Dostoyevski’nin ‘Beyaz Geceler’de, bir hayalperestin anılarını kaleme alması gibi, bizler de kendi hayallerimizin peşinden koşmalı ve Yale Üniversitesi psikoloji profesörlerinden Paul Bloom’un ‘Hazzın Bilimi’ kitabında ifade ettiği şekliyle, ‘gündüz rüya görür gibi hayaller aleminde yaşarken’ aklımıza gelenleri de yaratıcılığımız için kullanmalıyız; onları kendimizi ve çevremizi daha çok geliştirebilmek için faydalı hale getirmeliyiz.
Dün okumayı bitirdiğim, Barış Müstecaplıoğlu’nun yazdığı ‘Hayallere Ulaşma Rehberi’ kitabı da bir rehberin odağıyla anlatıyor bir başımıza neler yapabileceğimizi. Bunu yaparken de Napoleon Hill’in sözlerine kulak vermemizi istiyor: ‘Hedefler teslim tarihleri olan hayallerdir.’
Rehber kitapta hayallerimize nasıl yaklaşmamız gerektiğinden tutun da, motivasyon sağlamamız, ilerlememiz, başarısızlıklar karşısında çabalamamız, yaratıcı fikirlerle baş etmemiz gibi bir çok yararlı konuda enteresan bilgiler var. Zaman zaman bahsedilen bilimsel deneylerde bu bilgileri destekliyor, bize ispatlıyor.
Kitaptan roman okumak üzerine güzel bir tespit:
“Empati becerimiz diğer tüm beceriler gibi onu kullanıp pratik yaptıkça gelişir. Bu yüzden iyi romanlar okudukça, dünyada farklı kişilerin gözünden bakma, onların duygularını ve hassasiyetlerini algılama yetkinliği kazanırız.”
Bu o kadar çok inandığım bir konu ki, en değerli romanları okuyanların empatiyi geliştirmenin yanı sıra daha kaliteli hayaller de kurmaya başladığını düşünüyorum.
Okumanızı öneririm.