• Netanyahu bu seçimlerde dış politika başarılarını öne çıkaran bir kampanya yürüttü. Ve bunda başarılı da oldu. ‘Yeri doldurulamaz lider’ imajını dünya liderleriyle birlikte verdiği fotoğraflarla pekiştirdi. İsrail sokaklarını süsleyen Trump ile fotoğrafının altında yazılı olan “Başka bir ligde” sözü aslında kampanyasının da özetiydi. KAREL VALANSİ – www.t24.com.tr
Aslında Trump’ın Filistin politikası İran’dan bağımsız değil. “Yüzyılın Anlaşması” diye anılan, Trump’ın damadı ve Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner’in hazırladığı İsrail-Filistin barış planının ana hedeflerinden biri de İran’ın Filistin üzerindeki etkisini bitirmek. Filistin siyasetini Mısır’ın ve Körfez’in desteklediği Muhammed Dahlan yönetimine geçirmek istemeleri bundan.
Aynı şekilde Trump’ın Körfez ülkelerini İran’a karşı birleştirmek için kurmaya karar verdiği “Arap NATO’su”nun hazırlıklarının başladığı da basına yeni yansıdı. Dolayısıyla, belli ki İran üzerinde kurulan baskıyı Trump-Netanyahu ikilisi iyice artıracak. Ancak bu yine de işin askeri operasyona kadar varacağı anlamına gelmiyor. Zira bu gidişatı Putin önleyebilir gibi görünüyor.
Şöyle ki: İran’la ilgili şu an asıl dert, Suriye’deki nüfuzu. Gün gelecek Rusya askeri olarak buradan çekilecek. O zaman da zayıf Beşar Esad yönetimini asıl İran kontrol edecek. Hakeza, Esad daha yeni Tahran’la deniz üssü için anlaştı, 1 Ekim’de Lazkiye limanını devretmeye hazırlanıyor. Yani İran’ın Akdeniz’e çıkışını sağlıyor. İşte bu da hem Rusya’yı hem İsrail’i yerinden zıplatıyor.
Netanyahu’nun seçimden hemen önce Moskova’ya gitmesinin arkasında da zaten bu var. Putin’e, “Merak etme, İran’ın Suriye’de kalmasına kesinlikle izin vermeyeceğim” dediği Rus basınına yansıdı. Yani İsrail ve Rusya, İran’ı Suriye’den çıkarmak üzere belli ki anlaşıyor. Ki bu da Trump’ın da dolaylı olarak devrede olduğu anlamına geliyor.
VERDA ÖZER
Tamamı için: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/verda-ozer/sirada-iran-mi-var--2859725/
Netanyahu yönetiminde İsrail Batı Şeria'yı ilhak ederse, bu seçenekler hızla çatışma yönünde şekillenmeye başlayabilir. Batı Şeria'yı ilhak etmeye kalkmanın bir diğer etkisi de Daniel Soatch'un "Natenyahu kazandı, şimdi İsrail demokrasini yıkacak mı?" başlıklı yazısında değindiği soruyu gündeme getirmesidir.
Daniel Soatch yazısında, İsrail'in "kurucu babalarından" Ben Gurion'un bir "güvercin" olmadığını anımsattıktan sonra, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından, herkes henüz bu beklenmedik zaferin sarhoşluğu içindeyken "Alınan toprakları hemen geri vermek gerekir" dediğini aktarıyor.
Ben Gurion "Alınan toprakları hemen geri vermek gerekir" derken, şu üç önerme arasındaki ilişkiyi düşünüyormuş: Bir; İsrail bir demokrasidir. İki; İsrail bir Yahudi devletidir. Üç; İsrail yeni topraklar işgal etmiştir.
Ben Gurion'a göre bu önermelerden üçünü birden gerçekleştirmek olanaklı değildir. İsrail hem bir demokrasi, hem bir Yahudi devleti, hem de o toprakların sahibi olamaz. İsrail bir demokrasi ve bir Yahudi devleti olabilir ama, aynı zamanda o işgal edilmiş toprakları elinde tutmaya kalkamaz. O toprakları elinde tutar ve demokratik bir devlet olmaya karar verirse, Yahudiler azınlığa düşeceğinden İsrail bir Yahudi devleti olmaktan çıkar.
İsrail bu toprakları elinde tutarak bir Yahudi devleti olarak kalabilir ama bu devlet, azınlığın çoğunluk üzerindeki baskısını temsil edeceğinden bir demokrasi olamaz. Ben Gurion'un formülüne göre İsrail, hem bir Yahudi devleti, hem de bir demokrasi olacaksa o toprakları geri vermesi gerekir.
