Paştunlar, 50 milyon dolaylarında İran kökenli etnik bir grup olup, kendilerinden ‘Bani- İsrael’ olarak söz ederler. Uzmanlar, kaybolmuş on İsrail kabilesinin soyundan geldiğini iddia eden on milyonlarca Afgan ve Pakistanlı Müslüman’dan oluşan Paştun Kabilesinin konumunu tartışıyor. “The Association of the Bani Israel of Afghanistan Sözcüsü Nadav Softy, Paştunları 10 kabile ile özdeşleştiren bir konuşma yaptı.
Kudüs’te şubat ayında gerçekleşen bir konferansta uzmanlar, kaybolmuş on İsrail kabilesinin soyundan geldiğini iddia eden on milyonlarca Afgan ve Pakistanlı Müslümandan oluşan Paştun Kabilesinin konumunu tartışmak için toplandı. Uzmanlar, İsrail’e Paştunların kehanetsel dönüşü üzerinde yorumlar yaptı. Kendi açılarından her Paştun İsrail’de kökenleri olduğu bilincinde ‘The Association of the Bani Israel of Afghanistan’ (İsrailoğulları’nın Afganistan’daki [uzantısı] Derneği) Sözcüsü Nadav Sofy, basın ajansına şu beyanatta bulundu: “Bu aşamada sadece Yahudiler arasındaki duyarlılığı arttırmayı ve (aramızda) köprüler oluşturmayı hedefliyoruz.” Sofy’nin organizasyonu, İsrail’i ve Paştunları temasa geçirmek için yeni kurulmuş bir grup ve konferansı koordine etti. Sofy, Paştunları 10 kabile ile özleştiren bir konuşma yaptı.
Paştunlar, 50 milyon dolaylarında İran kökenli etnik bir grup olup, kendilerinden ‘Bani- İsrael’ olarak söz etmekteler ve bu terim fonetik açıdan ‘Bnei Yisrael’ ile de bağdaşmakta. Paştunlar, karmaşık ve güçlü bir kabilesel düzene ve aile jenealojisine (Şijra) sahipler. Ancak Sofy’nin basın ajansına açıkladığı gibi, bu kabilesel yapılanma dâhilinde mevcut olan bir sözlü gelenek de, bu kişilerin kaybolmuş On İsrail Kabilesi’nden gelmiş olmasıdır: “Birçok Paştun’un belirli kabileler ile özdeşleşen ailesel gelenekleri bulunmaktadır. Örneğin Yusufzai kabilesindekiler, Josef (Hz. Yusuf) kabilesinden; Afridiler, Efraim kabilesinden; Gaghailer, Gad kabilesinden ve Benyaminler de Benjamin kabilesinden intikal ettikleri inancını taşımaktalar.
Sofy, ayrıca şaşırtıcı bir şekilde Paştunlar arasında yaygın olan gelenekler ile ilgili uzun bir listeyi de tarif etti: Paştunlar, dört köşeli ve püsküllü üst giysiler takıyor. Bunlar, Yahudilerin dua şallarına (tallit) benziyor ancak tamamen aynı değil. Paştunlar, Müslümandır. Onun için Şabat’ı cuma günü uygularlar. Bununla beraber Paştunların çoğu, evlerinde cuma akşamları Yahudi dünyasının genelinde olduğu gibi Şabat mumlarını yakar. Yahudiler, Şabat’ı cuma akşamından başlayarak cumartesi akşamına dek kutlar.
Paştunlar, erkek çocuklarını doğumlarından sekiz gün sonra sünnet eder; Yahudi uygulamasında olduğu gibi. Ayrıca Paştunlar, Yahudilerde geleneksel olan bir şekilde kumaş bir hupa altında evlenir. Ancak bir Yahudi düğününde gene geleneksel olarak damat ayağı ile bir bardak kırmak suretiyle Mabet’in yıkılmış olmasının hüznünü dile getirir; Paştunların düğününde ise bardağı gelin kırar.
Yahudiler ve Müslümanlar, ritüel hayvan kesimi dahil olmak üzere gıdalarla ilgili olarak birçok kaideyi paylaşır. Ancak Paştunlar ayrıca hayvanın kesiminden sonra akan kanı kumla örtmek geleneğini de uygular; bu uygulama Yahudilerde de mevcuttur. İslâm’da da domuz eti yenmez. Ayrıca Paştunlar o yörede Müslümanlar arasında yaygın olan deve eti yemekten ve deve sütü içmekten imtina eder. Ayrıca Müslümanlarda yasak olmayan kabuklu deniz ürünlerini yemek hususunda da aynı çekinceyi gösterirler. Daha da önemlisi birçok Paştun, etli ve sütlü yemekleri bir arada yemez.
Paştunların Yahudilerle karışık evlilikler gerçekleştirip dolayısıyla Yahudilerle aynı genetik özellikler taşımak suretiyle tarihsel bağlantılarının mevcut bulunduğu tezlerinin iddiası ise pek olası değildir. Sofy, Paştunların ayrıca başka Müslümanlar ile de evlenmediklerini ve kabilelerinin haricindekilerle evlenmelerin hiç de hoş görülmediğini söylüyor.
Rabbi Harry Rozenberg, Paştunlar ile ilgili münasebetler konusunda uzun süredir olumlu savunmalar yapması ile tanınmış olup, konferansta yukarıda adı geçen teamülün altını çizdi. Rabbi Rozenberg, Paştun konusunun siyasal olasılıklarını da dile getirdi: “Ortadoğu’ya baktığınız zaman İsrail yalnız görünmektedir. Ancak Paştunlar ile irtibat kurmak, bu durumu değiştirebilir. Bu durumda İsrail, on milyonlarca Paştun’a bağlanacak ve bu da tüm bölge üzerinde İran’a karşı bir bariyer oluşturabilecek bir köprü meydana getirecektir. Hatta bu, İsrail’in şu an için böyle bir ilişki istemeyen uluslarla da bağlantı kurabilmesini temin edebilecektir.” Rabbi Rozenberg, Paştunların İsrail ile irtibatlandırılması için dinsel nedenlerin de mesnet teşkil ettiğini savundu: Tanrı’nın bir olduğunu ilan eden temel Yahudi duası Şema’dan evvel geleneksel olarak dua ritüelinde yer alan bir bölümde sürgünde (geula) bulunanların geri dönmesi temenni edilmektedir.
Öte yandan Kudüs’teki İbrani Üniversitesinde antropolog ve önde gelen bir araştırmacı olan Dr. Shalva Weil, yıllardan beri Paştunları incelemekte. Dr. Weil konferansta söz alarak, konuya bir antropologun perspektifinden yanaştı. Dr. Weil’e göre, Paştunlar ile İsrail’in irtibatlandırılması basit bir mesele olmayacaktır: “Diğer bütün bu gibi gruplar arasında Paştun ve Pathanlar kadar ikna edici deliller bu denli yüksek değil. Ancak şu da bir gerçektir ki bu kişiler, İsrail’i en şiddetli bir tarzda reddedeceklerin başında gelmektedir.” 2010 yılında the Guardian’da yer lan bir röportajında uzman Dr. Weil’ konuyu şöyle noktalamaktadır: “İşte bütün ironi de budur.”1
Kaybolmuş on kabile hakkında kısa bir açıklama gerekirse; bunlar: Reuven, Simon, Dan, Naftali, Gad, Aşer, Yisahar, Zevulun, Efraim ve Menaşe’nin yarısıdır. Bu kabileler, kuzeydeki Yisrael Krallığını oluşturuyorlardı ve bu krallık, Kral Şelomo’nun ölümünden sonra Yeuda Krallığı’ndan ayrılmıştı. MÖ 722’de Yisrael Krallığı, Kral Şalmanaser önderliğindeki Asurluların eline geçti. Bu kral, İsrailoğulları’nın çoğunu Gozan Nehri kıyılarındaki Halah ve Habor’a ve Med’in kentlerine sürdü (İkinci Krallar 17:6; 18:1). Ancak bütün Yisrael vatandaşları sürülmemişti (İkinci Tarihler, 35:17-19). Her ne kadar bu İsrailoğulları’nın “Asur topraklarına sürülünce” (İkinci Krallar, 17:13) özümlendiği genel bir kanı ise de; Birinci Tarihler 5: 26’daki bir bölüm, kaybolan kabilelerin ‘bugüne dek’ süregeldiğini ima etmekte. Bu inanç, peygamberler tarafından Tanrı’nın “Yisrael’in artanlarını” dünyanın köşelerinden toplayacağı şeklindeki (İşaya, 11:12) kehanetlerde canlı tutulmuştur. Zeherya Peygamber, Yisrael ve Yeuda’nın bir araya gelişi ve Mesianik dönemlerde Tanrı’nın kutsamalarını alacağı konusundaki vizyonlarından (Zeherya, 8:13) bahsetmiştir. Kaybolan On Kabilenin varlığının devam ettiğine dair duyulan inanç, Talmudik ve Midraşik edebiyatta da yaşanmıştır2. On ikinci yüzyıldan itibaren seyyahlar ve araştırmacılar, bu konuda çeşitli saptamalar yapmıştır. Bununla ilgili olarak, “Kayıp On İsrail” başlıklı makalelerimize rücu edilebilir3. Bu makalelerdeki varsayımları destekleyen bir unsur da, makalemizin ana kaynağı olan ‘Breaking Israel News’a gönderilen okuyucu yorumlarından birinde yer alan İskoçya’da 1320 yılında yapılan Arbroath Deklarasyonu’dur. Buna göre, Kuzeybatı Avrupa’daki bazı uluslar bu kabilelerden gelmektedir4. Lâkin aynı sütunlarda yer alan bazı yorumlarda da, bunu kanıtlayan DNA ve arkeoloji menşeli bağlantılar olmadığı da yer almaktadır5.
1 “Lost Ten Tribes have been found and you will never believe who they are”, Adam Berkowitz, “Breaking Israel News”, 19 Şubat 2018.
2 Yahudilik Ansiklopedisi, Cilt 2, Yusuf Besalel, Gözlem Gazetecilik, 2001, S. 457
3 Şalom, 16/03/2016, 30/03/2016
4 Declaration of Arbroath 1320, https://www.constitution.org/scot/arbroath.htm
5 ‘Breaking Israel News’