II. Dünya Savaşı, acı ve boşluğun yanı sıra aşklar, evlilikler ve yeni doğan umutlar da getirmişti. İskoç bir asker olan John McKay ve Nazi toplama kampından canlı olarak çıkabilen Edith Steiner’in aşk hikâyesi, tam filmlere layık bir aşktı.
İskoç bir asker olan John McKay ve Nazi toplama kampından canlı olarak çıkabilen Yahudi kız Edith Steiner, trajik koşullarda buluştu, ama aşk zorlukların üstesinden gelmelerine ve romantik bir ilişki sürdürmelerini sağladı. Çift hayatları boyunca birlikte yaşadı ve evliliklerinin 71. yılını kutlamayı planlarken Edith kutlama gününden iki gün evvel yaşama veda etti.
Savaş sırasında John McKay, Polonya topraklarında bulunan Auschwitz Ölüm Kampının mahkûmlarını özgürleştiren askerlerden biriydi. Kurtarmayı başardıkları mahkûmların arasında 20 yaşındaki Edith Steiner de vardı. Kızın tüm akrabaları, annesi hariç gaz odalarında can vermişlerdi. Ailesinden 39 kişi yok edildi. Edith ve annesi mucizevi bir biçimde hayatta kaldılar. Ayrıca ‘ölüm meleği’ olarak adlandırılan Dr. Joseph Mengele’nin mahkûmların üzerinde yaptığı deneylere maruz kaldılar.
Auschwitz Ölüm Kampı, Müttefik Kuvvetleri tarafından özgürleştirildikten sonra, düzenlenen bir partiye katılan genç asker John McKay, gözlerini artık özgürlüğüne kavuşmuş ve tedavi olan Edith Steiner’den alamıyordu. Yaklaşmaya cesaret edemediğinden, yanındaki bir arkadaşını kızın yanına göndererek onunla dans etmeyi teklif ettiğinde, Edith buna sert bir cevap verdi. Onu dansa davet edecekse, kendisi bizzat gelip kaldırmalıydı. Böylece Edith ve John’un, yıllarca süren aşk hikâyesi başladı.
Gençlerin düğünü, McKay’in evi olan İskoçya’da, 17 Temmuz 1946’da gerçekleşti. Sevgililer o zamandan sonra hiç ayrılmadılar. İki çocukları, yedi torunları ve beş torun çocukları oldu. Her ikisi de emekli oluncaya kadar kendi otellerinde çalıştılar. Emekli olduktan sonra, son yılları ise, Dandee’de bir bakımevinde geçti. 15 Temmuz 2017 günü, evliliklerinin 71. yılına iki gün kala, Edith 82 yaşındayken, huzur içinde yaşama veda etti.
Steiner’in yaşamı
Kızları Sharon McKay’e göre, Edith Steiner, Auschwitz Ölüm Kampında altı hafta geçirdi. Edith ve ailesi Macaristan’ın Szekesfegervar kasabasında yaşıyordu. Edith 1935 yılında dünyaya gelmişti. Hayatta kalma şansları sıfıra yakındı. Ailenin bütün bireyleri katledildi. Sadece Edith ve annesi tıbbi deneyler için sağ tarafa ayrıldılar. Ancak deneylerden ötürü çok hasta ve fiziksel olarak yorgundular. Kaçınılmaz olan ölümü bekliyorlardı. Yanından hiç ayırmadığı uğurlu minik biblosu ve incecik bir şiir kitabı, kızın hayatta kalmasına yardımcı oldu. Kız bunları şans eseri saklamayı başarmıştı. Bunlar onun yaşama bağlanmasına yardımcı oluyordu. Naziler, mahkûmların emeğini, Sovyet ordusunun saldırısı altında geri çekilerek, fabrikalarda ve madenlerde kullanıyorlardı. Anne kız da Mengele’den sonra köle olarak madenlerde çalıştırılmışlardı.
John da savaş yıllarında Tobruk’ta hapsedildi. Arkadaşıyla birlikte, İtalyan üniforması giyerek, hapisten kaçmayı başardı. Bir buçuk yıl kaçak olarak saklandıktan sonra, John askeri kariyerine geri dönerek, Büyük Britanya Özel Hava Servisi’nin askeri oldu.
John ve Edith son günlerine kadar birbirlerine değer vererek mutlu bir hayat sürdüler. Çiftin arasındaki ilişkiyi hatırlatan bakımevi çalışanları, bu çiftin bir rol modeli olduğunu anlattılar. Son günlerine kadar birbirlerine ‘tatlım’ olarak sesleniyorlardı.