Kabala, gelenek anlamına gelir. Burada söz konusu olan gelenek, ilâhî olan her şeyi kapsar. Yahudilerin Helen medeniyeti zamanında İskenderiye’de işlemeye başladıkları, İspanya’da, Ortaçağ’da ve hatta kısmen günümüze dek sürdürdükleri bir çalışmadır. Bu çalışmaya katılanlara Kabalist adı verilir. Kabalist bir gizemcidir; Tanrı ile görsel, işitsel ve ruhsal bir iletişim kurar ve kutsal yazıları, özel bir şekilde yorumlayarak bu yola girer. Rabi Yitshak Michaelson, Kabala’nın ‘ta’amei Torah’ (Tora’nın tadı edebî anlamında) bir kısmı olduğunu ve bunun bütün dünyaya yayılması gerektiğini savunmuştu.
Kabala’nın yaygın tanımlarından biri, Moşe Rabenu’ya (Hz. Musa) Sina Dağında verilen Sözlü Din’in bir aydın çevresi tarafından algılanan kısmı şeklindedir. Çağlar içerisinde Kabala, bir sihir ilminden ziyade ‘mistik bir teoloji’ şekline oturdu. Kabala’da adı geçen ‘Sefirot’, yaratılışın mistik yapısının şu simgelerle ifade edilebileceğini belirtir:
1- Keter Elyon veya Keter: En yüksek taç.
2- Hohma: Bilgelik.
3- Bina: Akıl.
4- Gedula: Yücelik.
5- Gevura: Güç, Din (Yargı).
6- Tifereth: Güzellik. Rahamim. (Şefkat)
7- Netzah: Zafer.
8- Hod: Haşmet.
9- Tzadik: Adil ve Adalet. Yesod Olam. (Dünyanın Kuruluşu)
10- Malkhut: İktidar, Hükümdarlık.
Bu kozmik ağaç (Sefirot Ağacı), Yaratılış’ın Ağacı olarak da şekillenir ve dalları şöyle sıralanır: Keter, Bina, Hokhma, Gevura, Gedulla, Tifereth, Hod, Malkhut, Yesod, Netzah. İlk Sefirot beyni, dördüncü ve beşinci Sefirot kolları, altıncısı gövdeyi, yedi ve sekizinci Sefirotlar, dizleri, dokuzuncusu cinsel organı, onuncusu ise erkeğin Yaratılış’taki arkadaşı kadını da içeren toplam görünümü simgeler. Mükemmel insanı simgeleyen bu duruma Şiur Hokhma (Akıl ve Bilgelik ruhu) denir. Musevî mistiğinin öğrencisi, Tanrı’ya ulaşacak manevi merdivenlerden çıkarken, maddi benliğini yok ederek Tanrı’nın en yüksek tezahürü karşısında ‘huşu’ mertebesine ulaşır. Bu sevgiye ve bağlanmaya dönüşür… Aslında Musevî mistik, deneyimini toplumsal olarak paylaşır. Ne var ki Mesih umudu, ıstırap ve zülüm çeken Musevî toplumunu Kabalizmden geriye itmiştir. Sabetay Sevi gibi sahte mesihler bunun örneğidir. 11. yüzyılda İspanya’da mistik Musevî uygulamaları Filozof İbn Gvirol tarafından, 13. yüzyıldaki gelenekleri de oluşturulan Zohar adlı bir eserde derlendi.
Önemli Kabalistler ve yorumları
Tanrısal yolculukta Talmud’a göre sadece Rabi Akiva, Tanrı’nın yüce katı Pardes’e ulaşabildi; diğer kişilerin çoğu aklını kaçırdı veya öldü. Öte yandan Osmanlı yönetimindeki Safed kentinde de ünlü Kabalistler yetişti: Isaac Luria, Solomon Alkabez, Moses Cordovero (1522-1570), Hayim Vital (1542-1620), ünlü mistiklerdi. ‘Safed’ın Aslanı’ olarak adlandırılan Isaac Luria, Kavanot’u (belli hayalleri gösteren simgeler) hazmederek bir dikkat yoğunlaştırma sistemini oluşturdu ve kozmik ağaçta ruhlarını arındırarak iyiliklerle yaşantılarını yoğuran öğrenciler yetiştirdi. Hayim Vital, öğrenciye arınma meditasyonu için talimatlar oluşturdu. 1707’de Padua’da doğan Moses Luzzato ise, kendini tanıma üzerinden Tevrat’ın çizdiği yolu anlamaya yönelik ‘İyilerin Yolu’ adlı bir düzen çizdi. Bu şekilde dünyevi zevklerden sıyrılan gizemciler, madregotları (aşamaları) yavaşça geçerek Devekuth’a – Tanrı ile kaynaşmaya – ulaşacaktır. Keza Rabi Hai Gaon gibi Talmudik bilgeler, bu öyküde mistiğin oruca ve fiziksel arınmaya da muhtaç olduğunu vurguladı. Merkabah (Taht Mistisizmi) tekniğini başarıyla uygulayan Rabi Akiva, bu arınmayı da tatbik etmiştir. Merkabah tekniğinin büyük ustası Rabi Nahuniah’a göre bu yolculuk yedi aşamadan geçer: hasid (dindar), tahor (saf), yaşar (içten), tamim (Tanrı ile), beşinci aşamada kutsallığı sergilemek, altıncıda koruyucu melekler ve son aşama olan Tanrı Katı ve O’na övgü duasını okumak. Son safha ürkütücüdür; korumacı melekler ve saf enerji dolu ortama uyum sağlayamayan mistik çıldırabilir.
