Kubrick hayatı boyunca dinden ve ritüellerden kendini uzak tuttu ancak Büyük Bilinmeyene hayrandı
20. Yüzyılın en ünlü film yönetmenlerinden Stanley Kubrick 1928 yılında Yahudi bir anneden ve babadan doğdu, New York’un en tipik Yahudi mahallesi Batı Bronx’ta büyüdü, neredeyse tüm yakın arkadaşları Yahudi idi, 1987’de Woody Allen’in Radyo Günleri filmindeki küçük çocuk karakteri kendisi ile özdeştirdi, ancak 2001 Space Odyssey filminin efsanevi yönetmeni hiçbir zaman Yahudiliğini ön plana çıkarmadı.
2001 Space Odyssey
Onun Yahudiliğini neredeyse gizleyerek Hollywood’da efsaneleşmesi bazı kişiler tarafından yanlış bile yorumlandı, bazı çevreler onun ‘kendi kendinden nefret eden Yahudi’ olduğunu iddia etti ancak daha sonra bunları iddia edenlerin onunla çalışmış olan ancak bir şekilde Kubrick ile geçinememiş meslektaşları olduğu ortaya çıktı.
Eyes Wide Shut
Yönetmenin diğer bir hit filmi ‘Eyes Wide Shut’ta senaryoyu birlikte yazdığı Frederic Raphael, bir açıklamasında Kubrick’in kendisine “Hitler, yaptıklarının neredeyse hepsinde haklıydı” dediğini bile iddia etmişti.
Ancak Kubrick’in Yahudi kişiliği başkalarının onu sınıflamasından çok daha karmaşıktı. Onun ‘kendinden nefret eden bir Yahudi’ olduğuna dair açık bir kanıt yoktu.
En büyük kızı Katharina babasının hiçbir zaman Yahudiliği inkar etmediğini belirtmişti. Kubrick Holokost konusunda Raul Hilberg and Primo Levi‘nin kitaplarını okumuş, meslektaşlarına da okumalarını tavsiye etmişti. Hatta hayalini kurduğu hiçbir zaman yapmaya fırsat bulamadığı film için Albert Speer’ın ‘3. Reich’ın İçinde’ kitabını senaryolaştırmayı düşünmüştü. Basının, “Kitabı nasıl sinemaya uyarlamayı düşünüyorsunuz? Sorusuna ise şöyle cevap vermişti: “Ben de nasıl yapacağımı bilemiyorum sonuçta ben de bir Yahudi’yim.”
Kubrick tipik bir Aşkenaz Yahudi’si gibi yemeğe meraklıydı; tuzlu balık konserveleri, bagel sandviçlere ve şarküteri merakı vardı. Film setlerinin en yakın şarküteriye uzak olmasından şikayet ederdi.
Kubrick’in Yahudiliği adeta damarlarında dolaşan kan gibiydi, ancak dindar değildi. Dedeleri 1900’lerde orta Avrupa’dan ABD ye göç etmiş tipik Aşkenaz kişilerdi. Kubrick Yahudi edebiyatına hayrandı, Sigmund Freud, Arthur Schnitzler, Jacob Schulz, Franz Kafka, Stefan Zweig’in kitaplarını okurdu. Babasının müthiş zengin bir kütüphanesi vardı ve oğluna kitap sevgisini daha küçük bir çocukken vermişti.
Kubrick tipik bir Amerikan Yahudi’sinin hassasiyet ve zevklerine sahipti; fotoğrafçılık, satranç, caz, film çekmek gibi merakları 20 Yüzyıl Amerika’sında tipik Yahudi zevkleri ile uyumluydu.
Kubrick antisemitizm ile de karşı karşıya kalmış Look Dergisi için muhabirlik yaparken, ABD’nin güneyinde Yahudi olduğu için lokantalara otellere alınmamıştı.
Şoförü ve baş yardımcısı Emilio D’Alessandro onun hiçbir Tek Tanrılı Dine inanmadığını dini fanatizmi de manasız bulduğunu belirtmişti. Ancak Alman Film Yapımcısı ve yakın akrabası Jan Harlan, Kubrick’in evrenin gizemine ve Büyük Bilinmeyenine her zaman hayran olduğunu belirtmişti.. Belki de bu yüzden ölümünden sonra arkasından Kadiş okunmuştu….
Bu yazı Yazar Nathan Abrams’ın ‘Stanley Kubrick: New York’lu bir Entelektüel’ isimli kitabından alınmıştır.