Başlı başına bir kültür: MARATON

Cemaatimizde, ortopedi ve travma alanında ayak cerrahisi uzmanı olarak tanınan ve sevilen başarılı doktorlardan Operatör Dr. Selim Muğrabi, son yıllarda gönül verdiği ‘maraton’u anlattı.

Miryam ŞULAM Spor
27 Mart 2019 Çarşamba

Hazırlık sürecinden, uygun beslenmeye kadar maraton koşucularının dikkat etmesi gereken pek çok noktayı anlatan Dr. Muğrabi, “Koşu sporunun en önemli özelliği; en büyük rakibin kendiniz olmasıdır” diyor.

 

Üç ortopedist meslektaş, soğuk, sıcak, yağmur, çamur demeden, her sabah saat 6’da Bebek Parkında buluşup yan yana koşuyorlar. Cemaatimizde, ortopedi ve travma alanında ayak cerrahisi uzmanı olarak tanınan ve sevilen başarılı doktorlardan Operatör Dr. Selim Muğrabi, doktorluk görevine başlamadan önce, her gün mutlaka 1,5 saatlik koşu ve kardiyo antrenmanı yapıyor. İki ameliyat arası kısıtlı bir zamanda, Şalom okurları için kendisi ile maraton hakkında söyleştik.

Maraton, Yunanistan’ın Atina şehrinin kuzeydoğusunda bir yerleşim alanı. MÖ 490 yılında Atinalılar ile Persler arasındaki savaşı Atina kazanır. Pheidippides isimli bir asker zafer müjdesini Maraton Ovasından Atina’ya koşarak haber verir. Bu mesafe ölçüldüğünde, tam 42 km 195 m’dir. 19. yüzyılın sonunda uzun mesafe koşuları için bir hedef belirlemek gerektiğinde, tarihsel öneminden dolayı 42.195 metre maraton yarışı mesafesi olarak kabul edilmiş.

Maraton sevdanızın başlama noktası neydi?

Koşmaya bir hastam sayesinde başladım. Bir Ironman sporcusuydu ve rahatsızlığı için tedaviye geldiği zamanlarda kurmuş olduğumuz dostluğun da etkisiyle, hobi olarak ben de koşmaya başladım. İlk maraton yarışına beni o hazırladı ve onun desteğiyle de tamamladım.

Maraton yarışlarının farklı kategorilerinden bahseder misiniz?

Koşu yarışları genellikle 21 km (yarı maraton) ve 42 km (maraton) olarak düzenlenmekte. Ancak bazı şehir maratonlarında koşu sporunu daha ilgi çekici hâle getirmek ve bilinirliğini arttırmak adına 5 km ve 10 km yarışları da düzenleniyor.

Maratona katılmak için nereye başvuruluyor?

Genellikle şehir maratonlarında altı ay öncesinde başvuru siteleri açılır. Bu siteler üzerinden gerekli formlar doldurularak ön başvuru yapılır. Bazı yarışların öncesinde sağlık testlerinin yapılması istenebilir. Ayrıca çok yoğun talep gören şehir maratonlarında yarışçılar kura sistemi ile belirlenir. ‘Sportstourinternational’ gibi profesyonel yarış sitelerinden gideceğiniz bölge ile ilgili çeşitli turistik faaliyetleri de içeren paketler vasıtasıyla yarışlara katılım sağlayabilirsiniz.

Maratona hazırlık süreci nasıl oluyor? Özel bir beslenme uygulamak gerekir mi?

Maraton için genelde altı ay öncesinden hazırlık süreci başlar. Özellikle son üç ay, antrenman sıklığı ve temposu belirgin bir artış gösterir. Antrenmanlar sırasında kullanılan akıllı saatlerle çeşitli parametreler kullanılarak vücudun antrenmanlara verdiği yanıtlar ölçümlenerek gerekli düzenlemeler yapılır. Bu süreç içerisinde koşu koçu olarak adlandırdığımız profesyonel kişilerden destek alıyoruz.  Haftada bir gün sporsuz dinlenme günüdür. Düzenli beslenme ile ilgili de uzman desteği alıyoruz. Bu süreçte alkol tüketmemek ve uyku düzeninin (günde minimum 6 saat) sağlanması çok önemlidir.

Herkes maraton koşabilir mi? Kriterler ne olmalı?

Tabii ki herkes koşabilir, ancak koşuya başlamadan önce gerekli dahili kontrollerin yapılması ve ardından ortopedik muayenenin yapılması şarttır. Dahili açıdan kalp sağlığının koşmaya engel oluşturmaması, ortopedik açıdansa mevcut olan bir eklem probleminin koşmayla tetiklenmesi engellenmeli. Genellikle 40 yaş üstünde kilo vermek üzere ve genel sağlık şartlarını düzeltmek için yürüyüşe başlanması çok sık tercih edilen bir yöntemdir. Yürüyüşlerin temposu arttıkça, koşmanın da yapılabileceği fark edilir. Bu da bazen, yürüyüşten koşmaya geçişi sağlar.

Bugüne dek nerelerde maratonlara katıldınız? Ne gibi zorlukları var?