Bugünkü koşullarda, Batı Şeria'nın ilhak edilmesi, Daniel Sotch'a göre İsrail'de demokrasinin sonunu getirebilir.
Bu durum İsrail'in uluslararası konumu üzerinde, Avrupa'da Yahudi düşmanlığının yeniden yükselmeye başladığı bir dönemde hiç de olumlu bir etki yapmaz.
İlhak çabası sert bir direnişle karşılaşır ve Filistin tarafında büyük can kaybına yol açarsa, Arap devletlerinin İsrail'e yaklaşma sürecini ve iç politik dengelerini olumsuz etkiler. Bu da doğal olarak İran'ın bölgedeki manevra alanını genişletir.
Kendisi de yasal sorunlarla boğuşan Trump'ın Netanyahu'yu ideolojik değil, tamamen pratik nedenlerden desteklediği rahatlıkla söylenebilir.
Gelecek 2020 seçimlerinde Trump'ın Yahudi oylarına ve başındaki yasal sorunları seçmenin gözünde arka plana itecek "önemli olaylara" gereksinimi olacaktır. Bu noktada, Netanyahu'nun radikal milliyetçi ve dinci gruplarla kuracağı koalisyonun, Trump'ın beklentisine cevap vererek desteğin "diyetini" ödemesi gerekebilir. Eğer Netanyahu Trump'a "diyetini" ödemeye karar verirse hem Batı Şeria'nın ilhakı, hem de İran'a yönelik bir askeri operasyon gündeme gelebilir.
Böyle bir konjonktür... Gazze'de Hamas'ı, Lübnan'da Hizbullah'ı, Ürdün'de Filistinli nüfusu, İsrail'de Arap vatandaşları olayların içine çeker; Arap ülkelerindeki radikal İslamcılığı canlandırır, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkelerin rejimlerini daha da istikrarsızlaştırabilir.
Kısacası bölge jeopolitiği, hatta İsrail halkının güvenliği açısından son derecede tehlikeli sonuçlar yaratabilir, Rothkopf'un deyimiyle "bölgeyi havaya uçurabilir."
ERGİN YILDIZOĞLU
Tamamı için: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47975915
Müstakbel koalisyon ortaklarının Başbakan Netanyahu’ya yeni bir kanun çıkartarak “bağışıklık ve dokunulmazlık” tanıyıp tanımayacakları da şimdilik açık değil. Ortada olan husus ise İsrail’de siyasetin giderek aşırı dinci ve aşırı milliyetçi yöne doğru kaydığı, hükümet kurma çalışmalarının çok ilginç geçeceği ve pazarlıklara konu olacağı, Netanyahu’nun İsrail’in iç ve dış politikasına (şöyle veya böyle, şu yönde veya bu yönde) damgasını vurmaya devam edeceği.
9 Nisan Knesset seçimlerinin ilginç bir yönü de bu seçimlerin İsrail Başbakanı Netanyahu ile ABD Başkanı Trump arasındaki “bağları” güçlendirmesi oldu. Seçimlerden sonra Netanyahu’yu ilk tebrik eden yabancı lider de Trump idi. Başkan Trump, Netanyahu’nun Başbakanlığının Orta Doğu’da “istikrarı” ve “barış şansını” arttırdığını ifade etti.
Başkan Trump’ın bu sözleri akıllara ABD tarafından 2 yıldan bu yana hazırlandığı bildirilen “asrın çözümünü” getirdi. Basında ABD’nin Filistin sorununu çözmek için hazırladığı bu planın İsrail’de yeni hükümetin kurulmasıyla açıklanacağı yönündeki haberler yoğunlaşmaktadır. Başkan Trump’ın iktidara geldiğinden beri aldığı kararlar bu planın büyük ölçüde Başbakan Netanyahu’nun görüş ve istekleri doğrultusunda hazırlandığına işaret etmektedir.
Basında konuyla ilgili yer alan yorum ve haberler Trump Yönetimi’nin “asrın planının” Gazze’de kurulacak bir Filistin devletini esas alacağını, Batı Şeria’nın önemli bir bölümünün İsrail’e bırakılacağını, buna karşılık Mısır’ın Sina Yarımadası’ndan bir bölüm toprağı kurulacak bu Filistin Devleti’ne bırakacağına işaret etmektedir.
Böyle bir planın Filistinliler tarafından kabul edilmeyeceği, Arap ülkeleri halklarında da büyük bir tepki yaratacağı açıktır. Trump Yönetiminin Filistinlilerin ve Arap halklarının “kontrolü” ve planın “benimsetilmesi” için (başta Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere) Vaşington’a bağlı Arap rejimlerine “güvendiği” de basında vurgulanan diğer bir husustur.
İsrail’de kimin Başbakan olacağı, ülkeyi hangi hükümetin yöneteceği İsrail kadar bütün Orta Doğu için önemlidir. Filistin sorunu ve İsrail-İran ilişkilerinin alacağı şekil bölge istikrarını yakından ilgilendirmektedir. ABD’nin aldığı İran Devrim Muhafızlarını terörist örgüt olarak kabul eden son karardan sonra ABD-İsrail ve İran rekabet ve gerginliğinin Lübnan, Suriye ve Irak’a yayılması, sıcak çatışmalara dönüşmesi olasılığı daha da artmıştır. Bütün işaretler (ikisi Türkiye’nin kara, biri deniz komşusu olan) bu üç ülkenin ABD tarafından desteklenen İsrail ile İran arasındaki çatışmanın merkezinde olacağını göstermektedir.
OĞUZ ÇELİKKOL
Tamamı için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/oguz-celikkol/3-ulke-3-secim-41183973
Çok olumlu şekilde anlatacağım ve bu da insani ve tarihsel olarak hiç yadırganmayacak ama birileri çıkıp buna kulp takacak. Ne diyecekler biliyor musunuz?
‘Bunlar Hristiyanların ve Yahudiler’in dinimize soktuğu marazlar’a kadar her türlü negatifliği dile getirecekler.
Olsun, söylesinler.
Söylesinler ki, zihinlerdeki yanlış sütunlar sallansın, doğrular yerlerini alsın.
Dinlerin tarihi uzun yıllara dayanır. Dinlerin geldiği, geliştiği coğrafyalar birbirlerine çok yakındır. Bundan dolayı etkilenmeler olmuştur, bir.
İkincisi, insanlar dinlerini yaşarlarken başka dinlere de bakarlar ve o dinlerdeki önemli dini günlerden etkilenirler ve zamanla bu etkileşimle dinlerin özel günleri de aynılaşır.
Üçüncüsü, Ay takvimine göre işleyen dinlerde bazı özel günler aynı günlere denk gelirler. Bugün olduğu gibi: Berat Kandili ve Pesah Bayramı.
Bu sebeplerden dolayı uzun yıllardır Müslümanlar diğer dinlerdeki özel günler gibi özel günler ihdas etmişler ve bu günlerde dini yönlerinin tavan yapması için çaba sarfetmişlerdir.
İtirazlar olacak gene, evet.
‘Efendim, nasıl olur da Müslümanlar diğer dinlerdeki özel günlere özenirler?’ Falan, falan, falan …
Olur efendim olur.
Bakın kurban ibadetine. Kurban ibadeti Hz. İbrahim’le birebir bütünleşmiş değil midir? İbrahim peygamber kimdir, Abraham’dır. Yahudilik’te de çok önemli yeri vardır.
Yahudilik demişken Pesah Bayramı’ndan da bahsedelim.
Nedir Pesah Bayramı?
Yahudilerin Hz. Musa’nın önderliğinde Mısır’da esaretten kurtulmalarıdır. Bu esaretten kurtulmanın şerefine Pesah kutlanır. Firavun’un zulmü sebebiyle ekmeklerinin mayalanmasına bile fırsat bulamadıkları için ‘hamursuz bayramı’ da denir. Öyle zulümdür ki bu, apar-topar ülkeyi terk etmek zorunda kalırlar. O zamanı hatırlamak için bugün de mayasız ekmekler yapılır ve o gün hatırlanır. Bu ekmeklere de ‘Matza’ adı verilir. Bayramın başlaması ile çeşitli ritüeller yapılır. Evlerde toplanan aile bireyleri yeni nesillerin bayramı anlamaları için çeşitli sorularla günün önemini anlatırlar.
O acılı ve zor günler hatırlanır.
O zor günlerden kurtulma adına kutlamalar yapılır. Pesah yemeği masası ve kutlaması özel ihtimamlıdır. Yiyecekler, içecekler ve miktarları da önemlidir.
Pesah bir bakıma ilkbahar şenliğidir.
