Şabat Para

DÖRT ÖZEL ŞABAT - DÖRT ÖZEL PERAŞA-3

Nazlı DOENYAS Kavram
27 Mart 2019 Çarşamba

Dört Özel Şabat’ın üçüncüsü, bu yıl 30 Mart Cumartesi gününe gelen Şabat Para’dır. Bu özel Şabat’ta, Tora’nın ‘Taase-Yap’ şeklindeki mitsvalarından olan, Para Aduma- Kızıl İnek ile arınma mitsvası anlatılır ve bu şekilde Pesah ile ilgili hazırlıklar başlamış olur.

Bet Amikdaş zamanında, Pesah’ta Tapınağa kurban getirebilmek, Pesah korbanından yiyebilmek için, kişinin manevi olarak arınmış, saf olması gerekmekteydi. Günümüzde bu mitsva, Pesah’a yaklaşırken bu özel Şabat’ta Para Aduma ile manevi arınmanın anlatıldığı Tora bölümleri okunarak yerine getirilir.

Kızıl İnek- Para Aduma ritüeli; kişiyi “Avi Avot Atuma- En üst düzeyde manevi kirlilik- tuma kaynağı” olan bir insan cesediyle temastan veya onunla aynı odada bulunmaktan kaynaklanan manevi kirlilik-tuma’dan kurtarmak, manevi saflığına geri döndürmek için yerine getirilen ritüeldir. Bu ritüel, Tora’da belirtildiği şekilde, sedir dalı,zufa otu, kırmızı yün iplik eşliğinde yakılan kızıl bir ineğin küllerinin saf sularla karıştırılmasıyla gerçekleştirilir. (Bamidbar /Hukat peraşası 19:2-6)

Para Aduma ile arınma törenindeki ikilem

Para Aduma ile arınma töreni sırasında Kızıl İneği yakan, küllerini toplayan ve seremoniyi gerçekleştiren herkesin arınmış ve saf halde olmaları gerekir. Tören Tora’nın belirttiği şekilde yerine getirildikten sonra ise; ölüyle temas etmiş olan kişi manevi olarak arınmış hale gelirken, törene iştirak edenler; Koen, korbanı yakan kişi, küllerini toplayan kişi, hepsi tame – manevi olarak kirli olurlar.

Gelmiş geçmiş en bilge kişi-Haham mikol Haadam-olarak adlandırılan Kral Şlomo’nun, “Bilge olacağım dedim, ama bu beni aşıyordu”(Koelet 7:23) sözlerini, Midraş Raba, şöyle açıklar: “Tora’nın bütün emirlerini kavradım. Ama Para Aduma ile ilgili bölümü dikkatle gözden geçirip, araştırmama ve sorgulamama rağmen, bunu bilgece anlayabileceğimi sansam da, bu beni aşıyordu.”

 

Para Aduma- Kutsiyet ölümde değil, yaşamdadır

Büyük Britanya ve İngiliz Milletler Topluluğu Hahambaşısı olarak 22 sene hizmet veren Rabbi Lord Jonathan Sacks, Para Aduma- Kızıl İnek ritüelinin, kutsiyetin ölümde değil yaşamda bulunabileceğinin güçlü bir ifadesi olduğunu belirtir. Bunu da şöyle açıklar: “Bir cesetle temas etmiş olanların, Mişkan’a veya Tapınağa girmeden önce manevi olarak arınmaya ihtiyaçları vardı. Bu, Yahudiliği oldukça farklı kılıyordu. Yahudilikte ölmüş atalara ibadet etmek, ya da onların ruhlarıyla temas kurmak isteyen bir inanç şekli bulunmaz. Yine bu sebeple muhtemelen insanların Moşe Rabenu’nun mezarını kutsal bir yer haline getirmelerini engellemek için Tora’da Moşe Rabenu’nun mezarı hakkında şöyle yazar: “Bu güne kadar kimse mezarının nerede olduğunu bilmiyor.” (Devarim. 34: 6).

