İnce, uzun Kızıl Deniz, ortalama 280 kilometrelik dar eni ile iki yakasında yer alan iki önemli ülkeyi uzun yıllar birbirinden ayırdı.
Firavun ve ordusunu boğan sular, zaten çevresinde bulunan ülkeler arasında gerçek anlamda dostluk ve barışa hiç geçit vermedi. Suudi Arabistan petrol zengini; Mısır ise nüfus, beceriksizlik, basiretsizlik ve yolsuzluk fakiri. Ama yakın tarihlere kadar, aralarında bir zengin oğlan - fakir kız aşkı bile olamadı. Bununla birlikte bu iki ülke arasında büyük uzlaşmazlık konuları olduğunu söylemek de doğru olmaz. Suudi Arabistan Mısır’ı bir başka bölgesel güç olarak, hep İran’a karşı denge olarak kabul etti. Arab baharı, bu güveni bir miktar sarsmış olsa bile, bir taraftan Mursi’yi bir darbe ile deviren El Sisi’nin bölge yaklaşımı, diğer taraftan zaten belleklere kazılı İran tehdidi ve ABD nin İran’a karşı takındığı ‘şeytanlaştırıcı’ tavır, Kızıl Deniz’in iki yakasını hem birbirlerine yakınlaştırdı, hem de Mısır ve Suudi Arabistan’ı İsrail ile uzlaşma yol ve fırsatları aramaya yönlendirdi.
Adalardan Esen Dostluk Yelleri
Yine de Mısır ve Suudi Arabistan’ın anlaşmazlık konuları arasında Akabe Körfezinde yer alan adalar olduğunu hatırlamak iyi olur. Nitekim genelde küçük gruplar halinde bulunan adalar, hep Kızıl Deniz kıyıdaşı ülkeler arasında niza konusudur. Dehlek Takımadaları, Yemen sahillerinde Feresân, Kemerân, Bâbülmendeb Boğazı girişinde Meyyûn Adaları, Kızıl Deniz’in iki yakasında bulunan ülkeler için hep sorun olmuştur. İşte bunlardan özellikle Akabe’nin kuzeyinde bulunan Tiran ve Sanafir Adaları, Suudi Arabistan ve Mısır arasında, adeta geçmişi 1950’li yıllara kadar giden bir çıbanbaşıydı. El Sisi’nin ani bir karar ile 2016 yılında, bu iki adayı Suudi Arabistan’a devir etmesi, iki ülke arasında yeni bir milat başlattı. Suudi Arabistan, bu jeste karşılık Mısır’a 24 milyar dolarlık yatırım ve borç imkânı sağlamıştı. El Sisi’nin kararı, Mısır’da yasama ve yargı tepkileri ile halk protestolarına neden oldu ise de, Mısır’a Kızıl Deniz’in öte yanından para akmaya başlaması, suların durulmasına yardım etmişti. İki adanın stratejik konumu dışında belki de tek önemi sahip olduğu biyo-çeşitliliktir. Bunun da akademik içerikli araştırmalar dışında bir turizm fırsatı olduğunu sanmıyorum.
Ortak Hedefler ve Bir Köprü Tasarımı
2013’ten bu yana gelişen iyi ilişkiler, 2018 yılında Suudi Prens Salman’ın Mısır’a Sina Yarımadasının güneyinde kurulacak olan megaşehir için 10 milyar dolar vermeyi taahhüt etmesi ile daha da güçlenmiştir. Bunun dışında Suudiler, Mısır’a, 20 yeni projenin her biri için 1,84 milyar dolar vereceklerini açıkladı. Bu, borçlanma sorunları olan Mısır için yine önemli bir açılım oldu. Yaptığı her maddi katkı için, katkının yapıldığı ülkenin ruhunu isteyen Suudi Arabistan, Mısır’dan Katar’a karşı bir ittifak sözü aldı. Radikalleşmeye karşı siyasi işbirliğinin en önemli sonucu Katar’ın bölgede yanlızlaştırılmasıdır. Mısır ve Suudi Arabistan bu arada Katar’ı İran’ın kucağına ittiklerini gözden kaçırmışlardı. Evet, Katar bölgede Arap komşuları tarafından dışlanmış ve İran’ın yörüngesine girmiştir. Ama ihtiraslı yatırımlar peşinde olan Mısır ve Suudi Arabistan, hem teknolik atılımları yapmak, hem de İran’a karşı ortak bir cephe oluşturmak için İsrail ile yakınlaşmada pragmatik bir yarar görmeye başlamışlardır. İdeolojik buzları kıran bu gelişme ise, bence son yıllarda ortaya çıkan en önemli barış hamlesidir. Uluslararası ilişkilerde dostluklar değil, çıkarlar vardır. Bu nedenle kalıcılığına güven olmasa bile, İsrail ile işbirliği, bu ülkenin dışlanması nedeni ile uzun yıllar akim kalan bölgesel elektrifikasyon, tarımsal kalkınma, verimlilik, su arıtma, değerlendirme ve paylaşım projelerine yeni bir ivme verebilir. Bunun dışında, Ghor Çukuru ile ilgili çevre sorunlarına ortak bir bakış açısı geliştirilmesi, Kızıl Deniz ve Ölü Deniz arasına kanal açılması gibi pahalı ama daha çok yüksek teknoloji gerektirdiği için zor projelerin hayata geçirilmesine imkân hazırlayabilir.
