İran petrollerinin, uygulanan uluslararası yaptırımlar dolayısı ile yaratacağı piyasa etkisini yine Suudi Arabistan telafi etmeye hazırlanıyor.
İran petrollerinin, uygulanan uluslararası yaptırımlar dolayısı ile yaratacağı piyasa etkisini yine Suudi Arabistan telafi etmeye hazırlanıyor. Neredeyse çöl sathından fışkıran petrol, bu ülkeyi, üretim miktarını ihtiyaca göre kolayca ayarlayabilen bir ülke haline getirdiği için (swing producer), Suudi petrolü, herhangi bir nedenle ortaya çıkan piyasa daralmalarına karşı bir sigorta olarak kabul ediliyor. Şimdi günlük ihracat hedefini günlük beş milyon varilden, iki yıl içinde yedi milyon varile yükseltmek istemesi, dünya piyasalarına bir güvence, İran için ise bir kâbus.
Suudi Arabistan’ı Hürmüz’den çıkarma çabası
Suudi Arabistan’ın toplam 17 bin kilometre uzunluğunda bir boru hattı sistemi var. Bunun 1170 kilometrelik kısmı ile 1984 yılından beri, doğudaki petrol kuyularından batıya uzanarak, Yanbu el Bahr Limanına petrol sevk ediyor. Ülke içindeki Ras Tannura, Rabigh, Yanbu, Riyad and Cidde gibi rafinerilerin arıtma kapasitesi günlük sadece 1,6 milyon varil olunca, daha çok ham petrol ihraç ediyor. Bu nedenle üretimini arttıracağı petrolün akışı için yeni boru hatları ve arıtma için yeni rafineri olanakları gerekli.
Hürmüz Boğazının kapanma riskinin varil fiyatını arttırmaması için, şu sıralar, Suudi Arabistan’ın Doğu-Batı (Petroline) boru hattını batı yönünde uzatma planı var. Kendisi için ihracat, müşterileri içinde kesintisiz arz güvencesi sağlayacak bir önlem bu. Suudi Arabistan, çıkaracağı ilave petrolü ancak mevcut Doğu-Batı boru hattını, Akabe Körfezine ve/veya Kızıl Deniz’in ötesine uzatarak akıtabilecek. Aslında Suudi petrol trafiğinin azalması, Hürmüz ve Umman Boğazları için de bir rahatlama olur. Irak ve Kuveyt bu gelişmeden yararlanabilir. Keşke bu arayış bölgesel çatışma değil, bölgesel işbirliği nedeniyle olsaydı.
Bölge ülkeleri için daha yakın işbirliği zorunluluğu
Ürdün Suudi Arabistan’ın eski müttefiki. Aynı zamanda, İsrail ile işbirliğini akılcı zeminde yürüten bir ülke. Peygamber Sülalesinin Haşimi Ürdün Krallığında temsili, ancak kutsal emanetlerin Suudilerde olması, Ürdün’ün yıllarca, Suudi Arabistan’dan bu nedenle maddi çıkar sağlamasını sonuçlandırdı. Dolayısıyla imkân olursa, Eilat-Akabe tesislerine uzayacak bir boru hattı ile Suudi petrolünün kısmen bu tesislerdeki rafinerilerde arıtılması, hem Ürdün-Suudi Arabistan, hem de son iki yıl içinde bir hayli yol kaydeden İsrail-Suudi ilişkilerine katkıda bulunabilir.
Bu arada Mısır, son zamanlarda bulduğu doğal gaz kuyuları hariç, dünya için oldukça önemsiz bir hammadde menşei olmakla beraber, iyi bir petrol ve doğal gaz ulaştırma altyapısına sahip bir bölge ülkesi. Mısır’ın Ürdün, Suriye ve Lübnan’a boru şebekeleri ile bağlanmış olması, Doğu-Batı hattını, Hürmüz Boğazı dışına kayarak çalışır hale getirebilecek bir imkân. Bu bağlamda, Arap boru şebekesinin, El Ariş’ten, Taba, Akabe, Amman, Şam ve Humus bağlantısı ile Mısır’dan İsrail’e uzaması bir imkân. Mısır, Suudi Arabistan ile olan tüm ilişkilerini, El Sisi’nin attığı olumlu bir adımla yeniden gözden geçirip, tatlıya bağlamış bir ülke olarak, Doğu-Batı hattının Kızıl Deniz kıyılarına ulaşmasından önemli ölçüde yararlanabilir. Elbette, Kızıl Deniz’in mercan derinliklerine boru hattı inşa edilmesi söz konusu olmamalıdır. Ancak Sina Yarımadası, pekâlâ, Doğu-Batı hattının uzatılarak Suudi petrolünün akışına yeni bir yol sağlama açısından iyi bir yer seçimi olabilir. Bu, hem yarımadadaki teröre karşı yeni bir güvenlik yapılanması yaratma zorunluluğu, hem yerel bedevilere iş imkânı sağlaması açısından önemli olacaktır.
