Hoşgörünü yitirme!

Ferhat ATİK Toplum
27 Şubat 2019 Çarşamba

Ne olabilir bir çocuğun öksüz, yetim kalmasından daha acı hayatta? Bir küçük kalbin taşıdığı çocuk bakışlı hayat, ancak ailesiyle yeterince gülümseyebilirdi ama öyle olmuyor zaman zaman.

Yaşamaya eksik başlamak nedir? Kim bilebilir bunu yaşayan kadar? Yalnız bir yola tek başına çıkmanın acısı omuzlarında nice duygularla koyulur yola. Ne büyüktür o yol eğer yalnızsa insan, hele çocuksa? Nasıl da bitmez olur daha başlamadan yaşamak?

Biz hayatı tam yaşayanlar! Bu acıları anlayabildiğimiz kadar insanız. Değil mi ki, dünyanın tüm inançlarının önünde gelir, bir yetimi sevindirmek. Değil mi ki, yaşamak içimizdeki sevgileri paylaşmakla ilintilidir ve mutluluğu yaşatmak kadar büyük bir inanç yoktur. Peki, en son ne zaman bir kimsesiz çocuk sevindirdik? Ne zaman öpüp okşadık ve bir nebze gidermeye çalıştık yalnızlığını, bir kimsesiz çocuğun içtenlikle?

↔↔↔

Tayfun, üç tekerlekli bisikletini kırıp parçalamış, annesi olan bir çocuğun sevincini görünce. Kırdığı bisikletinin parçalarından halter yapmış bir süre sonra. Ne kırılan bisikleti getirmiş ona annesini ne de yaptığı halter. Bisikletin arka tekerlekleriyle oynamış günlerce. Neden kırdığını bile unutacak kadar keyifle.

Tayfun, Nesin Vakfının 1988 yılındaki yirmi beş çocuğundan biri sadece. Önce anaokuluna gitmiş Nesin Vakfı aracılığıyla. Sonra ilkokula. Üniversite mezunu da olmuş.

Yokluğunu, acısını ve özlemlerini, büyük usta Aziz Nesin hafifletmiş yıllarca. Bir annesi olmadığına ağlamış Aziz Nesin’in ardından ağladığı kadar. Karanlıktan aydınlığa nasıl çıkıldığını ve yalnızlıkların dost kalabalıklarla nasıl değiştiğini bilen bir yürek.

Tayfun çocuk bakışların, ağlamaklı yalnızlıkların sadece bir örneği. Tüm bunları yaşamak, anlamak ne kadar kolay aslında.

↔↔↔

Hiç kimsenin insana karşı hoşgörüsünü yitirmemesi, insanı kaybetmeye değil kazanmaya doğru adım atması gerektiğini vurgulamak için yazdım Tayfun’u.

Hoşgörüyü yitiren her düşüncenin, yanlışa varmaya mahkûm olduğu bilinciyle.