Rabi Akiva’nın öğrencisi ve Zohar’ı başlatan Rabi Simeon Bar Yohai ise, Romalılardan gizlendiği mağarada (MS 2. yüzyıl) meditasyonu ile ilgili olarak şu bilgiyi verir: Bu dünyayı oluşturan her şey – ruh ve beden – sonunda Yaratan’a dönecektir.
Öte yandan Tzeruf (harflerin permütasyonu) olarak bilinen meditasyon tekniğiyle, fiziksel öğelerden ruhsal enerji duyarına geçen mistiklerin başında 13. yüzyıl Kabalisti Abraham Abulafia gelir. Öğretileri evrenseldir; her insanın konsantrasyonunu güçlendirilmesini savunur. Musevilerin yanı sıra Müslüman Sufiler ve Hıristiyan mistikleri de etkilemişti. Abulafia’nın öğrencilerinden Shem Tov Sefaradi, bu meditasyon esnasında harflerin devleştiğini görmüş, büyük bir fiziksel ve ruhsal baskı duyumsamıştır. Hasidizm mezhebi mensupları ise olayı basitleştirdi. Devekuth (Tanrı’ya bağlanma), kişinin kendisine eziyet etmesinden ziyade, Tanrı’ya sevgiyle bağlanmaktan geçiyordu. Meditasyonda günlük meşgaleler konsantrasyonu bozuyordu. Ancak bencillikten uzak bir iyiliksever bilinç (kavanna) Hasidliğin ritüelinin bir parçası olmuştu: Hasidizmin kurucusu Baal Şem Tov (ölümü 1769), duaların dışa vuran ve neşeli bir yürekten kaynaklandığında Tanrısal kabul gördüğünü belirtti. Buna karşın 1747’de Orta Rusya’da doğan Shneur Zalman ise, tzadikliğin (tüm mitsvotu - farzları yerine getiren salih kişi) doğuştan gelen bir özellik olduğunu savunuyordu. Nitekim kitabı ‘Tanya’, sıradan bir Hasid için çok Kabalacıydı.
Zalman ve Lubaviççi oğlu Dov Baer’in mistik uygulamalar betimleyen Habad sistemi, günümüzde Lubaviççi Hasidizm olarak süregelir ve Hasidik merkezler, bugün Kabala hakkındaki fikirsel alışverişin oluşturulabileceği en uygun müracaat noktalarıdır1.
Meditasyon şekilleri
Meditasyonun amaçlarından biri de, aklın bilinçaltı bölümü üzerinde kontrol sağlamaktır. Bu nedenden birçok tatbikatçı, nefes alma tekniklerini kullanır. Zira nefes alıp-verme, bilinçsizce yapılan bir eylemdir2. Meditasyon sayesinde elde edilen bilinç, kişinin egosunu kuvvetlendirmesine ve normal olarak farkına varılamayan yaşamın anlamı ve amacı gibi manevî alanlara nüfuz edebilmesini sağlar3. Yahudilikte meditasyonun önemi, farzlar ve ritüeller ile sağlanabilir. Halbuki bazı Yahudiler ve Yahudi olmayan kişiler, farzları rutin ve ritüelci olarak algılar4. Halbuki Talmud dönemlerinde de meditasyon vardı ve Talmud, ‘ilk salih kişilerin’ Yahudi dua ritüellerinin ana bölümü olan Amida’ya (kıyam halinde hafifçe okunur) bir saat ayırdıklarından bahseder5. Keza meditasyon, sürekli tekrarlanması gereken bir takım söz veya sözlerle de sağlanabilir. Örneğin Rabi Nahman, ‘Ribbono şel Olam’ (Alemlerin Rabi) mantrasını kullanırdı6.
