Amerikan kültürü dünyada neredeyse her yere kılcal damarlarına kadar girerken, dünyaya açılacak bir iş yapabilmek için bu kültürü çok iyi analiz edip, bu kültürün beklentilerini karşılamak gerekiyor.
Amerikan iş kültürüyle ilgili en önemli konu elbette pazarlama. Elinizdeki ürün ne olursa olsun, ürünün kalitesi pazarlama gücünüz kadardır. Dünyanın en kaliteli ürününü dahi, günümüz rekabet piyasasında ancak pazarlama gücünüz ve marka algınız kadar satabilirsiniz. Elbette pazarlama ve reklam anlayışının ABD’de bu kadar gelişmiş olmasının nedeni, rekabet kavramının neredeyse ABD’den çıkmış olmasıdır. Bugün konunun uzmanı iktisatçıların ortak fikri de, rekabetin ABD ekonomisinin bel kemiği oluşudur. Rekabetin bu denli sert yaşandığı bir ortamda, sizi diğer ürünlerden ayıracak (saçma ya da anlamlı) bazı şeyleri öne çıkarmak zorundasınız. Aslında reklamın iyisi kötüsü olmaz kavramı da, aynı nedenlerle ABD kökenlidir. Reklamcılık tarihi üzerine ilgilenen ya da bu alanda kariyer yapmak isteyen okurlarıma, ‘Mad Men’ isimli diziyi izlemelerini öneririm. 60 yıl önce ABD’de reklamcılığın hangi seviyelerde olduğunu anlamak adına oldukça önemli bir dizidir.
Pazarlama konusuna dönecek olursak, Nusret’in dünya çapında yakaladığı başarı üzerine, her vatandaş önemli dersler çıkarmalı. ‘Salt Bae’ artık bir marka durumuna gelirken, Nusret hem etiyle, ama bence daha çok tavır ve duruşuyla kendini diğer kasaplardan ayırmayı başardı. Ne kadar lezzetli etler pişirirseniz pişirin, herkesin aklında salt bae hareketi var. Sevgili dostlar, Nusret Gökçe’nin o tuzu yukarılardan yavaşça bıraktığı imzası, sizce Nusret’in pazarlama stratejinin ne kadarlık bölümü?
Ergenlik dönemimde sabaha karşı izlediğim NBA maçlarına flash back yaptığımda daha iyi anlıyorum. Basketbolcuların önemli ‘nick name’leri, bir tarihi olan forma numaraları, önemli aile sorunları ve buna benzer bir ‘hikâyeleri’ olurdu. Zengin ya da fakir, ezilmiş ya da elit fark etmez. Unutmayın Amerikan pazarlamasının herkes için bir hikâyesi vardır. Birkaç maç izledikten sonra siz de kendinize yakın hissedeceğiniz, karakterinde kendinizden izler göreceğiniz ya da yapamadıklarınızı yapan bir basketbolcuyu sevip tüm maçlarını izleyeceksiniz ve formalarını alacaksınız.
Nusret Gökçe’ye dönecek olursak, kendisini takdir eden ve seven taraftayım. Modern hayatın başarı için bireyden neler istediğini iyi tespit etmiş, kendi markasını yaratmayı başarmış son derece çalışkan biri. Unutmayın, işinizi iyi yaparak iyi bir noktaya gelebilirsiniz, ancak çok büyük oynamak istiyorsanız, şov kaçınılmaz bir gereksinimdir.
Nusret’in yakaladığı popülaritenin ardından Türkiye’de birçok yemek ustası, Nusret benzeri hareketlerle kendi pazarlamasını yapmaya çalışıyor. Türk mutfağı 10 Nusret daha çıkaracak kadar zengindir, fakat sevgili ustalarımızın daha yaratıcı olması gerekiyor ne yazık ki.
Silikon Vadisi vs Kurtlar Vadisi
ABD’de ilk çeyrek bilanço dönemi geride kalırken, APPLE, FACEBOOK, MICROSOFT, AMAZON gibi devler beklentilerin üzerinde performans sergilediler. NASDAQ teknoloji hisselerinin APEX’lerinin (APEX: doğada avcısı olmayan avcılar) bu inanılmaz performansı, yatırımcıları bir sonraki Facebook’un hissedarı olabilmek için belki de akıl almaz projelere milyon dolarlar aktarmaya itiyor. ABD hisse senetleriyle ilgili olarak çokça Türk şirketleriyle kıyaslama yapılır, bunlara muhakkak bir yerlerde rast gelmişsinizdir. Son dönemde TCMB net rezervlerinin oldukça tartışma konusu olması üzerine kısa bir not düşmek istedim. Microsoft’un yalnızca 2019 ilk çeyrek karı (30 milyar dolar), TCMB net rezervlerinden (26 milyar dolar) fazla. Diğer taraftan Amazon’un market büyüklüğü ise yaklaşık 950 milyar dolar (Türkiye GSMH 2019 yılında yaklaşık 800 milyar dolar olması bekleniyor).
İçeride sığ problemlere odaklanmaya devam edersek, Silikon Vadisinin yanında, Kurtlar Vadisi gibi kalacağız sevgili dostlar.