Tanrı ve kutsallık yaşamda bulunur. Ölüm kirletir.

Hüküm kelimesinin kökünü oluşturan, İbranice hok kelimesi, ‘oymak, hak etmek’ anlamına gelir. Nasıl ki bir heykel taştan oyuluyorsa, alışkanlıkla yapılan bir davranış şekli de bilinçaltımıza derinlemesine oyuluyor ve içgüdüsel tepkilerimizi değiştiriyor. Sonuç ölüm ve kutsallığı birbirine tamamen karşıt iki durum - tıpkı et (ölüm) ve süt (hayat) olarak görmek üzere eğitilmiş bir kişilik oluyor.

Para Aduma gibi Hukim (Tora’nın hükümleri) , Yahudiliğin duygusal zekâmızı eğitme şeklidir. Bu sayede içgüdüsel olarak kutsallığı yaşamla, kirliliği de ölümle ilişkilendiren bir yapıya sahip oluruz.

Para Aduma ritüelinin anlatıldığı Hukat Peraşasında ,neredeyse anlaşılmaz bir emirle, külleri ‘canlı su’ ile karıştırılmış olan kızıl ineğin, ölümle temas etmiş olanları manevi olarak arındırarak, onların Tanrı’nın Onuru’nun sembolik evi olan Mişkan’a girebilmelerini sağladığını okuruz. Bu emir, aslında neredeyse anlaşılmaz gibi gelse de, aslında tamamen anlaşılmaz da değil.

Para Aduma mitsvası, Kızıl İnek, eski dünyanın ölümü yücelten din anlayışına karşı bir protestodur. Mısırlılar için ölüm, ruhların ve tanrıların âlemiydi. Piramitler, ölü Firavun’un ruhunun cennete yükselip ölümsüzlere katıldığına inanılan yerlerdi.

Genel olarak Tora ve Tanah’taki en dikkat çekici şey, ölümden sonraki yaşam hakkında neredeyse sessiz kalmasıdır. Olam Aba’ya (gelecek dünya), Gan Eden’e (cennete) ve Tehiyat Ametim’e (ölülerin dirilişine) derinden inanıyoruz. Oysa Tanah, bu konulardan sadece ihtiyatla, ima yoluyla ve kapalı olarak bahseder.

Çünkü cennete odaklanma, dünya üzerindeki her çeşit kötülüğü haklı çıkarmak için kullanılabilir. Tarihte Yahudiler yakılarak öldürüldükleri zaman, katilleri bunun, onların ölümsüz ruhlarını kurtarmak için gerekli olduğunu söylüyordu. Dünyadaki her adaletsizlik, her şiddet eylemi, hatta intihar bombaları bile, gerçek adaletin ölümden sonraki yaşamda var olduğu gerekçesiyle teorik olarak savunulabilir.

Yahudilik, işte bu anlayışı ruhunun tüm gücü ve inancının tüm kuvvetiyle protesto eder. Hayat kutsaldır. Ölüm kirletir. Tanrı, yalnızca yaşamı kutsayarak bulunabilen, yaşamın Tanrısıdır. Hatta Tanrı Kral David’in Kutsal Tapınağı inşa etmesine izin vermeyeceğini söyler, çünkü: “…Dam larov shafachta-çok kan döktün”.

Yahudilik, en üst seviyede bir yaşam dinidir. Bu mantık, ölümle en ufak bir teması olanların bile, kutsal alana girmeden önce manevi olarak arınmalarını gerektiren Tora prensibinin mantığıdır. Para Aduma-Kızıl İnek ritüeli, bu mesajı mümkün olabilecek en etkileyici şekilde iletir. Aslında, yaşayan her şey - hiçbir zaman boyundurluk taşımamış bir inek bile, kızıl; hayatın sembolü olan kanın renginde olsa bile - bir gün kül haline gelebilir, ancak bu külün, hayat sularında çözülmesi gerekir. Tanrı, hayatta yaşar. Tanrı, asla ölümle ilişkilendirilmemelidir.