Sina petrol boru hattı, Mısır ve İsrail için de yeni bir kârlı işbirliği imkânı yaratacak bir ulaştırma kanalı olabilir. Bunun dışında eğer bir anlaşma, Doğu-Batı boru hattının Hayfa veya Aşdod limanlarına da doğrudan ulaşmasına imkân verirse, bu Suudi-İsrail ilişkilerine, enerji ortaklığı açısından yeni bir boyut da kazandırabilir. Arap Baharı ile inşaatı yavaşlayan, Arap boru şebekesi, İran tehdidi ile bölgesel işbirliği olarak yeniden canlanabilir. Üstelik bu defa İsrail’i de plana dahil ederek. Doğu-Batı hattı, bir kez Sina’ya da ulaşırsa, ikinci Süveyş Kanalı ile kolaylıkla Akdeniz’e ve Avrupalı müşterilere ulaşacaktır. İşki İran tehdidinin yarattığı güvensizlik ortamını, bölgesel işbirliğinin emrine verebilsinler.
Jubail’den Mumbai’a yol gider mi?
Katar ve Suudi Arabistan arasında uzun yıllardan beri süren sürtüşme ve küskünlükler var. Üstelik Katar’a karşı, Suudi Arabistan Mısır ile birlikte ekonomik yaptırım uygulamakta. Bunun dışında, İran tehdidi ve İran ile ilgili şeytanlaştırma süreçleri, Körfez İşbirliği Konseyini de çözülme noktasına getirmiş durumda. Yazık ki bölgede en iyi çalışan, en işlevsel işbirliği, misyonunu tüketti. Oysa ortak para birimi kullanmak ve bir para birliği oluşturmak gibi hayalleri bile vardı. Şimdi, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Bahreyn bir yana, Katar bir başka yana savrulmuş durumda. Ama Umman Sultanlığı her yana ve yöne ilişkilerini tarafsız bir biçimde yürütme çabasında. Umman Körfezi de İran ile ilgili gelişmelerden, tanker saldırı ve tutuklamalarından ister istemez nasibini alıyor. Ancak Umman, İran dahil komşularına eşit mesafede durmayı, hatta aracılık teklif etmeyi bile başarıyor. Sağ gözün sol göze güvenemediği, ama ülkelerin geçici ittifaklara göz kırptığı bir coğrafyada, bu özelliği Umman Sultanlığına bir ayrıcalık sağlıyor.
İran’ın varlığından hep endişe duyan Suudi Arabistan, aynı zamanda doğudan da daha doğuya, yine Hürmüz’den ayrılarak bakmak istiyor. İran Körfezinin doğusunda enerji iştihası yüksek Hindistan da, bir taraftan Hürmüz Boğazının güvenliğine iki savaş gemisi tahsis ederken, diğer taraftan Suudi Arabistan ile hem ticaret hem de yeni boru hattı tasarımı peşinde. Bu suretle enerji güvenliği açısından yakın komşunun saltanatını sürmek istiyor. Ama hem Suudi Arabistan, hem de Hindistan, planlarını hayata geçirmek için Umman Sultanlığına muhtaç.
Suudi Arabistan’ın Jubail şehri üzerinden Umman’ın Duqm Limanına uzanacak 1700 kilometrelik bir boru hattı üzerinden, Hindistan’ın Mumbai Limanına düzenli seferlerle petrol ikmali yapılması bir tasarı. Duqm, Umman Boğazı dışında uygun bir liman, ama Suudi petrollerinin aktarımı için kullanılması, Suudi-Hindistan işbirliğine Umman Sultanlığının da katılmasına bağlı. Yeni bir üçlü ittifak, Doğu-Batı Petroline’a güney ve daha doğu yönünde de bir açılım verebilir. Duqm dan sonrası ise, Hint okyanusu derinliklerine boru döşenmedikçe yine bir açık deniz tanker taşımacılığı olmak zorunda. Duqm-Mumbai arası yaklaşık 1800 kilometre. Doğu Akdeniz’de çıkan doğal gazı, 1900 kilometrelik (1200 mil) bir mesafeden aktarmayı tasarlayan proje taslakları, pekâlâ, bu tasarımda çalışan şirketlere, Suudi sermayesi ve Hindistan emeği katılımı ile Hint Okyanusu derinliklerinden de boru hattı geçirme fırsatı verebilir. İşte size bir başka bölge ve bir başka işbirliği imkânı.