Son beş yıldır muhtelif yurtiçi ve yurtdışı koşularına katıldım. Geçen yıl, İstanbul, Gelibolu, San Sebastian, Tromeo (Kuzey Kutbu), Antalya maratonlarına; 2019’da ise şu ana kadar Riva ve Antalya yarışlarına katıldık. Önümüzde, İstanbul ve Ürdün’de Petra Çölü yarışları var. Koşmaya alıştıkça, farklı tecrübeler ediniyorsunuz. Örneğin Tromeo yarışında -10 derece koşarken, Petra’da 35 derecede koşacağız. Fiziksel şartlarımızı geliştirmek için bu deneyimler çok önemli.

Uzun mesafe koşularda neler hissediyorsunuz? Acı çekmeye başladığınız noktada devam edebilmek için kendinizi nasıl şartlıyorsunuz?

Uzun mesafe koşuları, bence, kişisel gelişimimiz için son derece faydalı. 21 km yarışları yaklaşık olarak iki saatte tamamlanır. Bu iki saatlik konsantrasyon, günlük hayatımızda daha sabırlı hâle gelmenize ve zorluklarla karşılaştığınız zaman daha sakin düşünmenize yardımcı olur. Bu yarışlar esnasında hiç acı çekmiyoruz çünkü yarış öncesinde hazırlık yaparak, yarışları da sanki rutin antrenmanmış gibi koşuyoruz. Koşu esnasında en önemli takip parametremiz nabız olup, yaş grubuna bağlı değişmekle beraber hiç bir zaman 180’nin üzerine çıkmaması gerektiğini biliyoruz. Koşu sporunun en önemli özelliği en büyük rakibin kendiniz olmasıdır. Her defasında kendinizi bir üst seviyeye taşımak için yine kendinizle mücadele ediyorsunuz. Her başarı bir sonraki hedef için yeni bir motivasyon oluşturuyor.

Maratonda taktiksel koşu şekilleri var mıdır? Yarışma esnasında sıvı ve besin ihtiyacınız nasıl karşılanıyor?

Her yarışın özelliğine göre bir koşma programı hazırlayıp tüm antrenmanlarımızı ona göre ayarlıyoruz; yokuş miktarı, hava sıcaklığı ve diğer koşullara göre koşu şekillerini belirliyoruz. 21 km yarışı esnasında yaklaşık 1600-1800 kalori harcanır. Buna eşlik eden yoğun bir sıvı kaybı da olur. Bu sebeple yarış esnasında jel olarak adlandırdığımız muhtelif sıvı desteklerini ve protein desteklerini özellikle 12. km’den sonra kullanmaya başlıyoruz. Ayrıca yarış parkuru boyunca muhtelif su ve gıda istasyonlarından faydalanıyoruz. Buradaki gıda destekleri genellikle yarışın yapıldığı bölgeye özgü besinler içerir. Örneğin Antalya yarışında portakal, Gelibolu yarışında kuru üzüm gibi yöresel ürünler kullanılıyor.

Türkiye’de ve yurt dışında sizin için favori maratonlar hangileri?

Türkiye’de benim için en keyifli ve organize şehir maratonu Antalya Maratonudur. Gelibolu Maratonu ise parkurun tarihsel önemi hissettirdikleriyle inanılmaz duygu yüklü bir maraton oldu. Ayrıca Bozcaada gibi turistik bölgelerde yapılan maratonlar da oldukça keyifli oluyor. Şu ana kadar katılmış olduğum yurtdışı maratonlar arasında San Sebastian Maratonu kültürel açıdan (Guggenhim Müzesi ziyareti) ve muhteşem yemek lezzetleriyle unutulmazdı. Kuzey Kutbu Maratonu ise altı aylık gece dönemine denk gelmiş olması nedeniyle, oldukça farklı bir coğrafyada inanılmaz bir tecrübe yaşamamızı sağladı.

Yardım amaçlı koşulara da katılıyorsunuz. Onlardan bahseder misiniz?

Türkiye’de muhtelif sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren koşu grupları var. ‘İyilik Peşinde Koş’ (Adım Adım), ‘Benim Kızım Okuyacak’, ‘LÖSEV’ gibi kuruluşlar adına bağış toplayabiliyorsunuz. Bu kuruluşlarla yarış öncesinde yapmış olduğunuz başvurularda gerekli resmi işlemleri tamamlayarak bağış toplamayı gerçekleştirebiliyorsunuz. Sosyal medya üzerinden kişisel hesaplarınızdan arkadaşlarınıza göndermiş olduğunuz mesajlarla katıldığınız sosyal sorumluluk projesi için destek istiyorsunuz. Destek vermek isteyenler gönderdiğimiz linki giderek projenin detaylarını inceleyip kendilerince uygun olan miktarı bağış olarak yapıyor. Bu şekilde hobi olarak yapmış olduğumuz bir sportif faaliyetle elimizden geldiğince sosyal sorumluluk projelerine de destek vermeye çalışıyoruz. Bu şekilde bağış toplamanın yanı sıra bu projelerin bilinirliğine katkı sağlamaya çalışıyoruz.