Zohar kitabı ise kandil ışığı üzerinde yoğunlaşmayı savunur: Bu durumda beyaz, sarı, kırmızı haricinde kişi siyah ve mavi renkleri de teşhis edecektir7. Bu beceri, kişinin etrafındaki renk ışımasını görmeye dek uzanabilir. Bu, Kabala’da ‘tzelem’ adı verilen’ aura’dır. Amida’da Tanrı’nın kutsanması aşamasında, dua eden kişi belini bükerek eğilir, sonra başını kaldırıp doğrulur. Böylece baştan omurilik vasıtası ile bedene bir manevî enerji yayılır8.
Yahudiliğin temel duası Şema’nın son harfinin nümerik değeri 70’tir; yaratılışın 70 gücünün, 70 ulus ve 70 lisan şeklinde tezahürünü simgeleyerek onları Tek Tanrı ile birleştirir. Şema da meditasyon için kullanılabilir ancak her kelimeyi kişinin ruhu ile özümsemesi şarttır9. Tanrı’nın Kutsal Varlığı veya Nuru, dişi bir kelime olan ‘Şehina’ ile temsil edilir. Tora, erkek ve kadını bir arada, Yaratan’ın yansıması olarak görür. Bu durumda bir erkeğin, duaları ve meditasyonu ne denli güçlü olursa olsun, yüksek bir manevî bareme ulaşabilmesi için eşi ile iyi ilişkisi olması şarttır10. Keza eşi ile cinsel ilişkisinin mutluluğunu da, birlikteliğin getirdiği manevî kutsiyet içinde yaşaması gerekir11.
Bu notların ışığında Kabala’ya dönecek olursak, bu konunun salt bilgiye dayalı bir öğreti olmadığını, bir Musevi-mistiğin Tevrat’ın temelinin anlaması ve İbraniceyi iyi bilmesi gerektiğini görmekteyiz12. Bu durumda Kabala’nın feyzinin Yahudi olmayanlara yansıtılması mümkün olmayacak mıdır?
Rabi Yitshak Michaelson’un felsefesi
Kuzey İsrail’de Safed kentinden Rabi Yitshak Michaelson, bu konuda değişik bir felsefe sunuyor. Michaelson, öncelikle Kabala’nın şeytani olduğu veya kötülük içerdiği rivayetinin doğru olmadığını belirtiyor. Rabi, Kabala’nın gizemcilik ve kırmızı ipliklere, kutsal suya ve muskalara bağlı olduğu kanaatlerinin, yanlış popüler inançlar olduğunu eklemekte. Keza Kabala hakkında bilgi sahibi olmayan ve İngilizceye çevrilip Kabala hakkında sayısız ciddi yanlışlar içeren kitaplar, bu anlamsız savları beslemekte. Kabala, bir tür ‘New Age’ paketi içinde yansıtılmakta. Ama bu bir sorundur. Gerçekten de Kabala’nın kökeni Yahudilikten kaynaklanır. Michaelson, Kabala’yı gerçek tabiatına kavuşturmak ve onu Yahudilikten soyutlamamak kaydıyla, kitlelerin ulaşabileceği tarzda sunma projesini yükümlendiği misyonunu dile getirmektedir. Michaelson, bu amaçla oluşturduğu müfredata ‘The Science of Kabbalah’ (Kabala’nın Bilimi) adını verdi. Michaelson, Kabala’nın Yahudilik bilgeliği üzerinde kurulduğuna, ideal talebenin, daha çok öğrenmek ve Yaradan’a daha çok yakınlaşma hırsı içinde olması gerektiğine inanır.
Michaelson, 1885’te Polonya’da doğan Rabi Yehuda’nın öğrencisidir. Bu kişi, Kabalistik öğretileri ikiye ayırmıştı. Michaelson’a göre birinci kısım, sadece Tora’yı iyi bilen kişiler tarafından incelenmeli. Ancak Kabala’nın ‘ta’amei Torah’ (Tora’nın tadı edebî anlamında) bir kısmı daha vardır ki, bu tüm dünyaya yayılmalıdır. Nitekim Michaelson, Rabi Ashlag’ın Kabala’nın etüt edilmesi için yeterince zaman harcanmamasından ötürü üzüntüsünden ‘ağlamış olduğunu’ belirtmektedir. Ünlü Rabi, ta’amei Tora’yı yaymanın eksikliğinin beşeriyetin manevî kurtuluşunu engellediğine inanıyordu.
