Sezen Cumhur Önal misali başlayalım bir yaz günü ekonomi sayfasına. Rafet El Roman ‘Seni Seviyorum’ klibini tweet atarak, “Sizlerle bu şarkı ile tanışmıştık” dedi. O yıl Foça’da vatani görevimi icra ediyordum. Bu yaz Özdere, Çeşme, Alaçatı, Narlıdere, Sakız ile yarımadada nostalji yaptım.
Turizmde “Bu sene rekorlar kırılıyor, çok yabancı turist var” deniliyor. Konakladığım otellerde daha çok mavi kartlı yabancı turistlerin varlığına şahit oldum. Bu sene kalabalıktan mıdır, maliyet kontrolünden mi daha önce konakladığım otellerde mutfak biraz zayıflamış gibi geldi. Dalyan’da birçok balık restoranı kapanmış. Fakat Trabzon’da şahit olduğum durum İzmir turistik yöresinde de karşıma çıktı. Fiyatlar genelde döviz geliri olanlara göre belirleniyor. Yani yerli turist Euro kazanan bir mavi kartlı turiste göre 5,5 porsiyon, Dolar harcayan bir Arap Yarımadası turistine karşı 4,5 porsiyon daha az yemek durumunda kalıyor (2,5 ve 3,5 katı Dolar parite etkisini de koyarsak Arap Yarımadası turisti bütün ailesini aynı maliyetle doyururken, yerli turist tek başına doyabiliyor).
Turizm kaynaklı sorunlara çareler
Burada bir noktayı hatırlatmakta fayda var. Mesela Roma’da yabancı turistler için ayakbastı parası, otobüsler için de şehre giriş parası alınır. Belediye veya kamu bütçe gelirlerini arttırmak için bu konuyu değerlendirmekte fayda var gibi... Yerli turiste fiyat faydasını sağlayamıyorsak en azından ana kasaya bir fayda yaratılabilmeli ki vatandaşın vergi matrahı hafiflesin. Bugün Avrupa Birliği’ne çıkacak bir yerli turist daha şehre ayak basmadan ilgili konsolosluğa 80 Euro’dan başlayan fiyatlarla ödeme yapıyor.
Bir de her şey dahil turizmine bir çözüm bulunmalı. Kendi ülkesinden aynı paket turu Euro bazında yarı fiyatına alan bir (yerli) yabancı turist, otelden çıkmayınca esnaf da pek kazanamıyor, ister istemez fiyata ekliyor derken enflasyona dolaylı bir katkı yine esnaftan geliyor. Açık büfelerde çöpe giden de cabası.
Kripto paralar ve merkez bankalarının geleceği
Kripto paralar geçtiğimiz ay birkaç nedenden dolayı hareketlendi. Özellikle Bitcoin, Facebook Libra haberi ile iyice hareketlenmişti. Bu sefer dalgaya altcoin’ler pek katılmadı. Derken Libra için Trump’ın tweetleri, ABD Hazinesinden Steven Mnuchin’in demeci ve Kongre komiteleri dahil regülasyona tabii tutulabileceği söylemleri gelince bir düzeltme hareketi geldi. Libra bir stablecoin; bir döviz kuru sepetine sabitlenerek kripto paralardaki volatilitenin bertaraf edilmesini hedefliyor. Dijital alışverişlerde kullanılması bekleniyor. Paypal, VISA, Mastercard, Spotify, UBER, Vodafone, Kiva gibi kurumların Facebook ile kurduğu bir organizasyon, merkezi İsviçre olacak. Sitesinde ‘küresel bir para ve finansal altyapı’ olarak karşılama sayfası açılıyor. Paranın özelliklerini taşıyan kripto paralar ister alt ister stablecoin olsun, bir tek paranın fonksiyonlarından para politikası enstrümanı olma özelliğini henüz taşımıyor. Çünkü merkez bankalarının varlıkları arasında bunlar yok. Aynı merkez bankaları çok istisnai durumlar haricinde bilançolarında hisse senedi veya finansman bonosu da taşımıyor. Öte yandan FED’in bilançosunun %95’inin ABD Hazinesi (garantili) tahvilleri olduğu düşünüldüğünde, keza FED Board’undaki beş kişiden Powell dahil dördünün ABD Hazinesi kökenli olduğu dikkate alındığında, dünyanın en bağımsız kabul edilen merkez bankasının araç ve yönetim olarak pek de bağımsız olmadığını iddia etmek mümkün gibi. Keza, altın rezervlerinin de altın sertifikası olduğu, yani varlığı altını ABD Hazinesine verip, aldığı altın sertifikalarını da kullanamadığı dikkate alındığında, keza döviz rezervlerinin (yaklaşık 130 milyar Dolar) ancak yıllık dış ticaret açığını karşılayabilecek seviyede olduğu görüldüğünde, ki bu rezervlerin yaklaşık 50 milyar Doları kullanılabilir durumda, kalanları IMF SDR karşılığı, aslında en büyük ve en bağımsız merkez bankasının faiz azaltma olasılığından çok başka konularının tartışılması gerektiği net bir şekilde görülebilir. Burada tarihe geçecek bir saptamayı İstanbul Ekolü olarak kayıtlara geçmesi adına yapmakta fayda bulunuyor. Senyoraj kabaca merkez bankalarının emisyon gelirleridir. Seignor, sinyor kelime kökeninden gelir. Yani, egemen kişinin veya iktidarın gelirleri anlamında merkez bankacılığının tarihçesine, İsveç ve Hollanda, sonrasında Bank of England’a kadar gider. Dünyada merkez bankacılığının geldiği nokta itibarı ile gelir dağılımı eşitsizliğini giderememesi, ekonomik büyümeleri destekleyememesi, küresel krizi yönetememesi, enflasyon hedeflerini tutturamaması gibi nedenlerle sıkça eleştirildiği bir noktada artık belki de bir gerçeği kabullenmek gerekiyor, Bretton Wood toplantılarının yıldönümünde. Dünyada merkez bankacılığı bitti, uzatmaları oynuyor. Maalesef Endüstri 4.0 değişimlerine merkez bankacılığı ve etrafındaki finansal sistem de pek ayak uyduramadı. Haber doğruysa Bulgaristan’ın Bitcoin rezervleri altın rezervlerini geçmiş. İşte bu yüzden, yakın zamanda hazinelerin yani merkezi hükümetlerin kendi kripto paralarını çıkartarak kamu finansmanı yapması pek şaşırtıcı olmayacaktır. İstanbul Ekolü olarak bugün için iddialı ama belki de yakın geleceğin saptamasını özetlersek: “Merkez bankacılığı bitti. Senyor, egemen iktidar gücünü merkez bankalarından geri almak istiyor. Burjuva buna kendi parası Libra, köylü ve işçi sınıfı ise kendi kripto paraları ile cevap vermeye çalışıyor.”
