2016 yılının kasım ayında gerçekleşen ve kazananı dahil tüm dünyayı şaşırtan Amerikan seçimleri sonrasında Trump oldukça yüksek bir şekilde iki konuyu ilk günden beri gündemde tuttu. İlki göçmen politikasında yapacakları köklü değişiklik, ikincisi de Çin’den gelen ürünlere karşı uygulanacak yaptırımlar konusu idi. Bu yazımda çoğunlukla ikinci konuya odaklanacağım.
Amerika’nın Çin’le içinde bulunduğu ticaret ilişkisinde Çin Amerika’dan yüksek teknoloji ürünleri ve otomobil satın alıyor, karşılığında ise neredeyse her şeyi satıyor. Rakamlara bakıldığı zaman ise Amerikan Başkanı’nın niyeti daha iyi anlaşılıyor. Buna göre, 2018’de ABD’nin Çin’den ithal ettiği bilgisayar ve elektronik malzeme miktarı (Yaklaşık 187 milyar USD), Çin’e yaptığı toplam ihracat miktarının neredeyse 1,5 katı (Yaklaşık 120 milyar USD).
Toplam ticaret hacmine bakıldığı zaman ise Çin lehine 420 milyar USD’lik bir hacim söz konusu (540 milyar USD vs. 120 milyar USD).
İşin nicelik kısmında yakın zamanda ibreyi ABD lehine çeviremeyeceğini kavrayan Donald Trump, ABD’li ithalatçıların tercihlerini tekrar gözden geçirmelerini sağlamak için kademeli olarak Çin’den ithal edilen yıllık 200 milyar doları aşkın ürüne ilave gümrük vergisi uygulamaya başladı. Bu tip bir uygulamanın yakın ve orta vadede sadece ABD’li tüketicilere zam olarak yansıyacağı hesaplanıyor.
Öte yandan Trump, nitelik olarak Çin’in yalnızca ABD’ye değil, bütün dünyaya yaptığı satışları etkileyebilecek birtakım hamlelere girişti. Bu hamlelerin amacı Çin’i finansal olarak zayıflatmaya yönelik olsa da ardında daha derin iddiaları da barındırıyor. İddiaların neredeyse tamamının altında Çin’in devlet destekli teknoloji üreticisi firmalarının dünyadaki tüm altyapı projelerini düşük fiyatlar ile kapmalarının büyük bir oyun planının olduğu iddiası yer alıyor.
Hiçbir zaman kesin deliller ile ispatlanamamış olsa da 2018 yılının ekim ayında ortaya bir rapor çıktı. Amazon ve Apple veri merkezlerinde kurulan Supermicro şirketine ait sunucuların içerisinde yer alan ve takip edilemeyen bir adrese bazı verileri paylaşan bir çipin varlığı saptanmıştı. Amazon’un veri merkezlerinde ABD hükümeti ile yaptığı çalışmalar olduğu düşünüldüğünde çalınan verilerin devlet sırrı olabileceği dahi konuşuldu.
ABD LİDERLİĞİ KAPTIRIYOR MU?
Öte yandan, yapay zekâ çalışmaları tarafında, İnternet ile başlayan teknoloji furyasının aksine, açık ara liderliğin ABD’de olmayacağı uzunca süredir tartışılıyor. 2018 sonu rakamlarına göre gerek yapılan yatırımlar gerekse bu alanda çalışan start-up sayısı açısından Çin’in ABD’yi geride bırakması, ABD’nin bu konuda bir takım ekstrem önlemler alması sonucunu doğurdu.
Henüz daha çok yolun başında olund uğuna inanılsa da sektörde henüz neyin yapay zekâ olarak adlandırılıp adlandırılmayacağı konusu net olmasa da on yıl sonrasının bugüne göre çok farklı olacağı konusunda kimsenin şüphesi yok. Bu yüzden, ABD elindeki en önemli kozu devreye almaya başladı.
Çin, teknoloji alanında 20 yılı aşkın süredir temelde Amerikalı ürünleri kopyalayıp orijinalinden daha kusursuz ve tasarım harikası kopyaları tüm dünyaya satarak pazarda önemli yerler elde etti. Bu örneklerin kusursuz akla ilk geleni Huawei. Yakın zamana kadar yalnızca adından altyapı üreticisi olarak söz ettiren şirket, son altı-yedi yılda giriş yaptığı tüketici elektroniği ve mobil cihazlar pazarında neredeyse liderliği ele geçirecek hale geldi. Ancak bunu yaparken seçtiği donanım üreticilerinin neredeyse tamamı Amerikan firmaları idi. Huawei, AR-GE birimlerinde on binlerce mühendis çalıştırsa da henüz Qualcomm, Broadcom, Intel gibi çip üreticilerinin rakiplerini üretemedi. Üretebilmiş olsa bile bunları uluslararası patent yasaları gereği Çin dışında satabilmesi yakın gelecekte mümkün değil.
Bütün bunlara ilave olarak, 19 Mayıs günü piyasalara bomba biri düşen bir haber ile, Google, Android tarafında Huawei’e sunduğu desteği kademeli olarak geri çekme kararını açıkladı. Bu kararın ardından yukarıda bahsi geçen çip üreticilerinin de benzer bir yolu seçebilecekleri konuşuluyor.
Kısacası, ticaret savaşları adı altında teknoloji arenasında da kılıçlar çekildi.
BEYİN GÖÇÜNÜN ETKİSİ
Çin’in bu kadar uzun yıldır kopyacılıktan kurtulamamasının altında yatan bir diğer unsurun da beyin göçü olduğu düşünülüyordu. Bu tarafta da dikkat çekici bir istatistik gözümüze çarpıyor. Buna göre, 1970’lerde ABD’ye okumaya gelen Çinli öğrencilerin yüzde 90’ından fazlası ABD’de kalırken, günümüzde yüzde 90’ından fazlası ülkesine dönüyor. Bunun sebeplerinden biri Çin’in gelecek vadeden yüksek büyüme oranları olsa da ABD’nin uygularken sapla samanı birbirine karıştırdığı ve ülkeyi kurduğu temeller olduğunu unuttuğu Göçmen Yasası uygulamalarında yarattığı çarpıklığı da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Önümüzdeki dönem oldukça büyük gelişmelere gebe. Keşke bizler de güdük yerel seçim gündeminden kurtulup bu konuları tartışsak, üretilen ithal telefonlardan edinilebilecek tek kazancın ÖTV değil de katma değerli hizmetler olabileceği yatırımlara girişebilsek…