Aslında Kabala’nın edebî anlamı, ‘almak’tır. Buna göre eski bilgelerin ifadesi ile Kabala, bize şunun imkânını sağlar; “kendimizi bencillikten arındırabilmek, bize kendimiz için ve başkalarına da verebilmek için alabilmek amacı ile bir irade ve böylece Tanrı’ya daha yaklaşabilmek.” Michaelson, 1954’te Kudüs’te vefat eden Rabi Ashlag’ın bizleri “kırık bir dünyada kırık kişiler” olarak gördüğünü naklediyor. Gerçek bir değişimi görebilmek için tek yol, bu bilgiyi yayarak, insanlara ‘ego’yu yok etmeleri ve onlara verileni (Tanrı’dan aldıkları ışık) başkalarına da verebilmeleri için gerekli enstrümanları sağlamaktır. Bu vesile ile Michaelson, Kabala’nın temel ilkelerinden birini tekrar açıklamakta. Tanrı, yaratılış için daha fazla alan oluşturabilmek gayesi ile Kendini geri çekmiştir. Bunun sonucunda oluşan boşluğa da ‘chosech’ (karanlık) adı verilmiştir. Bu ‘Tanrısal daralma’nın birtakım yan etkileri oluşmuştur. Bunların biri, kutsallığın kıvılcımlarının dünyaya düşmesidir. “Dünyanın mükemmelleşmesi, bu kutsal kıvılcımların toplanmasıdır. Milletlere bu bilgeliği öğreterek ve taşıyarak, onlara kendilerini değiştirmek için araçlar veriyoruz” diyerek Michaelson esas konunun altını çizer.
Bu değişim ve yenilenme, ‘tikkun olam’ın (dünyayı onarmak) tam karşılığıdır. Tam bir ‘tikkun olam’ için biliyoruz ki, sadece Yahudi halkının değil, aynı zamanda milletlerin de kutsal kıvılcımlarının toplanması gerekmektedir. Bu, dünyanın kurtulması ve gerçekten mükemmelleşmesi için tek yoldur. Michaelson, özellikle Kabala’nın kötü veya yanlış olduğunu duyduğundan ötürü ondan korkan kişiye ulaşmak istemekte. Kabala, derin sorulara yanıt vermekte, kötü şeylerden söz edilmemektedir. Tanrı, bizim bu bilgeliği öğrenerek kendimizi verici hale getirecek bir değişim geçirmemizi arzu eder. Kabala’nın özgün metinleri İbranice ve Aramca yazıldığından, konuya vakıf bir öğretmenle beraber çalışılmalı. Yahudi olmayan kişiler için bu alanda bir boşluk hissettiğini belirten Michaelson, bu amaçla ‘The Science of Kabbalah’ kitap serisini hazırladı. Böylece Kabalistlerin, 800 yıl önce modern bilimin bugün ortaya çıkardığı kavramları nasıl bilebildiklerini vurguladı. Michaelson, sonuçta bu önemli savını dile getirir: “Tanrı, Yahudi halkını Tora’dan aldıkları bilgeliği dünyaya yaymaları için seçmiştir. Diğer uluslar olmadan manevî bir kurtuluşu yaşayabileceğimize inanmıyorum”13.
Kaynakçalar:
1“Yahudilik Ansiklopedisi”, Yusuf Besalel, Gözlem Gazetecilik, S.296-297
Ara Kaynakçalar:
a) Şalom, 9.6.1993, “La Kabala”
b) The Encyclopedia of Judaism, S.99
c) Kabala, Perle Epstein, Dharma Yayınları, 1993, S.244-247.
d) Concepts of Quabalah, William G. Gray, Sam Wetser, The New York Beach, Maine, 1984
e) Kaballah-Ten Luminous Emanations, Rabi Philip S. Berg, 1994, USA
2 “Jewish Meditation”, Aryeh Kaplan, Schocken Books, New York, 1985, S.6
3 a.g.e. S.13
4 a.g.e. S.23
5 a.g.e. S.45
6 a.g.e. S. 57
7 a.g.e. S.69
8 a.g.e.S.71
9 a.g.e. S.121
10 a.g.e. S.155
11 a.g.e. S.157
12 Yahudilik Ansiklopedisi, S.296
13 Beyond Red Strings and Amulets: Kabbalah for the Nation”, Dr. Rivkah Lambert Adler, Jan. 4, 2019.