Sürülebilir değil sürdürülebilir

Türkiye’deki ticaret anlayışında, insanlarımızda, küçüklü büyüklü neredeyse tüm şirketlerimizde arka plana atılan en önemli olgulardan biri sürdürülebilirlik. Çalışanların devamlılığı, yapılan işin soluğu, uzun vadeli bakış açısı olmadığında maalesef ekonomimiz sürdürülebilir değil ancak çikolata kreması gibi sürülebilir oluyor.

Kadirhan ÖZTÜRK Ekonomi
3 Nisan 2019 Çarşamba

Sürdürülebilirlik kavramı henüz ülkemizde bir önem arz etmese de, Batı dünyasında bu kavramın önemi 1990’ların başında tamamıyla kavrandı. Üretilen bir ürünü satmak her saniye daha da zorlaşırken bu dönemde şirketler artık dünyada eskisi gibi ellerini kollarını sallayarak rahatça ürün satamayacaklarını anlayarak, sürdürülebilir işlere yöneldiler ya da var olan işlerini daha sürdürülebilir hale getirdiler. Bu noktada, ellerinde mevcut olan işlerin sürdürülebilirliği düşük olan kısmını, gelişmekte olan ülkelere bıraktılar. Örneğin yaşlanan nüfus ile birlikte, en az 4-5 yıl tüketim ömrü olan dayanıklı tüketim malları (beyaz eşya başta geliyor) için gelişmiş ülkelerde pazar bulmak bahsettiğim dönemde giderek zorlaşmıştı. Bu ülkelerde bu endüstrinin güçlü bir şekilde devam etmesi sürdürülebilir olmaktan çıkınca, bu alanı bizim gibi gelişmekte olan ülkelere bıraktılar ve bunun da etkisiyle kendi alanlarında dünyada önde gelen birkaç marka yaratabildik. Bir başkasının sürdürülemezi bizim sürdürülebilirimiz olmuştu.

Her kavram gibi sürdürülebilirlik de, nereden bakıldığına göre bir takım farklılıklar gösterebilse de, ticari açıdan sürdürülebilirlik, bir işin uzun dönemde de kârlı kalabilmesi ve o işin marjinal faydasında özellikle negatif yönlü sert değişimler olmaması anlamına geliyor. Yukarıda bahsettiğim örnekteki gibi, gelişmiş ülkelerdeki beyaz eşya üreticileri ya mevcut yapılarını sürdürülebilir hale getirdi ya da yoldan çekildiler.

Türkiye’de şirketler de bilinen en önemli yapısal sorunların, nakit akışı ve kurumsallaşma olduğu herkesin malumu. Fakat bu sorunların altında yatan buzul dağı ise çok fazla dile getirilmeyen sürdürülebilir bakış açısı. Günü kurtarmak adına sürdürülebilirlik gözetilmeden yapılan yatırımlar, orta vadede şirketlerin daha ciddi nakış akışı problemi yaşamasına neden oluyor. Biz ne kadar şirketlerimizin elde ettiği kârlarla övünsek de, asıl olan yapılan işin sürdürülebilirlik seviyesi. Kapitalist sistemin en önemli servis sağlayıcıları olan profesyonel sermayedarlar, bir yatırım kararı almadan önce, muhakkak sürdürülebilirliği gözetiyorlar. Birkaç için elde edilen yüksek kar oranlarından ziyade, işin uzun vadede etkinliğini koruyabilecek olması, en azından benim muhatap olduğum sermayedarlar için, çok çok daha önemli.

 

Sürülebilir çikolatalı lokmacıların geleceği

Son dönemde önce İstanbul’da sonra da Türkiye’nin dört bir köşesinde hızla açılan bir lokmacı gerçeği var. Sürdürebilirlik konusu açısından anlamı bulduğum için biraz bu konuya değinmek istiyorum. Lokma bu coğrafyada sevilen, bolca yenilen sağlıksız yiyeceklerden sadece biri. Açık söylemek gerekirse, bunun içine çikolata enjekte etme ve üzerini bir daha çikolata ile kaplama fikri de gayet mantıklı. Şeker ya da cinsellik içeren ürünler bir şekilde sistemde tutunmayı başarıyor. Köşe başı açılan lokmacıların artmasıyla, bu dükkânları açanlardan birkaçı ile konuşmak, niyetlerini anlamak istedim. Her seferinde neredeyse aynı cevabı aldım sevgili dostlar. Bu yatırımı yapanların tümü, gelecek 2-3 yılın ‘bomba’ ürününün bu olduğuna inandıklarını, bazıları ise önce Türkiye’de sonra dünyada waffle’ın yerini alacağına inandığını söyledi. Eğer bir şeyin bomba olduğunu kabul ediyorsanız, bunun bir gün mutlaka patlayacağını da düşünmeniz gerekir diye düşünüyorum. Bir yandan hızla artan sağlıklı beslenme trendi, diğer yandan lokmalı tatlının potansiyel rakipleri analiz edilmeden, tamamen ürünün ‘’bombalığına’’ inanarak yapılmış yatırımlar, ne yazık ki ülkemizdeki yatırımcı konseptinin tipik bir örneği. Sakın küçük sermaye ile bu işe kalkışanları küçümsemeyin. İnanın çok büyük şirketlerde de benzer mantıkla yatırımlar yapıldığına şahit oldum. Bomba yatırımın 2-3 yıl devam etmesi halinde bile, 2-3 yıl sonrası için kimsenin bir planı yok. O zaman ki şartlara göre değerlendirmemizi yaparız şeklinde cevaplar alıyorum.

Belki ben yanılırım ve lokmacı açanların büyük kısmı bu işten önemli oranda kâr elde ederler. Fakat bu şekilde kar elde edilse dahi, yatırım mantığı değişmediği sürece, elde edilen kazanımlar bir sonraki ‘bomba’da kaybedilecektir. Bunu ben söylemiyorum, bilim söylüyor.

Son özet: Bu yazıda sürdürülebilirlik kavramının yalnızca ticari boyutuna değindim. Elbette bunun çok farklı alanlarda uygulanış biçimleri mevcut. Fakat 7’den 70’e toplum olarak sürdürülebilirlikten uzaklığımızı, futbol takımlarımızın yönetilişinden tutun, imar politikamıza kadar görebiliyoruz. İstanbul’daki bu yapılaşma sizce sürdürülebilir mi? Bu örnekleri çoğaltabiliriz. İlkokuldan itibaren çocuklarımıza şunu öğretmeliyiz. Düzenli olan, büyük olandan daha büyüktür, sadece zamana ihtiyacı vardır.