Okur Mektubu
Bu başlık 17 Temmuz 2019 tarihli Şalom gazetesindeki bir makaleye ait.
Yaradan çoğul mudur?
Makale yazarı Sn. Sarfati İbranice Tanrı anlamına gelen “Elohim”in çoğul bir isim olmasından hareketle Kutsal Öğreti’nin (Tora/Tevrat) “Tanrılar göğü ve yeri yarattı” cümlesiyle başladığına işaret ediyor.
Sn. Sarfati’nin bu cümlesinde bir değil iki yanlış var:
Birincisi, “Tanrılar” değil “Tanrı” olacak. Zira söz konusu Tanrılar olsaydı, İbranice imla kuralları gereğince yaratma eyleminin “yarattılar” şeklinde yazılması gerekirdi. Elohim’in çoğul şeklinde yazılmasının sebebi ona duyulan saygının icabı. Aynı, saygı duyulan birine “Siz” şeklinde hitap edilmesi gibi.
Yaptığı ikinci tercüme yanlışı ise gök bağlamında. Zira bu kelimenin İbranicesi sadece çoğul olup “Gökler” şeklindedir. Keza, suyun İbranicesi de sadece çoğuldur.
Yakışıksız bir çağrışım teşebbüsü
Piyasalarla Tanrı arasında çoğulluk üzerinden yakıştırma bir paralellik yaratma gayreti bu yüzden oldukça yetersiz.
Piyasalarla Elohim arasında bir paralellik bulabilmek için epey “yaratıcı” olunması lazımsa da filozofumuzun esin kaynağının “Yahudilerin Allahı” olan para ve türevleriyle bir sorunu olan Marx olması kuvvetle muhtemel.
Diğer bir deyişle, piyasanın çağrıştırdığı, paradan ve temsil ettiklerinden duyulan tiksintinin Yahudilerin dini üzerinden Yaradan’a iliştirilme teşebbüsü çok talihsiz!
Kushner’in fikir dünyası
Sn. Sarfati’nin “Damat” Kushner’in Buber’i okumadığı konusunda nasıl fikir sahibi olabildiği merak konusu.
Bunu kendisine sorma zahmetine katlanmış mıdır acaba?
Sn. Sarfati, Kutsal Topraklar’da bir toplum ve devlet olarak yaşamaya talip olanlara dinden kaynaklanan ulvî amaçlar yüklemeye çalışıyor.
Sn. Sarfati’nin “Kutsallara” olan yaklaşımı konusunda, geçmiş yazıları perspektifinde az çok fikir sahibiyiz.
Kendi küçümsediği değerlerin hesabını Buber’in üzerinden Kushner’e ödetme gayreti de neyin nesi?
Dindar olmayan Yahudilerin anavatanlarında yaşamaya hakları yok mudur?
Kaldı ki Siyonizm’deki referanslar dine değil vatan ve hürriyete endeksli millî öğelerdir.
İsrail’in Sosyalist dünya görüşlü kurucu babaları dinsel değil kültürel ve millî motivasyonlarla hareket ettiler.
Yahudi vatanıyla Yahudi halkı arasındaki millî bağ geniş anlamıyla Tevrat’ın (Tanah’ın) bünyesinde yer bulduğu için dinsel bir kisveye büründü. Diğer bir deyişle millî hisler dinselleşti.
Bununla beraber Musevî dinindeki “Katletmeyeceksin” ve “Babana ve Anana hürmet edeceksin” gibi temel kurallar (On Emir) kesinlikle tüm insanlığı kapsar mahiyette “Cihanşümul” kurallardır.
Bu hususun da altını çizmekte fayda var.
Nihayet, Sn. Sarfati, yer küre üzerindeki herhangi bir ulusu benzer standartlara tâbi tutmazken ana vatanında kendi kaderini tayin etme hakkını kullanan Yahudi halkından acaba niye bu kadar talepkâr?
Metin Sarfati'nin Kutsal Topraklar’da barış, piyasalar ve ötesi yazısı
https://www.salom.com.tr/koseyazisi-111242-kutsal_topraklarda_baris_piyasalar_ve_otesi.html