Tembel lise yazlarımı geçirip, NBA finallerini izlediğim yıllarda beni en çok heyecanlandıranlardan biri sarışın, efendi, 2.10’luk bir Almandı.
Birkaç ay önce metroda sabah mahmurluğuyla tek gözüm açık bir şekilde yol alırken, o açık olan tek göz ekrana takıldı. Ara Güler’den bir cümle yansıtılmıştı ekrana: “Memleket doğduğun yer değil, doyduğun yer de değil, çocukluğunu geçirdiğin yerdir.” O anda birden uyanıverdim, kendimi düşündüm. Ben de gurbet ellerdeyken aklımda çocukluğumun Büyükada’sı vardı.
O Büyükada’da tembel lise yazlarımı geçirip, (ah ne güzel günlerdi onlar ah’) NBA finallerini izlerken beni en çok heyecanlandıranlardan biri sarışın, efendi, 2.10’luk bir Almandı. Bu adam kariyerinin tamamını aynı takıma, Dallas Mavericks’e adayan Dirk Nowitzki idi.
Dirk Nowitzki, 1978’de Würzberg’de doğdu, basketbola görece olarak geç bir yaşta, 13 yaşında başladı. Annesi Batı Almanya Milli Takımının bir üyesi olan Dirk, ailesinden gelen yeteneğini çalışmasıyla bir araya getirince kendini ön plana çıkarması uzun sürmedi. 16 yaşında DJK Wurzberg adlı Almanya İkinci Ligi takımına yükselen genç, kısa sürede NBA scoutlarının ilgisini çekti. San Antonio kentinde düzenlenen bir turnuvada Amerika’nın elit lise oyuncularından oluşan bir ekibi, uluslararası karma bir takımla alt etmeyi başaran Dirk, NBA draft’ında yer almayı garantilemiş oldu.
1998 yılında 9. sırada Milwaukee Bucks tarafından seçilen ve aynı gece Dallas’a takas edilen Dirk, basketbolun en önemli sahnesine adım atmış oldu. İlk senesinde zorlansa da ikinci sezondan itibaren kalitesini ortaya çıkaran Nowitzki, imza atışı haline gelen ‘fadeaway’ ile All-Star listelerinin vazgeçilmezlerinden oldu.
2005-2006 sezonunda takımını NBA finallerine taşımayı başarsa da finalde Dwayne Wade önderliğindeki Miami Heat’e 4-2 elenmekten kurtulamadı. Bir sonraki sene, Dallas Mavericks normal sezonu zirvede bitirince, takımın lideri Nowitzki de En Değerli Oyuncu Ödülünü kazandı ve bunu başaran ilk Avrupalı olma unvanını elde etti.
Ancak Mavericks’in başarılı normal sezon performanslarına rağmen bir türlü şampiyonluk yaşayamaması, Nowitzki hakkında kamuoyunda soru işaretleri oluşmasına neden oldu. Başka bir takıma gidip gitmemesi tartışılan Alman, modern zamanlarda görülmeyen bir şekilde Teksas’ın ‘dişli’ şehirlerinden biri olan Dallas’a tekrar tekrar sadakat gösteriyordu. Ve bu emeğinin karşılığını alacağı kefaret senesi 2010-2011 sezonu oldu.
Sürekli çalışmasının, düzgün karakterinin ödülünü asla terk etmediği Dallas için bir şampiyonluk kazanarak aldı. Finallerde 26 sayı ortalaması tutturan Alman, özellikle son çeyreklerde gösterdiği unutulmaz performanslarla Finallerin En Değerli Oyuncusu Ödülüne lâyık görüldü ve yine, bunu başaran ilk Avrupalı oldu. Onun bu yolculuğunda yanında olan Dallas Mavericks’in ‘çılgın’ takım sahibi Mark Cuban’la paylaştığı sevinç görmeye değerdi.
Nowitzki: “Burası benim evim”
Şampiyonluktan sonraki birkaç seneyi de üst düzey seviyede geçirdi Dirk. Ancak artık vücudu sakatlıklardan, yolculuklardan ve uzun sezonlardan yorulmuş, emeklilik sinyalleri vermeye başlamıştı. 2018-2019 sezonuna hakkı olan “saygı turu” bağlamında bakan Nowitzki, çok sevdiği Dallas başta olmak üzere, NBA’in olduğu her şehirde alkışlanarak uğurlandı.
Son maçından sonra Nowitzki’ye planlarında nereye gitmek olduğunu soran bir muhabir şu cevabı aldı: “Buraya geldiğimde bir çocuktum ve şimdi yaşlı bir adam oldum. Dünyanın neresinde olursam olayım artık burası benim evim.” O an yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu, sanki o sabah Nowitzki benimle aynı metroya binmiş ve Ara Güler’in o cümlesini okumuştu.