Wimbledon, her yıl olduğu gibi bu yıl da bizi sürprizlerle karşıladı. 15 yaşındaki Amerikalı raket Coco Gauff, turnuvanın en büyük sürprizi oldu.
Roland Garros ile Wimbledon arasında çok fazla zaman yok. Çim sezonu çok kısa ve kendimizi bir anda Wimbledon heyecanının içinde buluyoruz. Bunun yüzünden de daha Roland Garros’taki şampiyonlukların ve performansların etkisinden çıkamadan, bir anda Wimbledon kuralarını konuşup, ilk tur maçlarını izler hale geliyoruz. Bu biz tenis severler için çok heyecanlı olsa da, adapte olması zor bir tempo. Çim kort başlı başına her tenisçinin en iyi performansını gösterebildiği bir zemin değil. Sezon içinde çok iyi performans göstermesine alıştığımız oyuncuların, Wimbledon’da oyunlarının düştüğünü ve birkaç maç kazanmanın ötesine geçemediklerine çok şahit oluyoruz. Ama aynı zamanda da her sene çok çekişmeli ve normale nazaran daha uzun maçlar izleme şansı buluyoruz. Anlayacağınız, Wimbledon gelenekçiliği ve kuralları ile herkesin gönlünü kazanmış bir turnuva olsa da, bütün bunları bir kenara koyarsak tenis sezonunun en sürprizli olmaya açık ve en keyifli turnuvalarından biri.
Turnuvanın sürprizleri
Turnuva başlamadan bir sürü tenisçinin performansı konuşuluyor, kimler şampiyonluğa aday, kimlerden beklentiler yüksek analizleri yapılıyordu. Ama daha ilk günden kimsenin hesaplamadığı, belki aklına bile getirmediği sürprizler yaşanmaya başladı. Önce Grand Slam’lerde şansı bir türlü yaver gitmeyen Zverev ilk turda elendi. Şu anda kendine güveninin çok yüksek olmadığı bir dönemde olduğunu da maç sonrasındaki basın toplantısında açıkladı. Daha sonra, şampiyonluk adaylarından biri olan Tsitsipas beş sette elenmekten kurtulamadı. Onun aldığı yenilgi Zverev’inkinden de şoke ediciydi. Bütün bu yenilgiler sindirilmeye çalışılırken, son iki yılın Roland Garros finalisti Thiem’e de ilk turda veda ettik. Onun oyununun çime çok uygun olmadığı ve Wimbledon’da çok ilerleme şansı olmadığı söylenenler arasındaydı. Ama kimse ilk tur yenilgisi beklemiyordu. Kısaca, önceki yazımda da ayrıntılı anlattığım, hikâyelerine ortak olmaktan keyif aldığımı üç oyuncuya da çok erken veda etmiş olduk. Ancak dediğim gibi, Wimbledon sürprizlerle dolu ve ne zaman ne olacağı hiçbir zaman belli değil.
Geleceğin şampiyonu
Her şeyi bir kenara koyarsak, bir hafta boyunca bütün yenilgileri ve beklenmeyen performansları unutturan bir hikâyeye şahit olduk. Bu satırları okurken kimden bahsedeceğimi tahmin ediyorsunuzdur herhalde. 15 yaşındaki Amerikalı raket Coco Gauff, ilk turda Venus Williams’ı yenerek hem dünyaya kendini tanıtmış, hem de bir yıldızın doğuşunu resmi olarak başlatmış oldu. Böyle büyük maçlardan sonra en önemli şeylerden biri oyuncunun bir sonraki maçını nasıl oynadığıdır. Gauff, Venus galibiyetiyle kalmadı, dördüncü tura kadar geldi. Hatta üçüncü turda iki maç puanı çevirerek müthiş bir geri dönüşe imza attı. Son 16’da ise, turnuva boyunca çok iyi performans sergileyen Halep’e yenilmekten kurtulamadı. Elemelere ‘wild card’la dahil olan Gauff, elemelerden gelip dördüncü tura uzanan yolunda hem savaşçı kişiliği, hem basın toplantısında yaptığı açıklamalar, hem de yaşının çok üzerinde duran duruşu ve oyunuyla herkesin kalbini kazanmayı başararak, geleceğin şampiyonu olacağı sinyallerini verdi. Onun 20 yaşına kadar dünya 1 numarası olacağı ve kadınlar tenisinin yeni yıldızı olacağı da herkes tarafından söylenen ve söylenmeye de devam edecek sözler oldu. Bizler de onu daha çok izlemek için sabırsızlanır hale geldik.
Wimbledon hâlâ bitmedi, en heyecanlı haftasıyla devam ediyor. Bu heyecana ortak olmak ve kimin kazanacağını görmek için ekranlarınızın başına oturun ve keyfini çıkarın. Gauff ismini de unutmayın, çünkü bundan böyle sıklıkla duyacağız gibi duruyor.