Astro-Ekonomi
Bizdeki faiz oranı tartışmalarının veya FED’in 0,5 puan faiz düşürme beklentilerinin aslında arkasındaki sancılar da burada. İşsizlik ve enflasyon (ki FED’in hedefleri arasındadır, bizde sadece enflasyon) büyüme gibi eko-politik tarafta beklentileri karşılamadıkça bu tartışma ve baskılar daha da artacaktır. Yıllardır dediğimiz gibi ekonomi, para-banka, iş-yönetim kitaplarının yeniden yazılması gereken bir evredeyiz. Düşünsenize daha Mars’a giderken gümrük beyannamesi verecek miyiz, koloniler vergi ödeyecek mi, kendi paralarını mı çıkaracaklar, Dünya Bankası Mars’ı veya Kepler’i kapsayacak mı, uzay gemisi sigortası CIF ise atmosfer sonrasının risklerini hangi tarafın sigortası karşılayacak gibi daha yüzlerce sorunun tanımının yapılması lazım. İşte bu yüzden İstanbul Ekolü, en liberal iktisat okulu Avusturya Ekolü’nün bile üzerindedir diye bu sayfadan uzun zamandır iddia etmemizin nedeni burada yatıyor. Astro-Ekonomi, uzay ekonomisi kavramları henüz iktisat kitaplarında, iş kitaplarında yer almıyor. Akademik dünyada bu multidisipliner alanı tanımlayacak alan kodu bile bulunmuyor. Son yazdığım uzay ekonomisi, uzayda finansal hizmetler ana temalı bildirimi ve makalemi inceleme sürecine kabul ettirene kadar göbeğim çatladı. Bir Einstein asla değilim tabii, sevgili Selin Sevindiren arada yazılarında beni şımartıyor ancak emin olduğum tek konu, bu yeni finansal konuları, uzay ekonomisini ele alacak bir iktisadi yönetim okulu anlayışı, İstanbul Ekolü, medeniyetin yeşerdiği Anadolu’ya ve özellikle finans merkezi İstanbul’a çok yakışır. Son Kalkınma Planında yer alan kripto paralar ile başlamak da mümkün.
Gelelim kapanış şarkısına. Ege’den ‘Yaz Aşkım’ ve Haluk Levent’ten ‘Akdeniz Akşamları’ ile bu yaz günü ekonomi yazısı kapanışını yapalım. Bir iddia veya tavsiye değil ancak dikkat çekmek istediğim bir konu var. 19 Mart 2014 tarihli “İstanbul Ekolü’nden kâhin Roubini çıkar mı?” başlıklı yazımızda dikkat çekmiştik. Fischer Denklemine göre ABD ve AB merkez bankalarının bilanço büyüklükleri, GSYİH ve enflasyon oranları arasında yine makas açıldı, bir dengesizlik var. Özetlersek, FED bilanço büyütmez, parasal genişlemeye gitmezse veya ECB bilanço daraltmazsa, ya da enflasyon oranlarında veya GSYİH’larında önemli bir değişim olmaz ise Euro/Dolar paritesinde bir yıl civarında bir hareketlenme beklemek mümkün (faiz oranları değişimine göre gecikebilir, hızlanabilir veya etkisi azalabilir). İlk aşamada 1,05 seviyelerindeki teknik kırılırsa 1 Dolar = 1 Euro, sonrasında 1 Dolar = 1,10 Euro üzeri görülebilir. Belki de ticaret savaşlarında G20 sonrası durağanlaşmanın kur savaşlarına kayacağı endişesi de bu nedenle daha kritik hale geliyor. Lagarde’ın ECB Başkanı olması acaba tesadüf mü yoksa bağımsız merkez bankacılığının son örneği mi, hep birlikte göreceğiz yaz meltemi eşliğinde, Top Gun 2 sinema perdelerine gelmeye hazırlanırken. İlk Maverick’ten bu yana dünya çok değişti, İlhan İrem ‘Anlasana’.
Not:
Bu yazıda yer alan bilgi ve yorumlar herhangi bir şekilde yatırım danışmanlığı ve önerisi kapsamına girmemektedir. Yer alan bilgiler ve bunların kapsamında alınan karar ve uygulamalardan, doğabilecek sonuçlarından, Şalom ve yazarın herhangi bir yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmamaktadır.