seviyesinin üzeri büyümeyi, aşağısı işe küçülmeyi işaret ediyor. 2018 yılının ocak ayında 56 seviyesinde olan üretim PMI verisi, Ocak 2019’a geldiğimizde 45 seviyesine kadar geriliyor. Nisan 2018’den bu yana üretim PMI verisinin kritik sınır olan 50’nin altında açıklandığını düşünürsek, üretim tarafında rakamların şu an için pek iç açıcı olmadığını görebiliyoruz.
Cari açık
Cari açık son dönemde en pozitif rakamları veren ekonomik veri oldu. Türkiye ekonomisi 2002 yılından beri ilk kez dört ay üst üste cari fazla verdi. 12 aylık cari açık ise önemli bir basamak olarak kabul edilen yüzde 3-3,5 bandına doğru ilerliyor. Bu noktada en önemli tahlil, cari açığın düşüş nedenini iyi tespit etmek ve bunu fırsata çevirmek olacak. Düşen petrol fiyatları cari açıkta olumlu bir etki yaratsa da, en önemli neden dövizdeki sert yükselişle ithalatta yaşanan düşüş oldu. Ancak cari açığın kapandığı 2002 yılında da bunun nedeninin ekonomik kriz olduğunu unutmamak gerekiyor. Orta vadede, azalan cari açığı tüketim ürünlerinde ithal ürünlerin payının azalması olarak kullanıp, ortalama büyüme rakamlarına geri dönüldüğünde, doğal olarak düşük cari açık üreten bir ekonomi haline gelebilirsek, kim bilir belki de yaşanan krizi fırsata bile çevirebiliriz. 2019 yılında cari açıkta yaşanan düşüşü, tüketim alışkanlıklarımızı da değiştirerek kalıcı hale getirmek Türkiye ekonomisinin en önemli ödevlerinden biri olacak.
Enflasyon
Belki de en fazla söz söylenebilecek konu enflasyon ancak ben mümkün mertebe kısa bir özet geçmeye çalışacağım. Cebinden çıkan parayı, ödediği faturayı günlük hayat içerisinde fark eden vatandaş olduğu için, bahsedilen makroekonomik veriler içerisinde en dikkat çeken de enflasyon oluyor.
Ekim ayında yüzde 25 seviyesine kadar gelen resmi enflasyon, kurdaki geri çekilme hareketiyle birlikte yüzde 20 seviyelerine kadar geriledi. Ocak 2019’da da enflasyon yüzde 20 seviyesinin üzerinde yer aldı. Mevcut durumda kurdaki geri çekilmeye rağmen fiyatlarda yaşanan artışın geri çekilmesi oldukça zor görünüyor (fiyatlardaki yapışkanlık etkisinden dolayı). Ocak ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasının ardından, 2019 yılında enflasyonda sert bir düşüş yaşanacağını bekleyenlerin sayısı azaldı. Dünyada enflasyonun bu kadar düşük olduğu, gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 4-5 civarında enflasyon üretebildiği bir ortamda, enflasyonun bu kadar yüksek olması, Türkiye’nin makroekonomik tarafta zayıf karnı olarak görülüyor. Önümüzdeki dönemde sıkı para politikasının oldukça disiplinli bir şekilde devam etmesi bu alanda en önemli belirleyici faktör olacak.
İşsizlik
İşsizlik rakamları yüzde 11,6 ile son bir yılın en yüksek seviyelerinde. Mevcut demografik yapıda işsizliğin aynı kalması için dahi yüzde 5’lik bir büyüme gerekiyor. Üzerine teknolojik gelişmeleri ve Suriyeli göçmenleri koyarsak, işsizlik için çok iç acıcı bir tablo gözükmüyor. 2019 yılında işsizlik öyle görünüyor ki artmaya devam edecek. Yüzde 13,5 seviyesi sürpriz görünmüyor.
Bütçe dengesi
Yıllardır makroekonomik açıdan Türkiye’nin en güçlü olduğu alanlardan biri bütçe dengesi oldu. Ancak son yıllarda genişleyici maliye politikaları ile birlikte bütçe dengesinin sürdürülebilirliği de tartışma konusu oldu. 2019 yılı bütçe açığı/GSYM oranının Avrupa Birliği kriteri olan yüzde -2,5’a olan uzaklığı önemli olacak. Şu andaki durum bize şunu gösteriyor ki, Türkiye ya en güçlü olduğu makroekonomik göstergelerden birini bu zorlu ortamda dahi koruyarak güven tazeleyecek, ya da bütçe açığını artırarak önemli oranda kredibilite kaybedecek.
Genel Özet: Türkiye olarak en büyük hatamız, tüm duyguları uçlarda yaşamamız. Maalesef bu her şeye yansıyor. Elimden geldiği, dilimin döndüğü ölçüde Türkiye ekonomisinin bir fotoğrafını çekmeye çalıştım. İşin özü şu ki; daha iyi için çabalayıp yeterince çalışırsak bugünler en kötü günümüz olabilir. Karamsarlığa kapılıp her şeyi bırakırsak da bu günlerimizi mumla arayabiliriz. İşin teknik boyutu için ise son söz olarak şunu söyleyelim. 2019’da ilk altı ayın durgun geçme ihtimali yüksek ancak ikinci altı aydaki performans birkaç yıl için belirleyici olacak kanaatindeyim.