Tarih; ölüme ibadet eden kültürlerin kendilerinin ölüp yok olduğunu, hayatı kutsallaştıran kültürlerin ise yaşamaya devam ettiğini belgeler. Yahudiliğin yıkımını isteyen büyük imparatorlukların kendilerinin yok olup, Yahudiliğin hayatta kalmasının nedeni de budur.

Bila hamavet lanetzach: “Tanrı ölümü sonsuza kadar yok etsin ve tüm yüzlerdeki gözyaşlarının silinmesine yardım etsin.”

O’nun Görüntüsünde yaratıldığımız Yaşam Tanrısı, tüm insanlığa yaşamı kutsallaştırarak O’na hizmet etmeyi öğretsin.” Yazıdaki İbranice kısımlar, R.Lord Jonathan Sacks’ın orijinal yazısından hiç değiştirilmeden alıntılanmıştır.

Para Aduma kurallarının önemi ve mesajı

Para Aduma ile ilgili kurallar, Hahamlar tarafından ‘Hukat A-Tora-Tora’nın Hükmü’  kavramının en temel örneği olarak tanımlanır. Hok (çoğulu hukim), Tora’daki mitsvalar içinde insan mantığıyla açıklanamayacak olan kurallardır.

Hok tarzı kuralların en belirgin olanı ‘Para Aduma-Kızıl İnek’tir.

Kendileri tamamen arınmış durumda olan kişiler, tame-manevi olarak kirli olan kişiyi arındırdıktan sonra, kendileri tame duruma geçerler. Birini temizlerken, prosedürü yapanların kirlenmesi, Para Aduma kanununu anlaşılamayan ve açıklanamayan, sadece Tanrı’ya olan inançla yerine getirilen bir mitsva sınıfına koyar.

Hok tarzında, insanın anlayış kapasitesini aşan mitsvalar, Tanrı’ya olan kayıtsız şartsız inancı simgeler. “Mantığını anlamasak bile sadece Tanrı istediği için yapacağız” mesajını verir.

Para Aduma ritüeline ek olarak; yün ve ketenin, et ile sütün, farklı meyvelerin tohumlarının birbirine karıştırılma yasağı, çocuğu olmadan ölen bir adamın dul karısının, merhumun erkek kardeşi le evlenerek onun adını devam ettirmesi, Yom Kipur’da Azazel’e gönderilen keçi; açıklanamayan hok-hüküm tarzı mitsvalardan bazılarıdır.

Para Aduma kurallarının mantıkla açıklanamadığı doğrudur ama bu, Tanrı’nın bir hükmüdür. Mitsvaların İsrailoğulları’na verilmesinin nedeni, tüm insanlığın bu yolla gelişebilmesini, ilerleyebilmesini ve daha iyiye gitmesini sağlamaktır. Mitsvaların her zaman mantıklı gelecek bir açıklaması olmayabilir, her mitsvanın her bölümü bir sebebe bağlı olmayabilir. Mitsvaları açıklarken, bu mitsvaların bizlere sağladığı faydalardan bahsetmek, mitsvalar sanki bu faydaları yüzünden yerine getiriliyormuş gibi yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. Çünkü bu tarz açıklamalar, yaşanılan dönem ve kültürün görüşünü yansıtır ve dönem, kültür ve yer değiştikçe gelişebilecek farklı görüşler, önceden kurulan mantığın geçerliliğini tehlikeye sokar. Mitsvalar hiçbir zaman sağladıkları direkt faydalar ile açıklanmamalıdır, çünkü bu kavramlar geçici, buna karşılık mitsvalar ve mitsvaların arkasındaki Tanrısal nedenler (ta’amei amitsvot) ebedidir.