SİNAN ESKİCİOĞLU
Tamamı için: http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2019/04/19/berat-kandili-ve-pesah-bayrami/
Netanyahu İsrail’i, Ortadoğu’da Suudi Arabistan ve İran arasında kaynayan soğuk savaşa dahil etti. Suudi Arabistan’la ittifak oldu, komşusu Suriye’de konuşlanan İran güçlerini düzenli bir şekilde bombaladı.
Dünya sahnesinde ise Avrupa’daki geleneksel müttefikleriyle, işgal karşıtı çabaları engelleme amacıyla otoriteryen güçlü adamlara tercih etmek pahasına arasını bozdu, ki bu güçlü adamlar antisemitizmle suçlanmıştı. En büyük müttefiki, Netanyahu’ya Filistinlileri cezalandırma amaçlı olarak görülen bir dizi talep sunan Donald Trump. Cumhuriyetçi başkan; Amerikan siyasetinde bir konsensüs olarak görülen İsrail’e destek meselesini, bazı İsraillilerin Demokrat bir başkan seçildiğinde kendilerine olumsuz yansıyacağından korkacak şekilde konuyu yandaş bir konuya çevirdi.
Netanyahu’nun anlatısı yine de uzun süreli oldu ve çok takipçi çekti. Seçim öncesi bir anket, 18-24 yaş arası gençlerin Netanyahu’yu %65 oranında desteklediği, buna karşın Gantz’ı %17 oranında desteklediğini ortaya koydu. Aradaki fark neredeyse 50 puan.
Aynı anket; vatandaşların, Trump’ın Golan açıklamasının Netanyahu’nun pozisyonunu güçlendirdiğini düşündüğünü ortaya koydu. Anket gençlerin neden Netanyahu’yu çok sevdiğini açıklamadı ama Netanyahu’nun rakipleri, çoğu İsrailli gencin onun yerine başka birisini iktidarda düşünemeyeceğinden şikayetçi.
İsrailli gazeteci ve “Bibi” kitabının yazarı Anşel Pfeffer, başbakanın görevde çok uzun süre dayandığını söylüyor çünkü Netanyahu, “İsrail Filistinliler üzerindeki askeri yönetimi sona erdirmediği sürece İsrail’in düzelemeyceği” fikrini yıktı.
“Birkaç yıl öncesine kadar uluslararası kamuoyu ve İsrail solunun anlatısı, İsrail’in sorunu çözmesi gerektiği üzerineydi. Eğer çözülmezse ortalığı yıkacak bir intifada (Filistin ayaklanması) olabilirdi, ekonomi çökebilirdi ve İsrail diplomatik açıdan izole olabilirdi.” diye de ekliyor.
Pfeffer, Netanyahu’nun bu fikri alaşağı ettiğini, Filistin sorununu küçük gördüğünü ve İran ve IŞİD’den gelen tehditler üzerinden oynadığını savunuyor. “Bunun iyi bir fikir olduğunu söylemiyorum. İsrail’in Filistin sorununu çözmesi gerektiğini ve işgali sonlandırması gerektiğini düşünüyorum çünkü işgal kötü bir şeydir ve Filistinliler de vatandaşlık haklarını hak ediyorlar.”
“Ama buradaki asıl problem, herkesin yıllarca İsrail’in Filistin işgalini ortadan kaldırması gerektiğini söylemesi çünkü eğer bunu yapmazsa İsrail acı çekecekti. Tahmin edildiği gibi İsrail bunu yapmadı ve aksine daha da gelişti.”
OLIVER HOLMES
Tamamı için: https://www.tesadernegi.org/binyamin-netanyahu-israil-siyasetinin-dayanikli-adami.html
Netanyahu bu seçimlerde dış politika başarılarını öne çıkaran bir kampanya yürüttü. Ve bunda başarılı da oldu. ‘Yeri doldurulamaz lider’ imajını dünya liderleriyle birlikte verdiği fotoğraflarla pekiştirdi. İsrail sokaklarını süsleyen Trump ile fotoğrafının altında yazılı olan “Başka bir ligde” sözü aslında kampanyasının da özetiydi.
Seçimlerin hemen öncesinde yaptığı Washington ve Moskova ziyaretlerinin yanı sıra, Çin, Macaristan, Romanya, Çad, Umman, Brezilya liderleriyle görüşmeleri, oluşturduğu ‘süper diplomat’ imajını destekledi. Seçim öncesi ziyaret trafiğine bir Arap ülkesini de eklemek istediği ama bunda başarılı olmadığı ise basına yansıyan bir diğer bilgi oldu.