Hem Mısır’ın, hem de Suudi Arabistan’ın birçok bölgesel sorun konusunda benzer görüş sahibi olması ve eş anlı olarak İsrail ile geliştirdikleri ilişkiler, bölge barışının geleceği için bir umut. Bununla birlikte, Mısır’ın Suudi Arabistan’ın aksine, İran’a da fevkalade pragmatik bir açıdan bakması ve bölgesel uluslararası ilişkilerde hâlâ tarafsız kalma çabası göstermesi, hem Suudi Arabistan, hem de İsrail’i rahatsız etme riski taşımaktadır. Ufak bir bahane, arada güçlükle kurulan dostluk köprülerinin bir bir atılmasına neden olabilir. Ama Mısır ve Suudi Arabistan, iki adanın devir tesliminden sonra Akabe Körfezinin en dar köşesinden yaklaşık 16 kilometrelik bir köprü geçirmekten söz etmeye başlamışlardır. Böyle bir köprünün, Mısır ve Suudi Arabistan için taşımacılık kolaylığı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca inşaatın önemli bir mühendislik tasarımı olması nedeniyle, her iki ülke, projeye İsrail’i de katma konusunda oydaşma içindedir.
Kapıların Anahtar Sorumluluğu
Ancak Mısır ve Suudi Arabistan, Suriye ve Yemen gibi konularda görüş birliğine sahip olsalar bile, Filistin konusunda bir ortak noktaya sahip değillerdir. Aslında hiç birinin Filistin konusuna yapıcı ve yaratıcı bir yaklaşımı olduğu söylenemez. Suudi Arabistan Filistin konusuna ideolojik pencereden bakmaktadır. Ama bilindiği gibi, Filistin ve özellikle Gazze üzerindeki İran etkisi, Suudi etkisine göre her zaman için daha fazladır. Yine de Suudi Arabistan, Filistin’e son 17 yılda yaklaşık 6 milyar dolarlık yardım vererek, sorunlu bir kazan çorbaya, bir miktar tuz katmıştır.
Mısır ise özellikle Gazze Şeridi ve Sina Yarımadasından gelen terör nedeni ile, ortak sorunlara çözüm üretme gayreti içinde, İsrail’le işbirliğine büyük önem vermektedir. Ayrıca, Gazze’den, Refah ve Kerem Şalom Kapıları üzerinden Mısır’a akan insan selinin, Mısır piyasalarını olumsuz etkilediği düşüncesi yaygın olduğu için, çoğu kez bu iki kapı, Mısır tarafından ve İsrail’in desteği ile sadece denetimli olarak ve belli aralıklarla açılmaktadır. İşte bu ortak kapı denetimi bile Mısır ve İsrail ilişkilerine bir başka güvenlik işbirliği boyutu katmaktadır.
Bu bağlamda da İsrail ile Mısır arasında Filistin konusunda görülen oydaşmanın, Mısır ve Suudi Arabistan arasında olması söz konusu değildir. Ayrıca Mısır’da fevkalade aktif olan Selefi gruplar ve İhvan, yani Müslüman Kardeşler, Filistin konusunu da kullanarak, güçlü bir İsrail karşıtı politikaya öncü olmaya devam etmektedir. Üstelik bu, Mısır siyasi yönetiminin önüne, deveye hendek atlatmaktan daha büyük güçlükler çıkarmaktadır. Ama Mısır ve Suudi Arabistan Filistin konusundaki görüş ayrılıklarının, aralarını bozmasına izin vermemeye özen göstermektedir. Bu konuyu İsrail’e karşı da kullanmamaları oldukça ilginçtir.