Dünya liderleriyle kurduğu iyi ilişkiler sayesinde İsrail’in hiç olmadığı kadar güçlendiğinin altını hep çizdi. Bu konuda Trump Kudüs, Golan Tepeleri ve İran kararlarıyla Netanyahu’nun vazgeçilmezlik iddiasını pekiştirdi. Rusya da, seçimlere az kala 37 yıldır Suriye’den geri alınamayan İsrailli askerin cenazesinin iadesini sağlayarak Netanyahu’nun hanesine bir puan daha yazılmasını sağladı.
Seçim sonuçları Netanyahu’nun dış politikayı öne çıkaran kampanyasında başarılı olduğunu gösterdi. Tüm bu ilişkilerin onun sayesinde yeşerdiğini, İsrail’in onun politikaları sayesinde güvende kaldığını ve ancak onun liderliğinde güvenli kalmaya devam edebileceği düşüncesinin halkta da ağır bastığını gösterdi.
Seçimlerde istediği onayı alan Netanyahu’nun dış politikada büyük bir değişikliğe gitmeyeceğini söylemek mümkün. Arap ülkeleriyle ilişkilerini ortak İran tehdidi sayesinde iyileştirmeye devam ederken, Filistinliler konusunda çözümsüzlük yaklaşımını devam ettirecektir. Ramazan sonrasına ertelenen Yüzyılın Anlaşması ile ilgili ise büyük bir beklenti yok. Olur da bir şekilde barış görüşmeleri başlarsa, Netanyahu hükümetinin katılacağından eminim. Ancak amacı iki devletli çözüme ulaşmak değil, ABD’nin çabasını boşa çıkarmamak ve oyunbozan taraf olarak gözükmemek. Aslında bu konuda statükoyu tercih ederken, fiili gerçekler yaratmaya devam edecektir.
KAREL VALANSİ
Tamamı için: https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/netanyahu-nasil-kazandi,22329
Netten okumalar
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sitki-sukurer/portekiz-havrasi-41189369
https://aliagcakulu.com/2019/03/27/turkiyede-antisemitizmin-metastazi/
http://www.yurtgazetesi.com.tr/dunya/kudusun-eski-sehrinbspartik-engel-tanimiyor-h125602.html
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/oguz-celikkol/kudus-ve-filistin-sorunu-41191114
Takılan tweetler
İstanbul'un Mimarları @istmimarlari 17 Nis
Daha fazla
Aşkenaz Sinagoğu (Yüksekkaldırım) / 1900 / G. J. Cornaro / devamı için; https://www.instagram.com/p/BwXBm0ZA9gn/?utm_source=ig_share_sheet&igshid=lr4m7vq959lz … #istanbul #istanbulunmimarları #yahudimirası #yuksekkaldırım #sinagog
https://twitter.com/istmimarlari/status/1118525316224442374
Murat Ruben @muratruben 19 Nis
Daha fazla
@ekrem_imamoglu adlı kullanıcıya yanıt olarak
İstanbul'da 61 yıldır yaşayan bir Musevi vatandaş olarak bayramımızı kutlama nezaketiniz için teşekkürlerimi sunuyor ben de şahsım adına Berat kandilinizi kutluyor ve hayırlı kandiller diliyorum. Sevgiler & Saygılar, Av. Murat Ruben
https://twitter.com/muratruben/status/1119243546207379456
Gökhan Çınkara @gcinkara 21 Nis
Daha fazla
İsrail'de Haaretz Gazetesi'nde de yansıdığı şekliyle, Suudi Arabistan'a dönük ciddi bir direnç ekseni var. İsrail'in yerleşikleri Suudilerle pervasız bir ittifağa sıcak bakmıyorlar.
https://twitter.com/gcinkara/status/1119949084562006017
Ayşen Tekşen @smyrna59 21 Nis
Daha fazla
Pesah için de sinagoglara yollamış. Onu bu noktaya taşıyan özen apaçık ortada.
https://twitter.com/smyrna59/status/1119984511322865665
Türk Dış Politikası @TrDisPolitika 22 Apr
Daha fazla
1 Ağustos 1980: dönemin Cumhuriyet gazetesinde, "İsrail şiddet politikasını durdurması için dünyadan gelen çağrıları dinlemiyor" eleştirilerine ilişkin yayımlanan bir karikatür.
https://twitter.com/TrDisPolitika/status/1120301733295603712